Bölüm 16: İhtimaller

1.2K 47 43
                                    



Yeni bir okul gününde daha tüm öğrenciler sınıfta yerini almıştı. Süsen, Ömer Oğulcan'ın yanına döndüğünden artık tek başına oturmaya başlamıştı. Pek şikayetçi de değildi aslında. Yanında oturan Ömer olmadığı sürece kimin oturduğunun çok da bir önemi yoktu. Kız pek konuşmak istemiyordu. Hem bu süreçte derslere biraz daha asılmaya karar vermişti. İnsanın bozulan bir şeyi tekrar yoluna koyması gerçekten çok zordu ve Süsen de hayatını toparlamakta zorlanıyordu. Ama bir yerden başlamak zorundaydı. Mademki her gün okula gidip geliyordu, ders çalışsa iyi olurdu. Hem yaşadığı her şeyden uzaklaşıp zihnini başka şeylerle yormak için de iyi bir fırsattı bu. Ömer de derslerle uğraşıyordu aynı Süsen gibi. Onun odaklanmaya ihtiyacı yoktu pek çünkü anlamakta zorluk çekmiyordu. Yine de eskiye göre biraz daha fazla vakit ayırıyordu derslere. Böylelikle o da hem kaza hakkında hem de Süsen hakkında daha az düşünüyordu. Ayrıca artık basket takımında olduğundan oyalanabileceği yepyeni bir aktivitesi olmuştu. Haftasonları da işe gidiyordu zaten. 'Yaşamak benim için artık böyle bir şey. Sadece hayatta kalıp düşünmemeye çalışacağım ve zamanla bu acılar da azalacak.' diye teskin ediyordu kendini. Ama korkuyordu, çok korkuyordu. Bir şeylerin geçmemesinden çok korkuyordu. En çok da Süsen'e karşı hissettiği bu yoğun duygunun yok olmaması ihtimalinden korkuyordu. Çünkü insanın kendisiyle verdiği savaş başka şeylere benzemezdi. Kalbinde hissettiği bu şey beyninin en ücra köşelerine bile sızıyor ve bu hissi söküp atması gerektiğini kendine ne kadar söylerse söylesin söz geçiremiyordu kalbine. Yine de inatla devam ediyordu. Her şeyi yok saymak, abisine ihanet etmek gibi geliyordu ona. Ömer'e göre hayatta aşkın önüne konulabilecek şeyler vardı ve aile her şeyin önünde yerini alırdı. Ama bazen kafası karışıyordu. Çünkü birlikte geçirdikleri her gün Süsen de Ömer'in hayatındaki her şeye yavaş yavaş dahil olmuştu ve Ömer Süsen'i ailesinden ayrı bir yere koyamıyordu artık. Bu konuda ne yapması gerektiğini gerçekten bilmiyordu çocuk. Bu yüzden de ne zaman aklına gelse düşünmemeye karar veriyordu.

Teneffüs zili çalınca sınıftaki birkaç kişi hariç kimse yerinden ayrılmadı. Herkes hala şu festival haftasıyla ilgili konuşuyordu. Gündem henüz değişmemişti. Emir de bu sıralar Süsenle konuşmak için fırsat kolluyordu. Ama kızın son zamanlarda morali o kadar bozuktu ki tersleme ihtimalinden korkup bir türlü konuşamamıştı. Okulda olaylar çabuk yayıldığından kaza olayını duymuş, Ömer'le neden ayrıldıklarını öğrenmişti. Bu kulüp işi konuşmaya çalışmak için iyi bir bahane gibi göründü ona. Oturduğu yerden Süsene doğru dönüp kıza seslendi.

—Süsi, bu aralar çok sessizsin. Neden hiç aramıza katılmıyorsun bakalım?
—Süsen!
—Anlamadım?
—Adım Süsen. Bana bir şey söylemek istiyorsan Süsen diye seslenirsen sevinirim.

Emir kızın verdiği tepkiye güldü.

—Arkadaşların sana böyle seslenmiyorlar mı?
—Senin de söylediğin gibi, arkadaşlarım. Sen ve ben arkadaş değiliz ama.
—Henüz! Henüz değiliz.
—Neyse ne! Demek istediğimi anladıysan sorun yok.
—Tamam Süsen Hanım. Size isminizle seslenmem gerekecek. Anlaşıldı! O zaman bir soru daha sorabilir miyim?
—Dinliyorum, dedi Süsen çocuğa bakmadan.
—Şu dans kulübü meselesi. Henüz yazılmadın diye biliyorum. Sana eşlik ederim. Ne dersin?
—Katılmak istediğimi nereden çıkardın ki? Böyle bir planım yok benim.
—Olabilir tabi. Ama belki de katılabileceğin kimse olmadığı için yoktur. Benimle katılmak istersin belki. Hem artık birlikte olduğun biri de olmadığına göre.

Emir'in bakışları Ömer'e kaydı. Zaten çocuğun baştan beri onları dinlediğine emindi ve kafasını çevirdiğinde Ömer'le göz göze gelmek şaşırtmadı onu. Çocuğun bakışları sertti. Kıskandığına emindi Emir ve geçen seferki gibi 'O benim sevgilim. Uzak dur ondan.' şeklinde bir konuşma yapabilmesi mümkün olmadığından daha da sinirleniyordu belli ki. Ömer, dahil olamayacağı bir durumun içindeydi. Sinirle Emir'e bakmaya devam ederken Süsen'in sesiyle bakışları kıza kaydı.

YAKICI SIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin