Kierav'ın yanından kalkıp mutfak kısmına yöneldim. Dolaplarda sakladığım sebzeleri çıkardım. Güzelce yıkayıp doğradım. Ben doğradığım sebzeleri ocak tepsime dizerken Kierav hiç konuşmadı. Bir süre sonrada kısık sesli horultusu kulaklarıma geldi. Gülümsedim. Zor bir hayat yaşamıştı. Neden yetimhaneye bırakıldığını, nereden geldiğini soramamıştım fakat zor bir hayat yaşadığını anlayabiliyordum. Ağızda acı bir tat bırakan bir çocukluğun izlerini taşıyordu ruhunda. Darius'a olan sadıklığı içimi ısıttı. Tanrılar biliyor ya, ben de Mandor için aynılarını yapardım. Öldürürdüm, ölürdüm, sırf o bir gün daha görebilsin diye tüm yarınlarımdan vazgeçerdim. Sadık duruşunun yanı sıra bana karşı olan cesaretine de hayran kaldım. Konu dostu olduğunda neler yapabileceğini bilmediği bir cadıyı bile tehdit edebilecek kadar gözü karaydı. Hoşuma gitti.
Kapı gürültülü bir şekilde açıldığında Kierav yerinden fırlayarak uyandı. Öfkeli gözlerimi dev bedenine canını acıtabilirlermiş gibi diktim.
"Üzgünüm dostum, düşünemedim." dedi, omuzlarında taşıdığı koca geyik ile.
"Bunu dışarda temizlemem daha uygun olur sanırım." bakışlarımızı birleştirmeden duvara konuşur gibi söylemişti bunu.
"Doğru sanarsın. Bıçakları ben getiririm. Verandamı da pisletme."
Başı ile onaylayıp çıktı. Kapı ardından kapandı.
"Ben bir şey mi kaçırdım?" diye sordu Kierav.
"Ne gibi?"
"Darius'un düşük çenesini kapatacak bir şey gibi."
"Hayır."
"Emin misin?"
"Evet."
"Çünkü sanki iki gündür eşelediğiniz çukura gömülmüş gibi bir sesi vardı."
İç çekip elimde boy boy bıçaklar ve bir kazan ile kapıya yöneldiğimde Kierav'a gözlerimi devirmek ile yetindim. Verandadan indim ve Darius'un yanına geldim. Temiz bir iş çıkarmış, tek ok ile avlamıştı. Çok genç olmayan bir tane seçmesine sevindim. Bıçakları yanına bıraktığımda yüzüme bakma zahmetine girmedi. Tek kelime etmedi. Suskunluğu kulaklarımı çınlattı.
"Bu topluluk, bir adı var mı?"
Başını kaldırmadan gözlerimizi buluşturdu.
"Yok." kısa cevabından sonra işine geri dönmüştü.
"Yok mu? Koskoca bir topluluk kurdun ve bir isim vermedin mi?"
"Vermedim."
"Topluluk olarak mı bahsediliyor?"
"Bahsedilmiyor. Gizli bir şeyden bahsetmezsin."
"Kulelerin haberi var sanmıştım."
"Yok."
"Kulağa pek kanunlara uygun bir topluluk gibi gelmedi."
Sırıttı. Küçücük bir sırıtmaydı, dudaklarının tekrar düzleşmesi çok kısa sürdü.
"Destekçim olan yeterli güçte bir efendi var. Zamanı geldiğinde herkesin haberi olacak."
"Zamanı ne zaman gelecek?"
"Yakında."
"Sizinle geleceğim."
Gözlerime bakan güneşte açılan elaları parladı. O küçücük yeşil parça göz alıcı duruyordu. Ellerimi eteğime silkeleyip içeri girmek için arkamı döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Khalida'nın Günleri
FantasiBinbir isim verildi bana. Dündekiler, koruyucu dediler. Gündekiler, seçilmiş. Yarındakiler, tek getireceği karanlıktır, bizden değil dedi. Belki de öngörü güçleri, kuvvetli hisleriydi onlara beni kabul ettirmeyen. Gidecek yerim yoktu, bana ev verdil...