7

1.3K 174 63
                                    

"Elbette seni inciteceğim. Elbette beni inciteceksin. Elbette birbirimizi inciteceğiz. Ama bu varoluşun mutlak koşuludur.

Bahar olmak, kışın riskini kabul etmek demektir. Var olmak, var olmama riskini kabul etmektir."
_

Minseok'un 'O çocuk seni asla anlamayacak Baekhyun.' cümlesi kafamda sürekli yankı yapıyordu. Chanyeol'ün beni dümdüz yargılamasına çok sinirliydim. Duyduğu şeyin onun için üzücü olduğunu biliyordum ama benim onun duygularıyla oynadığıma sorgusuz sualsiz inanması yenilir yutulur bir şey değildi.

Chanyeol'ü özlüyordum, ona sinirli olsam bile özlüyordum. Hayatımda bu kısa süre içinde kocaman bir yer edinmişti. Yerinden oynamasın istiyordum, gitmesin, böyle yapmasın istiyordum.

Gün içinde sık sık nefes egzersizleri yapıp durmadan ağlıyordum. Onunla bir şey olamayacağımı kendim dile getirmiştim, şimdi bu kısa sürede olan şeylerin yıkılmasına bu kadar derinden üzülmem de çok garipti. Elbet bir gün onu kaybedecektim, bizim bir sonumuz yoktu ama kalbim onu kendine istemekten de vazgeçmiyordu. Çoktan ilerlemişti duygularım artık her şey için çok geç kalmıştım. Geriye çekilmek için, o yokmuş gibi davranmak için fazlasıyla geç kalmıştım.

Chanyeol bana karlı bir günde güneşi getirmişti. Kendimi son aylarda normal bir insana yakın ama bir o kadar da uzak hissetmiştim. Yine de hayatım boyunca hiç değer görmedim diyemeyecektim. Değer görmüştüm, bana bakan gözleri sanki dokunsalar kırılacakmışım hissini işlemişti bedenime. Chanyeol sevgisini gözlerine yansıtabiliyordu, taptığım gözlerinden öpebilseydim keşke bir kere.

Bay Lee ile bu hafta çok sık görüşmeye başlamıştık. Normalde beni zorla getirdiği odasına kendi hür irademle sürekli uğruyordum. Belki halime birisi çare bulur diye umuyordum. Çok canım yanıyordu, gereğinden fazla acıtıyordu her şey. Herkes iyi olacağımı falan söylüyordu ama yalandı. Zaten iyi olmak falan da istemiyordum ben Chanyeol'ü istiyordum.

Okula yürüdüğüm yollarda bile bu kısacık zaman diliminde bana onu hatırlatmaya yetecek kadar anı biriktirmiştik. Artık her yerde o varmış gibiydi. Harbiden vurulmuştum ona, öyle böyle değildi.

İçimde biraz kırgınlık biraz da mahçupluk duygusu vardı. Bir tarafım ona yürümek, diğer tarafım yolunu değiştirmek istiyordu. Chanyeol'le konuşmak her şeyi anlatmak istesem de beni dinlemediği için kendiliğinden pişman olmasını beklemek istiyordum.

Derse beş dakika kala koştura koştura sınıfa girdim. Benim hemen ardımdan da Bay Yoo derse girdi, eşyalarını sırasına bıraktı. "Final ödevinizi vermeye geldim." dedi. Gerçekten berbat bir gün olacağını orda anladım. Adam sırıtıyordu ve bu sırıtma hiç iyiye alamet değildi. Üniversitede bir hastalığa mensupsanız sizin için tolerans göstermeleri tamamen hocanızın insafına kalıyor. Benimkilerinse insafı yoktu, sınav ortasında kriz geçirsem bile o sınavı bitiremezsem dersten kalıyordum. Herkese eşit davranıldığını söyleyen bir sistemin içindeydim ama herkes eşit değildi.

"Sizden okul nuramalarınıza göre eşleşmenizi ve eşleştiğiniz kişiyle birlikte popüler bir alana gidip orayı tanıtmanızı istiyorum, fotoğraflamanızı, gidip gezmenizi..." sınıftaki uğultular yükselip, hayıflanmalar başlarken ben de okul numaramın son rakamının altındaki kişiyi düşünüyordum. Kim Jongdae.

Jongdae okulda bayağı bir popülerdi. Arkadaşları ve çevresi belliydi, başka kimse yaklaşamazdı ona. Çok yakışıklıydı popüler olma sebebinin başlıca sebebi buydu. Yakışıklılığının yanında büyük bir egosu olduğu da söylenirdi. Popülerliğinin başka bir sebebiyse okul grubunun eski solisti olmasıydı. Sesinin benzersiz olduğu söylenirdi hep ama geçen sene gruptan ne olduysa çıkmıştı ve bir daha kimse onun sesini duymamıştı. Kızlarla muhatap olmazdı, erkeklerle arkadaşlık kurmazdı, herkesi terslerdi. Yine de her zaman gözler onun üstündeydi. Jongdae'nin okulda giydiği herhangi bir şey ertesi gün diğer erkeklerin de üzerinde olurdu ama ona yakıştığı gibi yakışmazdı kimseye. Açık konuşmak gerekirse çocuk afetti. İnkar etmeyecektim gerçekten yakışıklıydı ama buz gibiydi, son sınıflar onun eskiden gayet neşeli olduğunu söylerlerdi ama bu kulağa o kadar imkansız geliyordu ki, Jongdae'yi gülerken bile düşünemiyordum.

kırmızı şemsiye | chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin