"Birini çok seversen, ama sahiden seversen, sana ne yapmış olursa olsun, eninde sonunda mutlaka bağışlarsın."
_Günümü resim sınıfında kendi başıma bir şeyler okurken geçiriyordum. Kafa dinlemek harika hissettiriyordu. Aklımdan o an geçen şey buydu. Ama hayat bana al sana kafa dinlemek der gibi kapı büyük bir gürültüyle açıldı.
"Burdaydın demek." dedi Sophia. Kapıyı açtığının aksine sakinlikle kapadı. "Seni arıyordum."
"Neden?" dedim. Bu sefer saldırmıyordu ve saldıracak gibi de durmuyordu. Ona şöyle bir bakınca gerçekten güzel olduğu aşikardı. Saçlarının yarısı kırmızı, diğer yarısı da siyahtı. Benimle aynı boyda görünüyordu. Onun çirkef haline denk gelmesem gerçekten tatlı bir şey olduğunu söyleyebilirdim. Ama gelin görün ki hayat..
"Baekhyun'du değil mi?" dedi karşıma otururken. Başımı salladım. "Sophia ben." elini uzattı. Uzattığı eline baktım. Ona dokunmak istemiyordum. Bakışlarımdan saniyelik bir iğrenme geçmiş olmalı ki ufak bir kahkaha attı. Elini geriye çekti, "Unutmuşum." dedi. "Hasta olduğunu."
"Ne istiyorsun?" onunla konuşmak, muhatap olmak istemiyordum.
"Bak Baekhyun, buraya şirinlik yapmaya gelmedim. Seninle dost olmaya falan da gelmedim. Söyleyeceklerimi iyi dinle çünkü bu senin yararına olacak."
"Söyleyeceğin şeyler umrumda olmayacak ama dinlenmek istiyorsan dinlerim." dedim. Yüzünden asla gitmeyen o iğneleyeci bakışları daha da arttı. Gülümsedi.
"Jongdae benim eski sevgilim, zaten biliyorsundur. Onun beni unutamadığı, hala sevdiğini biliyorum. Bunu nasıl bildiğim bende kalacak çünkü bu o ve benim aramda."
"Umrumda da değil." diye hatırlattım. "Tabi tabi." dedi.
"Jongdae'yi seviyorum. Chanyeol'u de seviyorum. Jongdae ile beraberken Chanyeol'u de sevdiğimi fark ettim. Bunu ona söyledim ve o günün akşamı beni öptü."
Karşıma geçmiş ikisini de aynı anda sevdiğini söylüyordu. Duyduğum en saçma şey buydu. Şok içinde "Biliyorum." dedim öpücüğü kast ederek. Sorun yoktu, bunu bilmek gerçekten ilk defa iyi hissettirmişti. Sophia'nın bakışlarındaki şaşkınlık ve bozulan yüz ifadesi fena halde iyiydi.
"Biliyorsun demek."
"Evet ben bunu biliyorum ama sen düşündüğün gibi Chanyeol'un seni sevdiği için öpmediğini bilmiyorsun. Sadece bir hataydı, sarhoştu ve sen sarhoşluğunu kullandın."
"Öyle mi? Yani Chanyeol beni istemiyor?"
"Evet." kendimden emin olmak aşırı hoşuma gitmişti. Chanyeol'un sevgisi beni büyük yüklerin, şüphelerin altından kaldırıyordu.
"Jongdae ile konuşmak istiyorum çünkü onunla tekrar birlikte olmak istiyorum." dedi. "Chanyeol'u seviyorum, bunu inkar etmeyeceğim ama Jongdae ile aramı bozan şey ben değilim. Chanyeol beni öptü, Chanyeol beni kendine çekti, Chanyeol yaptı her şeyi. Buna Jongdae'yi ikna edemedim ama konuşursam edeceğim."
"İkna edecek bir şey yok. Sana Chanyeol'un sarhoşken seni öptüğünü söylüyorum. Kim bilir ne olarak gördü seni, belki de beni düşledi. Senin hiç gururun yok mu?"
"Peki, senin hiç gururun yok mu?" sesini bana ilk defa yükseltti. "Sence buraya seninle boş yapmaya mı geldim? Beni hafife alma Baekhyun. Ben konuştuklarımın altını doldururum." Cebinden çıkardığı telefonunu masaya bıraktı. "Sevgiline bak. Bu fotoğraf iki hafta önceye ait. Akşamları barda buluşuyoruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kırmızı şemsiye | chanbaek
Fanfiction"Sana dokunduğumda ellerimi saatlerce yıkadığımı göreceksin, benimle bir kafeye oturamayacaksın, dışarda yemek yiyemeyeceksin, obsesyonlarım olduğunda saçma sapan hareketlerim olacak. Ben her şeyiyle kabul edilebilecek bir adam değilim." 15.03.22