15

1.2K 159 52
                                    

"Ne kadar yazarsam yazayım, ne kadar söylersem söyleyeyim. Senin için hissettiğim sevgiyi hiçbir şey tanımlamıyor."
_

Kendimi Jongdae ile güvende ve daha iyi hissediyordum. İnsanın arkadaşı olması gerçekten büyük bir nimetti. Sabah okula birlikte gelmiştik, derslere birlikte girmiştik. Okuldaki dedikodular da hızla yayılıyordu tabi ki. Ama Jongdae pek umursuyor gibi görünmüyordu bu yüzden ben de aldırmıyordum.

Chanyeol ile konuşacaktım ama fakültesine gitmek, onu yakalamak istemiyordum. İşi olduğunu tekrar söylerse onun için bir yük olduğumu hissedecektim. Yapışmış gibi görünüyor olmalıydım dışardan. Bu yüzden onunla tesadüfen karşılaşmış gibi yapma kararı aldım. Bizim ortak olan tek alanımız da yemekhaneydi maalesef.

İşler beklediğim gibi gitmedi, zaten bir şeyin her sonucunu düşünseniz bile mutlaka asla tahmin etmediğiniz sonuç gelir sizi bulur. Hayatın kuralı budur.

Yemekhanede Jongdae ile oturuyordum. Jongdae de okulda bir şeyler yemekten haz etmiyordu. Annesinin keklerini yemeyi seviyordu, gerçekten onun tam bir anne kuzusu olduğunu net olarak görebiliyordum.

"Bunu denemelisin!" dedi heycanla. Büyük paketinin içindeki ufak paketi çıkardı. "Annem yaptı, limonlu, limon sever misin bilmiyorum gerçi."

"Severim." dedim. Yüzündeki heycanın gitmesini istemiyordum. Jongdae benim için paketi açarken gözlerim sonunda beklediğim kişiyi buldu. Chanyeol elindeki tepsisiyle bana doğru, çatık kaşlarıyla yürüyordu. İçime serin sular serpildi. Sonunda onunla konuşabilecektim.

"Al işte." Jongdae keki benim tabağıma yerleştirdi. "Afiyet-" Chanyeol tepsisini masamıza vurarak koyduğunda cümlesi kesildi. Jongdae'nin çaprazına, benim yanıma oturmuştu. Jongdae gözlerini devirdi ama onu görmemezlikten gelmeyi başarıyla tamamlamak için tekrar bana döndü: "Afiyetle ye! Annem senin için yaptı."

Chanyeol daha çubuklarını bile eline almadığı halde boğazına bir şey kaçmış gibi delice öksürmeye başladı. Korku ve telaşla suyumu ona uzattım, gerek olmadığını mırıldanıp bir süre kendine gelmeyi bekledi ve öksürüğünü dizginledi. Neden öksürdüğünü tahmin ediyordum, eminim Jongdae de tahmin ediyordu çünkü bu hoşuna gitmiş gibi bıyık altından gülümsüyordu. "Seni tekrar görmek istediğini söyledi. Çıkışta gidelim mi?"

"Olur." dedim daha fazla uzamasın diye. İkisinin bulunduğu masa biraz gericiydi açıkcası.

Chanyeol hiç ses çıkarmıyordu, yemeğiyle ilgileniyordu ve bu hafiften alışık olduğum bir şeydi. Önceki Chanyeol'un yerini bu kişi almıştı işte. Beni sinir ediyordu, sesini daha çok duymak istiyordum. "Chanyeol..." dedim. Dikkatini bana verdi direkt. "Sen ne yapacaksın çıkışta?"

"Jongin saçlarını boyatacakmış, onunla gideceğim." dedi.

"Baekhyun sen de boyatsana saçlarını!" Jongdae'nin dediğini duymamış gibi yapıp yemeğime döndüm. Ama o konuşmaya niyetliydi. "Pembe çok yakışır sana. Sevimli olursun."

"Keser misin sesini artık?" Chanyeol tok ve aşırı öfke içeren sesiyle elindeki çubuklarını tepsisine bıraktı. Ortam mütiş gerilmişti şimdi. Chanyeol'un bu yükselişinin sebebini ben anlayamamıştım ama belli ki Jongdae anlamıştı. O sırıtmasına devam ediyordu. "Seninle konuşmuyorum, sinirleneceğin hiçbir şey yok Chanyeol."

"Rahatsız ediyor sesin beni."

"Öyle mi? O zaman daha çok konuşmaya özen göstereceğim." dedi Jongdae. Yanımdakinden derin bir soluk verme sesi duydum. Chanyeol'un sinirle salladığı dizlerine bakındım, cidden Jongdae'ye neden bu kadar öfkelenmişti bir türlü anlam veremiyordum.

kırmızı şemsiye | chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin