Bölüm 23

956 153 129
                                    

Kierav odadan çıktığında yatağın köşesine oturdum. Sarı ayaklarıma sürünüp kucağıma çıktı.

"Beğendi mi burayı? Söyle bakalım sarı herifim sevdin mi?" ben başını okşadıkça kendini kaybedercesine kucağıma attı tombik bedenini.

"Bu bir evet gibi görünüyor. Ben sevdim mi bilmiyorum sarı kafa. Daha yeni geldik diyedir değil mi? Alışırım dimi?"

Mırlaya mırlaya başını avucuma sürtüyordu. Eh, en azından birimiz rahattı. Rahat olmayanın ben olduğu aşikar bir gerçekti. En azından kendi odam olsaydı belki bu denli huzursuz hissetmiyor olurdum. Darius ile bir odayı, bir yatağı paylaşma fikri beni içten içe yiyordu. Son konuşmamızdan sonra aramıza çektiği kalın perde beni şaşırtmıştı. Sanırım, bir yanım bu kadar çabuk geri çekilmesini beklemiyordu. Sadece 3 gün 2 gece geçirdiğim bir adamdan herhangi bir tavrı beklemek mantıklı bir hareket değildi. Elimde değildi. Ağırlaşan kirpiklerim ile kendimi yatağa bıraktım. Nefeslerimin çok hızlıca düzene girmesi ile uykunun yakınlığını hissedip ayakkabılarımı kalkmadan odanın bir köşesine fırlattım, bedenimi yatağa tamamen çektim. Battaniyenin altına girdiğim an pişmanlık hissi bir tokat gibi vurdu yüzüme. Uykunun o tatlı kokusu doldurdu ciğerlerimi. Başımı koyduğum yastıktan gelen koku ile derin nefesler aldığımı fark ettiğimde yataktan doğrulup etrafa baktım. Kimsenin olmadığını biliyordum fakat yine de utancım beni kalkıp emin olmaya itmişti. Başım tekrar yastık ile buluştuğunda uykuya dalmadan önce tek düşündüğüm o kalın perdeydi. Benim sözlerim ile çekilen perdenin bu kadar canımı sıkması bana da ona da haksızlıktı. Yıllar içerisinde en iyi şekilde yapmayı öğrendiğim şeyi yaptım, görmezlikten geldim ve uykunun kollarına düştüm.

Khalida, gecenin karanlığında yanağına sürten parmaklar ile gözlerini araladı. Yarasına dokunan dudakların sıcaklığı ile geri kapandı gözleri, dudaklarına yerleşen bir gülümseme yorganına daha sıkı sarıldı.

Gözlerimi farklı bir tavana açmak beni uyku sersemliği ile şaşırtsa da saniyeler sonrasında nerede olduğumu hatırladım. İki kişilik yatağın diğer tarafında boylu boyunca yatan sarıya gülüp başımı öbür tarafa çevirdiğimde iki kişinin oturması için uygun sayılacak küçük bir koltuğa sığmaya çalışmış, vücudunun dışarda kalan çoğu kısmı ile başarısız olmuş dev adama baktım. Sırt üstü yatıyordu. Üstü çıplaktı. Tek kolunu başının altına atmıştı, diğeri yerlerde sürünüyordu. Ben onun koca yatağında mışıl mışıl uyumuşken onun oraya kıvrılması kalbimi kırdı. Aç olduğum için midemin yaptığı bir baskı da olabilirdi bu his. Ayaklarımı yere indirip fırlattığım şekilde durmayan ayakkabılarıma baktım. Dolabın önünde düzgünce duruyorlardı. Yanlarındaki çocuk mezarı büyüklüğündeki ayakkabılar ile. Bu kadar düşünceli davranması ama tüm bir gün beni görmezden gelmesine sinirlendim.

Odadan çıkmak için ayakkabılarımı giyiyordum ki uykunun boğduğu pürüzlü ses,

"Nereye?" diye sordu.

"Acıktım."

Kafasını sallayıp yattığı yerden kalktığında gözlerimi ay ışığının doldurduğu odada parlayan bronz teninden çektim.

"Benimle gelmene gerek, gidip yiyecek bir şeyler bulabilirim."

"Han dolu."

"Bu da ne demek?"

"Tanımadığım, haliyle güvenmediğim adamlar ile dolu."

"Peki bu ne demek?"

"Seninle geliyorum."

"Peşimden koşmayacaksın, sanıyordum." kaşlarımı kaldırdım.

"Peşinden koşmuyorum cadı. Sadece yanında geleceğim. İnan bana, peşinden koşsam, yakalardım."

Khalida'nın GünleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin