Size bir adet endişeli Isabella bırakıyorum.🤭
Bölüm silindi ve tekrar yazmak zorunda kaldım ağlıyorum şuan 🥲🫠
Zor bir bölümdü🫡
Bundan sonra bölümlere oy sınırı koyuyorum.
+100 oy
Sınır dolunca diğer bölüm gelecektir.
Keyifli okumalar 😋
Veliaht Prens Edward
Damascus'a önce ülkenin güneyine atla daha sonra gemiyle deniz yolculuğu yaparak gidiliyordu.
İmparatorluk sarayından çıktığım andan itibaren üç gün geçmişti. Bineceğimiz gemiye ulaşmamıza az kalmıştı.
Refleksle arkama bakındım.
İçimde nefret,öfke,acıma ve özlem biriktirerek kendi tercihim olmadığı halde başka bir ülkeye gidiyordum.
İmparatoriçe'ye nefret duyuyordum. Güç mücadelesi için beni sonunda saf dışı bırakmıştı.
Babama öfkeliydim çünkü oğlu olduğum halde yine cezamı bir babadan çok imparator gibi kesmişti.
Kendime acıyordum. Doğduğum andan beri bir çok ümitsiz duruma düşsemde zavallıca ümit beslemeye devam etmiştim.
Ülkeme, halkıma, soylulara...
Yüzümden alaycı bir gülümseme geçti.
Yine ümit beslediğim insanlar tarafından terk edilmiştim.
Ve özlem duyordum kendime bile itiraf edemediğim duygular taşıdığım insana karşı...
Başta onu sadece yakın arkadaşımın kardeşi gibi görüyordum.
Zamanla onu ilgi çekici buldum. Bu yüzden onunla uğraşmak istedim.
Daha sonra benim gibi yalnız olduğunu gördüm.
Benzer yaralarımız vardı.
Ve içimi görebiliyormuş gibi beni tanıyordu.
Benden hoşlandığı için mi beni öpmüştü yoksa merhamet duygusundan dolayı mı böyle davranmıştı?
Beni neden öptüğünü bilmiyordum ancak ben inkar etmeyi seçtiğim duygular yüzünden böyle davranmıştım.
Onun sıcaklığı ve nezaketi beni büyülüyordu.
Sanırım uzunca bir süre beni neden öptüğünü bilemeyecektim. Çünkü imparatorun başkente beni acele içinde çağırması yüzünden onunla tekrar konuşamamıştım.
Arkamdan gelen askerlerden birinin bana seslenmesiyle durakladım.
-Majesteleri gemiye binmek için bir gün daha atla yolculuk yapmalıyız bu yüzden bugün dinlenebileceğimiz bir han da kalmanız iyi olur.
Sert sesimle cevap verdim.
-Buna gerek yok! Yola devam edeceğiz.
Genç şovalye olumsuz anlamda başını salladı.
-Bu imparatorun emri efendim. Bizden size iyi bakmamızı istedi.
İçimden kahkaha atmak geliyordu.
Babam olduğu yeni aklına gelmişti galiba çünkü aynı kişi yüksek kurulda beni savunacak tek bir kelime etmemişti.
İstemsizce aklım dört gün önceki toplantıya gitmişti.
Önümde mahkeme salonunu andıran bir manzara vardı içerideki bir çok kişi ise acele davranışım yüzünden beni kınıyan bakışlar atıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Altın Kaşıkla Doğan Prenses
FantasyBen 21.yüzyıl Türkiye'sinde 25 yaşında ölen sıradan biriydim. Matematik bölümünü bitirmiştim. Atanmak için sınavlara çalıştığım sıra araba kazası geçirip öldüm.Ve gözlerimi açtığımda ölmeden önce çok sevdiğim internet novelindeki Ducellion İmparato...