Hiç soğumayan öfkem ile hızla ormanın içinde ilerlerken anlık kararttığım gözlerimle kendime Gün Kulesine bir portal açtım. Efendi Chan'ın orada olacağını tahmin ediyordum. Adımlarımı beni getirdiği koridora yönelttim. Boş taş duvarın önünde durup kelimeleri fısıldadığımda kapı belirmedi. Bir adım geriledim ve tekrar fısıldadım. Hiçbir değişiklik olmadı. Ellerimi duvara dayadım ve daha yüksek ses ile söyledim.
"Aperire vincula"
Ellerim ile duvarı yokladığım sırada,
"Khalida? Burada ne işin var senin?"
"Efendi Chan, ben de sizi arıyordum. Odanızda olacağınızı tahmin ettim fakat kapınıza erişemedim."
"Çocuğum, mahremiyet getirmesini umduğum bir büyü keşfedildiğinde onu değiştirmemem yersiz olmaz mıydı?" iki kaşını da kaldırmış suratıma bakıyordu,
"Bir sürülmüşe göre fazla sürülmemiş gibisin."
Gözleri toz toprak olmuş olan üstüm başımda dolandı.
"Khalida, ne oldu?"
"Sürgünümden azat edilmeyi talep ediyorum."
"Bir soru sordum, Khalida."
Yüzünden bir an olsun çekmediğim gözlerim ve dik çenem ile,
"Ben de bir talepte bulundum, Efendi Chan."
"Taleplerin manasız. Sürgünden azat edilmek diye bir şey yok."
"O zaman ne olduğu sizi ilgilendirmez."
Arkamı döndüm ve ondan, oradan uzaklaşabilmek adına yürümeye başladım fakat adımlarım yer ile buluşmadı. Kaskatı kesildim.
"Bana kendimi tekrarlatma, Khalida. Saygısızlığa tahammül etmeyeceğimi biliyorsun."
Zorlukla arkamı dönerek etkisini üzerimden atmaya çalıştım. Yıllarca fiziksel hareketlerimizi kısıtlayan büyünün etkisinden az da olsa kurtulabilelim diye ders adı altında az maruz kalmamıştık. Ben ve diğer öğrenciler. Efendi Chan'ın gözdesi olarak bilinirken onlara ne kadar gıpta ettiğimin farkında bile olmayan diğer öğrenciler. Aslında sanıldığı kadar zor değildi. Mesele duygularını ve hareketlerini sabit tutabilmekti. Anahtar buydu. Hiçbir şey hissetmeyecek ve asla keskin bir hareket yapmaya yeltenmeyecektin.
"Sürüldüğüm yere yakın köydeki bir grup kendine erkek diyen ahmaklar sürüsü büyücü kimliğimi öğrendi."
Çok çok hafifçe genişleyen gözlerini fark edebilmek için yakın olmanız gerekirdi. Sadece bedenen bir yakınlıktan bahsetmiyorum. Efendi Chan, bir kart oyunu olsaydı poker olurdu. Yüzünü gizlemek, hislerini saklamak, düşüncelerini örtmek onun için çocuk oyuncağıydı. Beni de oyununa dahil eder, parmağında çevirirdi.
"Sana saldırdılar mı?"
"Denediler."
"Bu denemenin karşılıksız kalmadığını sanıyorum."
"Kalmadı."
"Bu yüzden sürgününden azat edilebileceğini mi umdun?"
"Ummadım."
"O zaman neden buradasın Khalida?"
"Görmüyor musun? Oraya ait değilim." dedim burnumdan soluyarak.
"Nereye aitsin?"
Bu soru yüzüme keskin buz parçaları dolu bir kova su gibi çarptı.
"Onlara zarar verdin mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Khalida'nın Günleri
FantasyBinbir isim verildi bana. Dündekiler, koruyucu dediler. Gündekiler, seçilmiş. Yarındakiler, tek getireceği karanlıktır, bizden değil dedi. Belki de öngörü güçleri, kuvvetli hisleriydi onlara beni kabul ettirmeyen. Gidecek yerim yoktu, bana ev verdil...