Bölüm 20: Gece

1.4K 51 41
                                    

  

Ömer salondan içeri girdiğinde gözleri Süseninkilerle buluştu. Bugün yine dans provası için gelmişlerdi buraya. Önce tebessüm etti kıza ama sonra bu yeterli gelmedi Ömer'e. "Selam!" diyebildi. Süsen de aynı şekilde karşılık verdi. Sonra bir şey hatırlamaya çalışıyormuş gibi duraksadı. Aslında kız, sorup sormamak konusunda kararsız kalmıştı.

—Dün gelmedin.
—Ne?
—Gruba yazmıştık. Çalışacağız diye ama sen gelmedin.
—Hee, şey ben... gelmek istemedim. Diğer dersler için ekstra çalışmaya ihtiyacım yok benim. Zaten matematik çalışacaktınız. O yüzden gerek duymadım.
—Keşke gelmeyeceğini yazsaydın.
—Ben düşünemedim. Beni mi beklediniz yoksa?
—Yoo, beklemedik. Ama haber versen iyi olurdu.

Evet, beklememişlerdi. Yani diğerleri. Ama Süsen... O, gün boyu Ömer'in gelmesini beklemişti. Beklerken odaklanmak gerçekten zor olmuştu ama ilk bir saatin sonunda ümidini kesmişti kız. Yine de zaman zaman gözlerini kapıya dikmekten geri duramamıştı.

—Kaan'ın evinde toplanıyorsunuz zaten. Ben oraya gelmek istemiyorum. Fizik çalışacağımız zaman da başka bir yerde olsak daha iyi hissederim.
—Bu kadar kişi sesli bir şekilde kütüphanede falan çalışamayız Ömer. Ev gibi bir yer olmak zorunda.
—Senin evin olsun o zaman.

Kız çocuğun yüzüne dikkatle baktı ciddi olup olmadığını anlamak için.

—Sen ciddisin. Benim evime de girmek istemiyordun ama.
—Kaan'ın evine gitmektense seninkini tercih ederim.
—Çalışmaya Kaan da gelecek. Sorun çıkarmayacağına emin misin?
—Bunu neden sadece bana soruyorsun Süsen? Her olayda sorun çıkaran tek kişi ben miyim sana göre?

Araları bir anda gerildi yine.

—Ben öyle mi diyorum Ömer? Ama sen de kabul et, sinirlerine hakim olamıyorsun. Daha yeni Tolga'yla kavga ettin.
—Orada durum farklıydı.
—Öncesinde Kaan'ı da dövmüşsün zaten. Ben daha yeni öğrendim bunu. Kendini tutamıyorsun işte!

Ömer'in sesi yükseldi bir anda.

—Ne bekliyordunuz? Abim öldü benim, abim! Olayı saklayan, üstüne yalancı şahitlik yapan birine gidip sarılacak mıydım? Her şeyi yapın, beni çıldırtmak için elinizden geleni yapın, sonra da Ömer sinirli deyin! Ömer agresif, Ömer öfkesine hakim olamıyor... Her şeyi yapın, sonra da üste çıkın!

Önceden olsa Süsen ağlayacak gibi olurdu. Ama artık Ömer'in bu öfkesine alışmıştı. Kızamıyordu ona çünkü Süsen de kendisini affedemiyordu. Yine de gözlerindeki kırgınlığı saklayamadı. Ömer söyledikleri bitince kafasını yerden kaldırıp Süsen'in gözlerine bakabildi ve sebep olduğu şeyi görebildi.

—Ben... öyle demek istemedim.
—Dedin ama. Çekinme, söyle. Senin yüzünden de bana.
—Süsen öyle değil. Özür dilerim ben...
—Dileme. Çünkü bu değişmeyecek Ömer. Aramızdaki bu şey değişmeyecek. Biliyorum, değişsin istiyorsun. Böyle davranmak istemiyorsun ama affedemiyorsun da. Unutamıyorsun. Bundan sonra hep böyle olacak. Biz birbirimize iki şey söylesek üçüncüsünde yine yaramızı kanatacağız. O yüzden de asla kabuk bağlamayacak. İyileşmeyecek. İzi hep orada kalacak.
—Sadece zamana ihtiyacımız var Süsen. Zamanla başka türlü olacak. İnanıyorum.

Süsen çocuğun söylediklerine şaşırdı. Ama doğru mu anlamıştı emin olamıyordu. Yine o kadar üstünkörü bir cümle kurmuştu ki çocuk, Süsen ne tarafa çekmek istese o tarafa gelebilirdi. Zamanla unutulacak, zamanla affedeceğim seni mi demek istemişti? Yoksa ileride konuşmayacağız bu konuları, tekrar açılmayacak gibi bir şey mi söylemek istemişti? Eğer ikincisiyse Süsenle pek de ilgisi yok demekti çünkü. Ama ilkiyse tekrar eskisi gibi olmaları için bir şansları olurdu belki. İçinden çocuğa söylendi. Sadece bir kere gerçekten ne ima ediyorsa onu açıkça söylese olmaz mıydı?

YAKICI SIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin