Bölüm 23: Özlemek

1.8K 37 27
                                    



Süsen, gece boyu yarın sabah olacakları düşünmekten uyuyamamıştı. Kafasının içinde beliren tüm ihtimalleri tek tek gözden geçirmişti. Bazılarında Ömer'le her şeyi yoluna koyup mutlu oluyor, bazen de kavga ediyordu çocukla. Kavga ediyorlar ve aralarındaki tüm ipler kopuyordu. Böylece sabaha karşı uyuyakalmış, birkaç saat sonra da alarmın sesiyle gözlerini açmıştı. Okul için hazırlanıp alt kata inerken içinde taşıdığı korkuyla baş etmeye çalışıyordu. Acaba Ömer uyanmış mıydı? Ne konuşacaklardı? Nasıl konuşacaklardı? Ya da konuşacaklar mıydı? Ömer'in hiçbir şey hatırlamıyor olması da bir ihtimaldi ve bu, aslında en kötü ihtimaldi. Tüm bu düşüncelerle alt kata inip yorgun gözlerini salondaki koltuğa çevirmişti. İşte oradaydı çocuk. Uyumaya devam ediyordu. Süsen salonda ilerleyip perdeleri ve pencereyi açtı. Bir yanı Ömer hemen uyansın istiyor, diğer yanı duyacaklarından korktuğu için ertelemek istiyordu konuşmayı. Sessizce mutfağa ilerleyip kahvaltı hazırlamaya karar verdi. Böylece biraz olsun vakit kazanabilirdi. Tekrar düşmeye hazır değildi.

Aradan geçen iki saatin ardından Ömer yavaş yavaş açtı gözlerini. Sonra kapattı ve tekrar açtı. Koltukta gerindi biraz. Bir an afalladı. Neredeydi? Evinde olmadığı kesindi. Başı öyle feci ağrıyordu ki. En son ne yaptığını hatırlamaya çalıştı. İçmek için sahildeydi. Sonra Tolga'yı, Süsen'i, dün geceyi... hepsini hatırladı. Tek tek hatırladı hepsini. Süsen'in salonundaki koltuktaydı. Kız neredeydi acaba? Okula mı gitmişti? Sahi saat kaçtı ki? Ömer etrafına bakındı hızla. Telefonunu bulmaya çalıştı. Sehpanın üzerinde görünce almak için ayaklandı. Saat ona geliyordu. İlk iki ders bitmişti bile. Acaba Süsen onu burada bırakıp gitmiş olabilir miydi? Derken kızın mutfaktan çıkıp salona doğru yürüdüğünü gördü. Gözleri kızın yorgun gözleriyle buluştuğunda içindeki utancı gizleyemedi. Başını önüne eğerken gördüğü yüz ifadesizdi. Ömer hiçbir şey söylemeyince Süsen konuşmak zorunda kaldı.

—Uyanmışsın.

Çocuk cevap vermedi. Sadece başını sallamakla yetindi.

—Üst kattaki banyoya havlu koydum. Hemen duş al. Formanı da yıkadım, kuruttum. Banyoda her şey. Seni burada bekliyorum.

Ömer, kızı dinlemek için kafasını kaldırdı. Söyleyeceklerinin bittiğini anladığında sordu.

—Sen... okula gitmeyecek misin?
—Geç kaldım zaten. Birlikte gideriz. Ama önce... konuşalım. Neyse çık hadi yukarı.

Ömer, kızı daha fazla bekletmemek için merdivenleri hızla çıkarken Süsen Ömer'den bir işaret bekledi. Her şeyi hatırladığına dair bir işaret. Ama beklediği şeyi göremedi. Kendini koltuğa bıraktı ve çocuğun geri dönmesini beklemeye başladı.

Yarım saat sonra çocuk duştan çıkmış, giyinmişti. Sonunda üzerine sindiğini hissettiği alkol kokusundan kurtulduğuna memnundu. Bir de dişlerini fırçalayabilseydi. Aşağı inmeden önce Süsen'in odasına girdi. Süsene sormadan girdiği için kendini rahatsız hissetse de hemen odadaki banyoya yönelip dişlerini fırçaladı. Bu süre zarfında kızla konuşmaya nereden başlayacağını düşünüyordu. En sonunda özür dileyerek başlamanın en doğrusu olduğuna karar verdi ve merdivenlere ilerledi.

Alt kata inerken Süsen de merdivenlerden gelen sesle ayaklanmıştı hemen. Karşı karşıya geldiklerinde ikisi de ne yapacağını bilemedi. Kim başlayacaktı konuşmaya? Süsen duyacaklarını tahmin edebiliyor ve hepsinden çok korkuyordu. Geleceği görüyordu sanki. Ömer'in söyleyecekleri aklındaydı. 'Özür dilerim Süsen.' Bunu duyduğu an dünyasının başına yıkılacağı kesindi. Sonunu bildiği bir şeyi yaşamak ne kötüydü.

—Kahvaltı yapalım. Hem başın da ağrıyordur. Ağrı kesici veririm sana.

Kız önde çocuk arkada yürüyerek mutfağa girdiler. Süsen ilacı çoktan masanın üzerine koymuştu zaten. Bir bardağa su doldurmak için tezgaha yöneldi. Sürahiyi eline alıp bardağı doldurduğu sırada Ömer'in sesini duydu.

YAKICI SIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin