Bölüm 31

1.3K 164 77
                                    

Darius ve Kierav beraber yaralı insanları kaldığımız hana götürürken Henro handakileri sakinleştirmeye çalışıyordu. Arkalarından biraz baktım. İçtenlikle insanlara koşmalarını, Darius'un birden fazla çocuğu kucaklamasını izledim. Tek omzuna oturttuğu bir velet vardı. Kollarına iki tane daha aldı. Omzundaki velet hiç tanımadığı dev adamın başına yasladı bedenini. Kafasını Darius'un başına düşürdü ve gözlerini kapadı. Korkusunun kokusu geliyordu burnuma. Ağlamaktan ıslanan yanaklarını görebiliyordum, aramızda birden fazla metre olmasına rağmen.  Kierav bir kadının koluna girdi. Topallayan hanıma destek verdi. Gözleri buluştuğunda beraber güldüler.

Öyle bir andı ki bu, şu kargaşanın arasında bile sıcacık ederdi insanı. Dostlukları ile pekiştirdikleri iyilik timsali halleri bana umut veriyordu. Biliyordum ki, Darius'un Yarınları çoğu günümden parlak olacaktı.

Başımı çevirdim ve harap hale dönen köyün girişine baktım. Ölü dev bedenlerinin bıraktığı izler, dağılan kırılan duvarlar ve bozulan yollar. Ölüme mahkum edilen ağaçlar.

Duruşumu düzelttim. Ağırlığımı ayaklarıma eşitledim. Aldığım nefes ile kaldırdım kollarımı. Kollarım ile beraber havada süzülen ellerime eşlik etti troller. Kaldırdıkça kaldırdım, yeryüzünden uzaklaşmalarını sağladım ve ateşimi çağırdım.

Çağrıma karşılıksız kalmayan cehennemin ateşi sardı bedenlerini. Ruhları çoktan yitip gitmişti. Onlar için bir sonraki hayat diye bir şey yoktu. Bedenlerini saran ateşim ile etraflarını bir hava duvarıyla sarmaladım. Ateşim ile buluşan bu duvar da yeşilin koyu tonuna büründü.

Ellerimi birbirlerinin yerini alacak şekilde çeviriyor, çevirdikçe ateşimi artırıyordum. Yandılar. Bedenlerinden geriye küller kalıncaya dek yaktım onları. Havadan oluşan dairemin rengi küle döndü, ellerimi başımın üstüne kaldırdım ve savururcasına son bir kez çevirdiğimde küller köyden çok uzağa savruldu.

Gözlerimi arkalarında bıraktıkları, mahvettikleri ağaçlıklarda ve köyün girişinde gezdirdim.  Yere çöktüm ve bu kez ağırlığımı ellerime verdim. Derin bir nefes ile yeşillerimi sabitlediğim yerden kaldırdım ve yol olmaktan çıkan her bir taşı havalandırdım. Eğdim, büktüm. Dümdüz bir hale getirdim.

Hayata küsen ağaçlarının köklerine ulaştım. Dinledim onları. Acıyan yaralarını. Bazısının tutunmaya gücü yoktu. Çektim ve çıkardım topraktan. Bir kez daha dinledim. Toprağa sıkıca sarılan ve hayata sarılan köklere ulaştım. Bedenlerinden ayırdım ve hızlıca büyümeleri için büyümü paylaştım. Bu beni biraz yorgun düşürebilirdi. Çok az. Fakat bu yorgunluğun karşılığında toparlanacaktı doğa ve doğa her zaman arka çıkmamız gereken, işbirliği yapmamız gereken hayatımızın en büyük gerçeğiydi. İkinci kez düşünmedim. Toprağın büyümü emmesine izin verdim.

Toprağın üstünde duran ellerim gömüldü yavaşça. Yutuldu. Bu hızlı kabulleniş odağımı bozdu, kirpiklerimi kırpıştırdım ve gözlerimi kapadım. İçim titredi. Rüzgar iliklerime değdi. Dizlerimin üzerindeydim ve dizlerim de toprağın altındaydı artık. Haşır hışır rüzgar ile çarpışan yaprakların sesi kulağıma geliyordu. Gözlerim sıkıca kapalıydı. Bedenime çarpan bu rüzgarın doğanın bir teşekkürü olduğunu biliyordum. Sıcaktı. Bir tehdit vuruşu değildi. Tenimi okşuyor, bana sarılıyordu.

Gözlerimi tekrar açtığımda kışın bir kısmını geçirecekleri odunlar hazırdı artık. Ellerimi ısınan topraktan çıkardım ve bacaklarımı çekip ayaklandım. Ben gururla iyileştirdiğim ve kabul gördüğüm toprağa bakarken sağ omzumu kavradı bir el. Arkamı dönmeme gerek yoktu. Duymadan ve görmeden parmaklarının tenimde bıraktığı his ile kim olduğunu biliyor ve onu tanıyordum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 26, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Khalida'nın GünleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin