Bölüm 6

1.5K 183 117
                                    

Mandor'la geçirdiğimiz keyifli akşamdan sonra geldiği gibi sessiz sedasız gitti. Onunla tanıştığımda 100 küsür yaşlarımdaydım. 1.Kule savaşının hemen öncesiydi. Orada olduğum için ahmakça yorumlar yapan bir baş generalle kavgamızın hemen öncesinde yanımda belirmiş, benden önce o aptal herife haddini bildirmişti. Böylece ayrılmaz bir ikili olmuştuk.

İlk savaşta şifacı olarak görevliydim. On binlerce erkeğin arasındaki tek kadına bundan başka bir görev vermelerini beklemiyordum. Yanlarında olmamı istediklerinde ne kadar sevindiğimi hatırladım. Arkalarından gelen bir şifacı olmamı istediklerinde de ne kadar yıkıldığımı.

Savaşın ilk yarısı bitmeden kendimi görevden azad etmiş, bir atın sırtına atlayıp meydana koşturmuştum. Bunu yaptığım için yemediğim laf kalmamış olsa da, savaşı kazanmakta oynadığım büyük rol onları bir süreliğine susturmuştu.

İlk öldürdüğüm adam, bir insan askeriydi. Kulelere bağlı olmak istemeyen bir krallığın askeri. Kanının yüzüme sıçramasıyla yanaklarımdan süzülen o sıcaklığı bugün hala hissedebiliyordum.

Konsey toplantılarımızda sesimin fazla çıkmasına izin verilmediği o dönemde, defalarca politik yaklaşmayı önermiştim. Bir toplantı ayarlanabilirdi. Elçilik kurulabilirdi. Binlerce insanın kanının avuçlarımızdan akmasına, kurumasına gerek kalmazdı.

Kulelerde işler böyle yürümüyordu. Üç kuleye bağlı, üçer tane büyücülerin yönetiminde olan, üçer tane de insan krallıkları mevcuttu. İnsan krallıkları sonu gelmeyen fakirlikten, kurtulamadıkları hastalıklardan bıkmış usanmıştı fakat hiçbir büyücü krallığı yardım çağrılarına cevap vermiyordu.

İnsanlar ömrü kısa, bünyeleri zayıf varlıklardı. Hastalanmaları ve ölmeleri kaçınılmaz bir gerçekti.
Bu acımasız sınıflandırma, benden bile eski zamanlardan beri süre geliyordu. İnsan krallıklarından birinin isyanıyla Kule Savaşları başlamış oldu.

2.Kule savaşında Mandor ile yan yana çarpıştık. Dostluğumuzu pekiştiren en önemli olaylardan biriydi bu savaş.

Sohbetlerimiz arasında onun da bu sistemin sorunlu olduğunu düşündüğünü yakaladığımda onun ahlakının gücünü de anlamış olmuştum.

İnsanlar zayıf varlıklar da olsa inançları güçlüydü. Doğru bildikleri için ölmeye hazır, korkusuz savaşçılardı.

2.Savaşın sonunda büyücüler sayıca fazla olsa da, sayısız insan katledilmiş olsa da, Efendiler'in acil konsey toplantısı sonucu bu duruma bir son verme kararı almaları oldu.

Bunun en büyük sebebi büyücülerin hepsinin erkek olması ve evlendikleri soylu kadınların her birinin onlara büyüyü taşıyan bir evlat vermemiş olmasıydı. Büyüyü taşıyan çocuklar vardı fakat sayıları taşımayanlardan azdı.

İnsanlar her gün sevişiyor, yüz ölüp bin doğuyorlardı.

Geleceğin karanlık olmasından korkan Yarın Kulesi, bir ateşkes antlaşması tasarısı sundu.

Bu tasarıya göre insan krallıkları, Kulelere bağlı kalmaya devam edecek, Kulelerdeki en iyi şifacılar her krallıkta en az 10 şifacı eğitecek ve insan topraklarına verim sağlanacaktı.

Sorunsuz geçen yüzyıllar boyunca, her Kulenin her krallığında bulunmuş, hepsinin kendine has yöntemlerini öğrenmeye çalışmıştım.

Büyü gücüm diğer büyücülerle kıyaslandığında o dönemlerde çok daha azdı. Sadece 50 yılımı ufacık bir şifa büyüsü için harcamıştım. En az 20 yıl, büyücüler benim için ısınma büyüleri yapmıştı.

Efendi Chan dışında konsey toplantılarında olmamdan memnun olan kimse yoktu. O da beni bir kedi gibi, yan sandalyesine oturtur, sessizce dinlememe izin verirdi.

Khalida'nın GünleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin