Bölüm 8

1.3K 164 126
                                    

Lian ve ailesi bir sürü demekti. Her zaman kuru gıda bulunan, şarabı eksik olmayan kulübemin dolaplarından onlara servis edebileceğim her türlü şeyi çıkarttım. Gözlerim masanın üstüne serdiğim yiyecekleri şöyle bir tarttı. Tombul yanaklı çocuklarına taze et yedirmek istediğime karar verdim. Oklarımı ve yayımı sırtıma takarak ormanın derinliklerine daldım.

Rüzgar uğulduyordu. Pelerinimin kapüşonuna sıkıca sarıldım. Uzunca bir yol katettikten sonra karşıma erimiş karların oluşturduğu bir su birikintisinden su içen üç geyik çıktı. Adımlarımı küçülttüm, nefesimi sessizleştirdim.
Geyiklerden biri yetişkinliğe adımını yeni atmış gibi duruyordu. Dinç ve kıvraktı. Attığım bir adımla beraber başlarını su birikintisinden kaldırıp etrafı kolaçan ettiler. Durduğum yerden beni bir tehdit olarak görmeleri zordu. Sessizliğe güvenip suya eğildiklerinde okumu yayıma yerleştirmiş, pozisyonumu almıştım.

Gözüme kestirdiğim, bu topraklarda diğer ikisinden daha çok gün geçirdiğine inandığım geyiği tek atış ile boğazından vurdum. Onun çıkardığı acı dolu sesler ve yere düşüşüyle, genç geyiklerin oradan uzaklaşması bir oldu. Acısının azalmasını umarak geyiğin boynunu hançerimle çizdim. Böylece vedası kısaldı. Düşündüğümden daha ağır olduğunu fark ettiğimde bir küfür savurdum.

Veletler yemeğimi sevseler iyi olurdu.

Geyiğin postunu, ayakkabı veya çanta yapabilme umuduyla temizleyip ayırdım. Etleri ile güzel, sebzeli bir yahni yaptım. Fazla olduğunu düşündüğüm kalanları Lian'a verebilmek için sardım. Yatağımın üstüne kalın battaniyeler serip çocukların oturabileceği bir şekle soktum. Evi büyülerimle ısıttım, yine de hoş bir görüntü olduğuna inandığım için ocağımı yaktım.

Öğlen sayılabilmesi için daha birkaç saat vardı. Üzerime sinen geyik kokusundan kurtulabilmek adına gidip yıkandım. Kulübem görüş alanıma girdiğinde verandada dikilen bir adam olduğunu gördüm.

Tanımadığım bir adam.

"Günün aydın olsun, yabancı."

"Khalida."

Arkasını dönen adamın dudaklarından dökülen ismim, zümrüt yeşili gözlerini görmem ile anlamlandı.

"Efendi Chan, bu ne sürpriz böyle. Notumu aldığınızı görüyorum."

Rüzgar kulaklarımda çınlıyor, elimde sıkıca kavradığım çantam parmaklarımı acıtıyordu. Yıllardır tek bir mektubuma cevap vermeyen Efendim, karşımda duruyordu.

Kısmen.

"Seni iyi gördüm çocuğum. Neredeyse sürüldüğün için memnun olacağım."

"Değil misiniz?"

Kirpiklerini kırpıştırdı. Afallayan bakışları, bu adamın bedeninden akıyordu.

"Khalida. Seninle hataların üzerine konuşmaya gelmedim. Bana son gönderdiğin nottan-"

"Diğerleri de ulaştı, öyle mi? Hiç alamadığım karşılık bana aksini düşündürmeye başlamıştı."

Sıkıntıyla nefes aldı.

"Khalida. Bu son notunda yazdığın şeyin anlamını biliyor musun?"

"Sizin biliyor olduğunuzu umuyorum. Şayet gördüğüm sizdiniz."

"Bir görü mü ilişti sana?" diye sorduğunda cevabı bildiğini ikimiz de biliyorduk.

"Evet."

"Buna inanıyorsun?"

Şaşkınlıkla kalkan kaşları aksi olmalı der gibiydi.

"Evet."

"Khalida. Gördüğüne inandığın şey, çocuğum inandığın her neyse o değil."

Khalida'nın GünleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin