Genç kız büyük evin bahçe kapısından giriş yaptığında adımları da eş zamanlı olarak yavaşladı. Hissettiği gerginliğe anlam veremiyordu. Dün akşam Berk onu evine davet ettiğinde gerçekten mutlu olmuştu. Ama şimdi tuhaf hissediyordu kız. Sanki hiç bilmediği bir yerdeymiş gibi bahçeye göz gezdirirken gergin yanını bastırmaya çalıştı. Burası çocukluğunda sık sık geldiği evdi. Berk'in evi. Anılarındaki evin sıcaklığı yerini bir bilinmeze bırakmıştı şimdi. Berkse aynı Berk'ti. Çocukluk arkadaşı, sırdaşı, oyun arkadaşı Berk. Ev aynı ev, Berk aynı Berk'se farklı olan neydi? Araya giren zaman bir şeylerin eskimesene sebep olmuştu belki de. Süsen kapının önüne geldiğinde duraksadı. Zile basıp basmamak konusunda tereddütleri vardı. Berk'le ne konuşabilirdi ki? Ne paylaşacaklardı? Uzun zaman önceki anıları hatırlayıp gülmek için mi gelmişti buraya? Üstelik aynı sınıftalardı şu an. Tekrar yakın olma ihtimalleri olsa bu yakınlığı çoktan kurmuş olmaları gerekmez miydi? Tüm bu düşüncelerin arasında zile basmaya karar verdi. Eski Berk ve Süsen olmaları için bir ihtimal varsa eğer denemeye değer, diye düşündü. Hem ne kaybederdi ki? Zile basıp beklemeye başladı. Kapı açıldığında karşısında gördüğü şey Berk'in gülümsemesiydi.
—Süsen. Hoş geldin. Geç içeri hadi.
Kız, içeri girip montunu çıkardı ve astı. Karşısında duran Berk'e sarılmak istedi o an. Çocukken bu eve her geldiğinde ilk yaptığı şeydi bu. Bu eve kimi zaman mutluluğunu, kimi zaman heyecanını, çoğu zaman da acılarını paylaşmaya gelmişti. Duygular değişirdi ama Berk hep aynı Berk'ti. O günleri bir anlığına aklına getirip duraksayınca Berk de ne düşündüğünü anlamış gibi kollarını iki yana açtı. Gülümseyerek yaklaştı ve çocuğa sarıldı Süsen. İki eski arkadaş salona ilerlerken Süsen de etrafa bakınıyordu. Ev, hatırladığı ev değildi artık. Salondaki tüm eşyalar değişmişti. Berk'le çizgi film izledikleri koltuk, ödev yaptıkları masa, saklambaç oynarken arkasına saklandığı uzun perdeler değişmişti. Tanıdık bir şey bulmak için etrafa bakınan Süsen, o bildik kokuyla duraksadı.
—Çok güzel bir şey kokuyor burada.
—Muhtemelen mutfaktan gelen kokudan bahsediyorsun. Annem senin için yaptı. Havuçlu kek. Hala seviyor musun bilmiyorum tabi ama. Çocukken severdin.
—Hala hastasıyım. Ayla teyze de efsane yapıyordu.O sırada Ayla Hanım yanlarına geldi. Süsen'e yaklaşıp sarıldı.
—Süsencim hoş geldin. Uzun zamandır görüşemedik hiç. Ne kadar güzel görünüyorsun böyle.
—Merhaba Ayla teyze. Nasılsınız?
—İyiyim tatlım. Kaç yıldır uğramayınca Berk'le aranız bozuldu sanmıştım. Annenle de pek konuşamıyoruz artık.
—Onunla ben bile konuşamıyorum Ayla teyze, diyip güldü Süsen. Ancak söylediği şey herkesin donup kalmasına sebep oldu. Yaşanan kısa sessizlikten sonra Ayla konuyu değiştirmeye çalıştı.—O zaman seninle biraz Berk'i çekiştirelim bence. Benim canım oğlum okulda neler yapıyor anlat bana. Hatta şeyi anlat. Sevgilisi varmış. Aybike. Sen o kısımdan başla Süsencim.
—Annecim bu mudur yani? Kız geldiğine pişman oldu şimdiden.Süsen ikisinin gözleriyle anlaşmaya çalışan hallerine güldü.
—Ayla teyze bu konuda konuşmak pek bana düşmez sanki. Ama Aybike'yi buraya davet etseniz eminim ki kendisini gayet güzel ifade eder. İçi dışı bir biridir. Nasıl biri hemen anlarsınız.
—Oh be Süsi. Çok mantıklı bir teklif. Bence de öyle yapalım canım annem. Neyse Süsi, gel oturalım şöyle. İzin verirsen annecim...Kız kafasını salladığında Ayla da iç çekerek Berk'e döndü.
—Peki madem. Ben yukarı çıkıyorum. Ama bu Aybike meselesini konuşacağız Berk. Davet konusunu da düşüneceğim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKICI SIR
Teen FictionSüsen; Ömer'den hoşlanmaya başladığı sırada kendisini olmaması gereken bir yerde, bir kazanın içinde bulur. Üstelik bu kaza Melisa, Akif, Kaan ve kendisi arasında bir sırdır. Bir ucu Ömer'e uzanan bu yakıcı sırrı Süsen ne kadar süre içinde tutabilec...