Keyifli okumalar 😘😊
Malikeneye geldikten sonra önceden Dük'e haber vermenin doğru olacağını düşündüğümden tapınak için planlarımdan bahseden bir mektup gönderdim.
Pek birşey söyleyeceğini sanmıyordum ancak birdenbire neden böyle yaptığımı merak ederdi.
Tapınaktaki insanlara yardımcı olmayı dilediğimi ve altında başka bir şey olmadığını belirtmeliydim.
Azize ile alışverişe gidebileceğimiz uygun yerleride uşaktan öğrenip hazırlık yapmıştım.
Abimin sarayda işinin uzadığını önceden haber veren uşakla beraber akşam yemeğimi yemek için yemek salonuna indim.
Yalnız yemek yemekten pek hoşlanmazdım.Çünkü bana önceki hayatımı hatırlatıyordu. Benim için geç saatlere kadar çalışan annemle genelde yemek yiyemezdim.
Hep içine kapanık bir insan olduğumdan etrafımda okuldan da arkadaşlarım pek olmazdı. Her zaman sessiz sakin ve ortalama bir öğrenci olmuştum. Yalnızca liseyi okurken sessiz yapıma rağmen benimle konuşmaya çalışan erkek bir arkadaşım olmuştu.
Hatırladığım anılar çok net olmasa da o zamanlar ona karşı içten içe bir şeyler hissettiğimi biliyordum.
Ama başka sınıftan bir kızla sevgili olduktan sonra aramız açılmış ve ben yine kendi kabuğuma dönmüştüm.
Benimle ilgili herşey sıkıcı ve sadeydi. Bu yüzden kendimi sevilmeye hiç layık görmemiştim.Bu yüzden de gözlerimi bu dünyada açtıktan sonra etrafımda olan herşey bana çok yabancı ve fazlaydı.
Olağanüstü bir güzelliktim, ailem, statüm ve zenginliğim vardı. Ancak yine sevgi gördüğüm bir ortamım yoktu. Ailem beni sevmemişti. Tek sevgi aldığım insanlar Dayım Charles ve Leslie'den ibaretti. Belki de bu yüzden kendi aileme sahip olma fikri korkunç geliyordu. İlk hayatımda annem beni sevse de, nasıl sevmem gerektiğini öğrenememiştim.
Düşünceli bir şekilde geçen yemeğin ardından bir yıl sonra başlayacak savaş aklıma geldi.
Bu savaş ülkeler arasında değil, Deculion İmparatorluğu'nun sınırındaki canavarlara karşı olacaktı.
Bu dünyada insan ve hayvanlar gibi canavar türleri mevcuttu. İnsanlar gibi zekaya veya iradeye sahip olmasalarda yerleşim yerlerindeki insan ve hayvanlara saldırıyorlardı.
Orijinal romana göre bir yıl sonra Veliaht Prens'in emrindeki imparatorluk şovalyeleri, O'blein dükalığı şovalyeleri bu canavarları bastırmak için sınırlara gönderiliyordu.
Bu yer ülkenin en kuzey yerindeydi. Yerleşkenin tam adını hatırlamasamda O'belion Dükalığı'na yakın olduğunu hatırlıyordum.
Savaşa daha bir sene olsada bilgi sahibi olmam gereken bir konuydu. Ayrıca Azize ile de ilgiliydi. Çünkü Azize kutsal gücüyle bu canavarlara karşı savaşıyordu.
Kütüphaneden kutsal güç ve bu yaratıklar hakkında biraz kitap alıp odama yöneldim. Kitaplarda Azize' nin kutsal gücünün iyileştirici ve arındırıcı özelliği dışında pek bir bilgi yoktu.
Muhtemelen uzun zamandır Azize gelmediğinden daha derin bilgiler çok eski kayıtlarda mevcuttu. Tanıştığım Ellie bu zamanlarda daha kutsal gücünü uyandıramamıştı. Bu yüzden insanların hastalığını gücüyle iyileştiremiyordu.
Sadece onun Azize olduğuyla ilgili bir kehanet mevcuttu.Canavar türleriyle ilgili kitaplardaki kayıtlar genel anlamda zayıf yönleri ve görünüşleri hakkındaydı. Baktığım resimler pek iç açıcı olmadığından bakmayı bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Altın Kaşıkla Doğan Prenses
FantasyBen 21.yüzyıl Türkiye'sinde 25 yaşında ölen sıradan biriydim. Matematik bölümünü bitirmiştim. Atanmak için sınavlara çalıştığım sıra araba kazası geçirip öldüm.Ve gözlerimi açtığımda ölmeden önce çok sevdiğim internet novelindeki Ducellion İmparato...