Hatırladığım o gün 10 yıl öncesiydi. Annemin ölümünden birkaç yıl geçmişti. Yaşamak için imparatoriçeden köşe bucak saklanıyordum.
Kardeşimde o zamanlar küçük olduğundan annesinin yanından ayrılamazdı. Zaten annesine duyduğum nefretten onu kardeşim gibi de göremiyordum.
Ölümden korktuğum ve yaşam mücadelesi verdiğim benim için tam bir kabus olan o yaşlarımda yalnızlığımı giderdiğim yer annemin serasıydı.
Ve bir gün oraya saraydan kaçıp sokaktan bulduğum bir yavru köpeği getirmiştim. Bu köpeği uzun bir müddet saklamıştım. Ama bu sır O'belion Dük'ünün tek varisi Robert onu bulana kadardı.
O zamanlar ikimizde yalnız çocuklar olarak kısa sürede arkadaş olmuştuk. Birlikte oyunlar oynayıp peşimizdeki hizmetçilerden saklanırdık.
Ama birgün Robert tuhaf davranmaya başlamıştı. Nesi olduğunu sorup söylemesi için ısrar etmiştim. Sinirle ondan uzak durmamı istediği sıra içinden siyah bir şey çıkmaya başlamıştı. Etrafımızı kısa sürede saran o şey beni boğmuştu.
Gerçekten öleceğimi düşünüyorken o şey birden ortadan kaybolmuştu. Korku dolu gözlerle Robert'e baktığımda o yanımda ölü bir şekilde yatan köpeğe bakakalmıştı.
Şokla onu öldürüp öldürmediğini sorduğumda ise korkarak, koşarak seradan gitmişti.
O günden sonra onunla arkadaşlığımız bitmişti. Benimle konuşmak için uğraşmamıştı. Bende böyle bir çaba göstermemiştim. Çünkü zaten etrafımda ölümcül olan yeterince şey vardı. Bir gün beni de öldürebileceği düşüncesiyle ondan uzak durmuştum.
Ve biraz daha büyüdükçe kıyaslanmaya başlandık. İnsanlar onun nasıl korkunç bir gücü olduğunu bile bilmiyorken her şeyde övgü alması o zamanlar zoruma gitmişti.
Şimdi ise birbirimizi tamamen görmezden geliyorduk.
İnsanlar onun hakkındakileri bilseydi beni değil onu canavar diye çağırırlardı.
Derin bir nefes alıp uzandığım çimlerin üzerinden kalktım. Ne kadar burada durmak istesem de imparatora söylemem gereken önemli bir konu daha vardı. "Sekreter Alımı"
Isabella'nın bunu önerdiğinde kendinden emin gözüken yüzü aklıma geldi. Verdiği öneri gerçekten mantıklıydı. Asil bir leydinin bu kadar bilgili oluşu da şaşırılacak bir şeydi.
Onun yaşıtları çay partilerinde mücevherleri ve kıyafetleriyle övünüp dedikodu yapan, hayatta iyi bir evlilik dışında pek bir amacı olmayan kişilerdi.
Aslında onun iyi bir imparatoriçe olabileceğini düşünüyordum ve bunun sebebiyse genç yaşına ve pek tecrübesi olmayışına rağmen ileri görüşlü biri olmasıydı. Kendi gibi diğer kadınlara önderlik edecek birinin yeni fikirlere açık bir insan olması kadınlara da güç verebilirdi.
Eğer kadınlara da iş imkanları verilseydi sadece cariyelik ve hizmetçilik dışında yapabilecekleri şeyler de olurdu.
Böyle düşünmemin en büyük sebebi annemdi. Yaşayabilmesi için kendi ülkesini ele geçiren bir adama tutunmak zorundaydı. Eğer önceden uygun ortamlar ve koşullar sağlansaydı bir adamın anlık hevesine tutuklu bir hayat yaşamaz, zayıf biri olmazdı.
Onun gülen yüzü aklımda artık bulanıktı. Ama ne kadar güzel ve nazik biri olduğunu çok iyi hatırlıyordum.
Ve bu günlerde onu anımsatan birisi vardı...
Isabella Williams
Birkaç gün sonra balo günü
-Leydim!! Kalkın artık geç kalıcaksınız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Altın Kaşıkla Doğan Prenses
FantastikBen 21.yüzyıl Türkiye'sinde 25 yaşında ölen sıradan biriydim. Matematik bölümünü bitirmiştim. Atanmak için sınavlara çalıştığım sıra araba kazası geçirip öldüm.Ve gözlerimi açtığımda ölmeden önce çok sevdiğim internet novelindeki Ducellion İmparato...