Thomas Williams
-Sizin sadık adamınız olarak imparatora bunu bildirmek zorundayım Majesteleri!
Sinirden köpüren yüzüyle
bana döndü. Normalde soyluları araştırmak için yaptığı gezilerde kılık değiştirip saraydan çıkmasına karışmazdım. Ama bugün bu şerefsizin suyuna gitmek için hiçbir sebebim yoktu. Hatta ömrümün kalanında da böyle bir sebebim olmayacaktı.Ömür boyu diye düşünürken evlenmeyceklerini ummaktan başka çarem yoktu. Gerçi Bella kendinden çok emin konuşmuş, nişanı bu p*çin bozacağını söylemişti.
-Veliaht prens bizzat nişanı bozucak.
Kaşlarımı çatıp ne demek istediğini anlamak için yüzüne odaklandım. Bella ise önemsizmiş gibi çay içmeye devam etti. Başını kaldırıp kırmızı gözleriyle kararlılıkla bana baktı. Gözlerini annemizden almıştı. Annemin yüzü benim için bulanık olsa da babamın sakladığı portrede annemi gördüğümden bunu biliyordum.
-Sizin endişelenmenize gerek yok. Benim başka planlarım da var ve dediğim gibi prens kendisi bozmak isteyecek.
Daha fazla dayanamayıp sesimi yükselttim.
-Bella neden bahsedip duruyorsun? Seninle nişanını bozmasına imkan yok. Şuan ki durumlar yüzünden bizden iyi müttefik bulamaz. Ve seninle nişanını bozmak isteyecek adam aklını kaçırmıştır.
Dediklerime gözlerini devirdi. Bu kadar rahat olması gerçekten nişanın bozulacağına emin oluşundandı. Yine de anlayamıyordum.
O da üzerindeki bakışlarımdan rahatsız olduğundan hiç aklıma gelmeyecek bir şey söyledi.
-Çünkü başka birini seviyor.
Aklıma gelen konuşmayla dişlerimi gıcırdatıp bana yolladığı sinirli bakışlarına karşılık verdim. Bu duruma daha fazla katlanmak istemediğinden dayanamayıp sordu.
-Bugün yanlış bir şey mi yedin!? Sabahtan beri yaptıklarımı imparatora anlatmakla tehtid ettin. Önümde bardak kıran hizmetçiyi sakinleştirmek için gülümsediğimde hizmetçilere sarkıntılık yapan bir şerefsiz olduğumu ima ettin, üstüne bir de buraya kadar takip ettin. Bir sorununun varsa söyle yoksa daha fazla dayanamayıp seni öldürebilirim!
Sakinleşmek adına geldiğimiz mekana baktım. Şehrin uzak bir köşesinde bir ormanın içinde olan, bazı asillerin zaman geçirdiği lüks bir kumarhaneye gelmiştik. Takip ettiğimiz bazı soylular zimmete para geçirme, yasa dışı silah ticaretleri gibi çeşitli suçlarla ilgililerdi. Veliaht Prens de onları izleyip kanıt toplamak için bu kumarhaneye gelmişti.
Derin bir nefes alıp cevap vermek için prense döndüm. İkimiz de tanınmamak için büyük siyah cübbeler giyiyorduk.
-Sadece şu sıralar biraz gerginim. Üzgünüm Majesteleri.
Bana siniri geçmiş omzumu destek verircesine sıkmıştı.
-Önemli değil dostum. Ancak bir sorunun varsa söylemekten çekinme.
Başımı salladım. Dışarıyı bir süre daha gözlemlemeye devam edicektik. Prensin yaslandığı ağacın daha uzağında bir ağaca yaslanıp beklemeye başladım. Ünvanı düşük olan bir asili gözümüze kestirmiştik. O adam çıkınca da peşine takılıp tehtidle bilgi alacaktık.
Aslında kardeşimin veliaht prenses olması o kadar kötü değildi. Çünkü Bella'nın üstesinden en iyi şekilde gelebileceğini biliyordum.
Ama evlendiği kişi büyük bir sorundu! Dost olarak Edward kötü bir dost değildi. Zor zamanlarımda yanımda olup beni desteklemişti. Ancak bir eş olarak kesinlikle kardeşimi mutlu etmezdi. Kadınlara hiç yaklaştığını görmemiştim aksine çok acımasız olup onları korkuturdu. Önemsediği birkaç kişi dışında kimseye iyi davranmazdı. İnsanların zayıflıklarını öğrenip bunu çok güzel kullanırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Altın Kaşıkla Doğan Prenses
FantasyBen 21.yüzyıl Türkiye'sinde 25 yaşında ölen sıradan biriydim. Matematik bölümünü bitirmiştim. Atanmak için sınavlara çalıştığım sıra araba kazası geçirip öldüm.Ve gözlerimi açtığımda ölmeden önce çok sevdiğim internet novelindeki Ducellion İmparato...