Bölüm 1 : Bir Yalandan Kurtuluş

3.9K 56 14
                                    

Süsenden :

Her şey o gece başladı ve her şey o gece son buldu. O korkunç kazanın olduğu gece . Bir şeyler eski haline dönmemecesine bozulmuştu. Kadir ölmüştü... Zamanı geri alamayacağım, hiçbir şeyi düzeltme imkanımın olmadığı bu olay yaşanmıştı işte. Akif amca, Kaan, Melisa ve ben. Görgü tanıklarıydık bu olayın. Akif amca ve Kaan için üzerinin kapatılması, unutulup gitmesi gereken bir andı sadece. Melisa ve benim için ise asla aklımızdan çıkmayacak, içimizi yakmadığı tek bir gün olmayacak, kapanmayacak bir yaraydı. Yakıcı sırdı bu ve bizi bitirene dek yakmaya devam edecekti. Taa ki gerçekleri avazımız çıktığı kadar bağırana dek. Ama şimdilik sadece bir sırdı. Ömer'e her gün itiraf etmek için debelendiğim ama günün sonunda ya Kaan yüzünden, ya Ömer'in çekip gitmeleri yüzünden, ya da cesaretimi toplayamamam yüzünden ortaya çıkışı geciken bir sır. Şimdi de Kaan'la içinden çıkamadığım bir aşk oyununun parçasıydım işte. Gerçekler ortaya çıkmasın diye Kaan'ın dibimden ayrılmaması yetmiyormuş gibi bir de sevgili olduğumuz yalanını ortaya atmıştı. Her şey öyle hızlı gelişmişti ki tepki bile verememiştim. En kötüsü de Ömer buna inanmıştı. Birkaç kez bunun doğru olmadığını anlatmaya çalıştım Ömer'e ama beni dinlemedi bile. Ben de pes ettim artık. Sıkıldım kendimi anlatmaya çalışmaktan. Beni bu dünyada anladığına inandığım tek insan Ömer'di. Ya da anlasın istediğim. Anlamaya çalışsın istediğim. Ama şimdi anlamıyor, dinlemiyor, bakmıyordu hatta. Yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Ve şimdi buradayım işte. Kaan'la abuk sabuk bir yalanın ortasında, Ömer'den uzakta bir yerdeyim. Yine de şikayet edemem çünkü bunu kendime ben yaptım. Her şeyi en baştan anlatmalıydım. Ömer... Acaba bir gün sana bunları anlatabilecek miyim? Anlattığımda seni sonsuza kadar kaybedeceğimi bildiğim halde sana gerçekleri söyleyebilecek miyim?

Yazardan :

Genç kız defterinin kapağını kapattı. Okulda boş kaldığı zamanlarda bu deftere içinden geçenleri yazıyor, bir şeyler karalıyordu. Konuşacak kimsesi yoktu, o da çareyi günlük tutmakta bulmuştu. Böylece söyleyemediklerini aktarabildiği, içinde tutmak zorunda olmadığı bir alan yaratmıştı kendine. Ama neredeyse her gün birbirinin aynı gibiydi. Son zamanlarda pek sosyal olduğu söylenemezdi ama ne yazarsa yazsın konu dönüp dolaşıp kazaya geliyordu. Ve Ömer'e. Sık sık Ömer'le konuşur gibi yazdığı kısımlar da olmuştu. Ömer'e söyleyemediği her şeyi bu deftere yazıyor, kendini bununla avutmaya çalışıyordu. Ama yeterli gelmiyordu işte. Söylenemeyenler söylenmemek üzere zihninde bir yerleri işgal ediyordu sadece. Bir saatlik öğle arasındaydılar. Süsen günlüğünü yazarken sınıftakilerin dağıldığını fark etmemişti. Kahve içmek için aşağı inmeyi düşündü o an. Derken Kaan'ın sırasına geldiğini ve başında dikildiğini gördü. Göz devirerek önüne döndü ama Kaan'ın gitmeye niyeti yoktu. "Süsenciğim kahve içmeye inelim mi, ne dersin? Yorgun görünüyorsun, pek uyumamış gibisin." Süsenin kafeteryaya inme isteği buhar olup uçtu bu soruyla. "İstemiyorum sen git!" dedi sert bir sesle. Sınıfta onlar dışında Ömer ve Oğulcan da vardı. Ömer en arka sırada onları izlediğinin fark edilmeyeceğini bildiği bir rahatlıkla dik dik bakıyor, içindeki öfkeye hakim olamıyordu. Nasıl olurdu da Süsen onu kullanırdı? Madem öyleydi neden ona bu kadar güzel bakmıştı bunca zaman? Kendini bu kadar kaptırdığına inanamıyordu. Bu yüzden de öfkesi içinde büyüyor, gözünün önündeki manzara kıskançlık ve öfkesinin karışmasına neden oluyordu. İkisini birbirinden ayırmak Ömer için imkansız gibiydi. Ne hissettiği konusunda emin değildi o an. Oğulcan ise kuzeninin yüz ifadesinden ne durumda olduğunu anlıyordu. Nedense Kaan'ı sinir etmek Ömer'in daha iyi hissetmesini sağlarmış gibi geldi ona ve araya girdi:
—Birilerinin arası bozulmuş galiba.
Kaan Ömer'le Oğulcan'a ters bir bakış attı.
—Size ne oluyor lan dönsenize önünüze!
Ömer gülmeye başladı ve konuşmaya dahil oldu:
— Biz de bir ara bunu akıllı bir şey sanıp aramıza aldık Oğulcan.Önümüze bakıyoruz zaten oğlum kör müsün? Sen hayırdır bize emir vermeler falan.
Oğulcan Ömer'in keyfinin yerine gelmeye başladığını gördü ve gülerek Süsen'e seslendi:
—Süsi, bu çocuğa dikkat et bence. Öfke problemi var gibi bunun. Ömer'e iftira da atmaya kalkmıştı zaten. Yalancı da. Pek tekin bir tip değil. Gerçi sen bunları bildiğin halde sevgilisiydin bu sevimsizin pardon!
Ömer, Oğulcan'ın söyledikleriyle bir kez daha sinirlendi ve konuşmaya başladı:
—Bırak oğlum işte bulmuşlar birbirlerini bizi alakadar etmez.
Kaan da sinirlenmeye başlamıştı artık.
—Aynen öyle sizi alakadar etmez. Size ne lan bizim ilişkimizden, sevgilimle konuşmamızdan size ne!
Ömer tam bir şey söyleyecekti ki Süsen " Yeter!!" diye bağırıp ayağa kalktı. Süsenin ani çıkışıyla herkes donakaldı. Kimse genç kızdan böyle bir tepki beklemiyordu. Genç kız konuşmanın başından beri hareketsizce tahtaya bakıyor, bu saçma tartışmanın bitmesini bekliyordu. Ama susacakları yoktu anlaşılan.
—Ben burada yokmuşum gibi konuşup durmanızdan sıkıldım artık. Yeter! Kaan, şu sevgililik saçmalığını şimdi, burada bitiriyorsun! Duydun mu beni! Seninle ben hiçbir şey değiliz. Hiçbir zaman da olmadık.
—Süsen ama ben...
—Aması falan yok! Git şimdi buradan. Benimle konuşmaya falan da çalışma. Söylediğin hiçbir şeyle ilgilenmiyorum.
—Bu böyle bitmez süsen biliyorsun, değil mi?
Kız Kaan'a çarpık bir gülüş attı ve yanına adımladı. Kulağına doğru eğildi ve Kaan'ın gözlerinin büyümesine neden olan o cümleyi fısıldadı. "Eğer bu konuyu şimdi burada kapatmazsan tam şu an Ömer'e kazayla ilgili her şeyi anlatırım." Kaan bir adım geriye sendeledi. Süsenin bu cesur yanını ilk defa bu kadar net görüyor ve ne tepki vermesi gerektiğini bilmiyordu. Şaşkınlıkla karışık bir "Peki." döküldü dudaklarından ve hışımla sınıftan çıktı. Süsen hayatındaki bir yükten kurtulmanın rahatlığıyla derin bir nefes verdi. Sanki konuşmanın başından beri nefesini tutmuş, soluksuz kalmış gibiydi. Baştan beri yapmam gereken buymuş demek ki diye düşündü. "Beni tehdit etmelerine izin vermek yerine bildiklerimle ben onları tehdit etseymişim ya. Çok aptalım. Şu kadarcık şeyi düşünemeyecek kadar aptalım." Nefes alış verişi düzene girdiğinde arka sıradaki Ömer ve Oğulcan'ı hatırladı. İki genç, kızın yaptığı çıkıştan beri ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Sevgililik saçmalığı. Seninle ben hiçbir şey değiliz. Ömer'in beyninde bu iki cümle yankılanıp duruyordu. Ne yani, sevgili değiller miydi? Gördükleri neydi o zaman? Kaan'ın söyledikleri, süsenin hiçbir şey söylememeleri. Yine ne tür bir oyun oynuyor bunlar böyle,diye düşündü. "Oğlum Ömer sakın tongaya düşeyim deme, sakın!" Süsense Kaan'la savaşından sonra yeni bir savaşa hazırlanıyordu şimdi. Ömere de Kaan kadar sinirliydi şu an. Hışımla arkasına döndü. Ömer'e doğru hızla yürüdü. Kızın üzerine geldiğini görünce afalladı Ömer. Yayılarak oturduğu sırada dikleşti ve gözlerini karşısındaki sinirli çehreye sabitledi.
—Bana baksana sen! Senin benimle derdin ne Ömer? Ne yapmaya çalışıyorsun?
—Ne yapmaya çalışıyormuşum?
—Anlamıyorum işte, soruyorum sana. Ne istiyorsun benden? Sana birçok kez bir şeyler anlatmak istedim,dinlemedin. Şimdi uzak duruyorum hala bir şeyler söyleyip canımı yakmayı başarıyorsun. Ne istiyorsun benden, neyin öfkesi bu?
Ömer sinirli bir gülüşle ayağa kalkıp kızın karşısına dikildi ama Süsen'in geri adım atmaya niyeti yoktu. Bakışları kararlı, duruşu dikti. Uzun zaman sonra Ömer'in gözlerine ilk defa bu kadar uzun süre gözlerini kaçırmadan bakabilmişti. Ve bu bakış önceki bakışların hiçbirine benzemiyordu. Ömer gözlerini kısarak birkaç saniye daha baktı o gözlere aklından geçenleri tartmak ister gibi ve zehir zemberek laflarını sıraladı arka arkaya:
—Canın yandı demek, ha? Sen can yakmayı bilirsin halbuki. Kendi istekleri için başkalarını kullanmaktan çekinmeyen birine göre çok büyük laflar ediyorsun Süsen.
—Kimi kullanmışım ben? Neyi ima ediyorsun, ne kastediyorsun? Hiçbir şey anlamıyorum.
Ömer hasbinallah der gibi kafasını yana çevirdi ve tekrar kıza döndü. Sesi öyle öfkeliydi ki bağırmaya başladı resmen. Artık duramayacağı bir noktadaydı:
—Kendimi kastediyorum! Aptal gibi sana kanan kendimi kastediyorum! Hani Kaan'ı kıskandırmak için beni kullanmışsın ya! Partiye benimle gelmeler, yardım parası toplamalar falan.
Süsen'in gözleri büyüdü. Ömer'in söylediklerini idrak edemiyor gibiydi.
—Ben mi yapmışım bunları? Hem de Kaan'ı kıskandırmak için. Sana bunları Kaan mı söyledi?
—Evet o söyledi.
—Sen de inandın öyle mi? O sana bunları söyledi ve sen de inandın. Çok güzel bravo! Durup düşündün mü peki bir kere beni partiye davet edenin sen olduğunu? Eğer böyle bir planım olsa gelip ben sorardım sana, değil mi?
Kız haklıydı. Süsen'i partiye davet eden kendisiydi. Duydukları onu o kadar sinirlendirmişti ki bu kısmını düşünmemişti bile hiç.
—Yardım konusuna gelince de gerçekten içimden gelerek yaptım. Kaan'la falan bir ilgisi yoktu. Ama sen Kaan sana bunları söyledi diye inandın. Bana sormadın bile. Bu çocuk sana iftira attı ya. Gözümüzün önünde kendi elini kesti çocuk. Sen onun söylediklerine inanıyorsun ama beni dinlemeye tenezzül bile etmiyorsun.
—Ben sizi gördüm Süsen! Kol kola okuldan çıkışınızı gördüm. Kaan madem yalan söylüyordu neden sevgili olduğunuzu söylediğinde sustun? Neden inkar etmedin?
—Korktum çünkü! Korktum, anladın mı! Sana zarar verecek diye korktum. Sana hırsız damgası vurmaya çalıştı sırf aramız bozulsun diye. Kendi elini kesti ya. Kendine bunu yapan başkasına neler yapmaz? İlk başta ne yapacağımı bilemedim. Senden uzak durmak daha iyi olur gibi geldi. Hayatın zaten yeterince zor. Bir de benim yüzümden başın belaya girmesin istedim. Ama uzak duramadım senden. Her seferinde yanına koştum anlatmak için. Peki sen ne yaptın? Dinlemeden çekip gittin. Artık bir önemi yok dedin bana. Pes ettim ben de.
Ömer sadece tek bir cümleye takılı kalmıştı. Sana zarar verecek diye korktum. "Benim için yani, benim için yaptın?" dedi yumuşak bir sesle. Sesindeki değişim Süsen'i şaşırttı. Ama Süsen kırgındı ve ses tonu değişmedi.
—Evet senin içindi ama artık bir önemi yok. Kaan'la aramda hiçbir zaman bir şey olmadı. Olmasını da istemiyorum. Senin de artık bana nefret dolu bakışlar atmanı istemiyorum. Yoruldum çünkü. Neyse konuşulacak başka da bir şey yok zaten.

YAKICI SIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin