Bölüm 25: Kapanmayan Bir Mevzu

958 32 11
                                    


 
     Günler hızla geçip giderken Mayıs ayı gelip çatmıştı. Süsen'in son bir haftası Keremle geçmişti. O kadar ki, sadece Keremle geçmişti demek yanlış olmazdı. Birkaç gün okula da gitmedi hatta. İlk gün alışıp alışamayacağını bilmediği kardeşi şu an tüm gününü meşgul ediyordu. Birlikte oyunlar oynadılar, gezdiler, birbirlerini tanımaya çalıştılar. Bir kardeş sahibi olmak Süsen için ne anlama geldiğini bilmediği bir şeydi bugüne kadar. Ama Kerem gelip hayatında bir boşluğu doldurmuştu. Üstelik o zamana kadar içinde bir yerlerde böyle bir boşluğun var olduğundan haberi dahi yoktu. Belki de bir kardeşi olacağını öğrendiği ilk gün, babasını sinirle kovduğu o gün oluşmuştu bu boşluk. Artık bu gerçeği inkar eden küçük Süsen değildi. Bir kardeşi olduğunu kabul etmek o kadar da zor değildi zaten. Önceden babasını her şeyden kıskandığı için verdiği tepkilerdi hepsi. Şimdiyse babası yanındayken, ufak bir çocuğu kıskanacak hali yoktu ya! Onun derdi hiçbir zaman bir kardeşin varlığı olmamıştı zaten. Dertlendiği şey hep babasını yanında bulamamak olmuştu. İkisine de sahip olduğuna göre artık dert etmesine gerek yoktu.

Bir gece çok şiddetli yağmur yağarken Süsen kapısının çalındığını duydu. Henüz uyumamıştı, Ömer'le mesajlaşmakla meşguldü o sıra. Çalan kişi biraz bekledikten sonra seslendi.

—Süseeen! Uyudun mu?

Kerem'in sesi normalde çok neşeli çıkardı ama bu sefer tedirgindi.

—Gel Kerem.

Çocuk hızla içeri girdi. Görünüşünden ne kadar korktuğu belliydi. Süsen onun çoktan uyuduğunu düşündüğü için bunu düşünememişti. Hızlıca yatağa yürüdü çocuk ve Süsen'in yanına kıvrıldı.

—Burada uyusam olur mu? Çok ses var.
—Olur tabi.

Böylece o gece birlikte uyudular. Ama Kerem o geceden sonra her gece bir bahaneyle Süsen'in yanına gitti ve orada uyudu. Annesinden uzakta yanlarında kalan bu küçük çocuk ne istese Süsen kabul ediyordu zaten. Birlikte yaptıkları her şey çocuğa daha fazla bağlanmasına neden oluyordu. Süsen, bunu fark ettikçe aklına Ömer geliyordu hep. 'Demek kardeş sahibi olmak böyle bir şeymiş. Ömer böyle hissediyormuş demek.' diye düşünüyordu bunu fark ettikçe.

Ömer demişken, çocuk bu süre zarfında yalnızdı. Süsen pek okula gelmediğinden ve okul dışındaki vaktini de kardeşiyle geçirdiğinden. Ömer onları rahatsız etmek istemiyordu. Süsen'in tekrar bir ailesinin olması, özlediği ailesine kavuşmuş olması çocuğu mutlu ediyordu. Ama yine de sınıfa girdiğinde kızı göremeyince ve o gün de gelmediğini anlayınca üzülmeden edemiyordu.

—Kuzen, ne bu durgunluk? Tamam sevgilin yok da ben varım yani. Karalar bağlamışsın yine.
—Oğulcan, sen her yerde varsın zaten. Eve gidiyorum evdesin. Okula geliyorum okuldasın.  
—Bıktın benden, öyle mi? İyi kuzen öyle olsun. Bak Tolga var orda. Git onunla takıl madem. Hem takım arkadaşın. Git git, çekinme.

Ömer'in günleri de böyle geçiyordu işte. Okula gidiyor, basket takımının antrenmanlarına katılıyor, arada Tolga'yla takışıyordu. Ama festival haftası geldiğinde Süsen'in de okulda tekrar görüneceği gün gelmiş oldu.

Sabah Süsen'in evinde büyük bir koşturmaca vardı. Kahvaltıdan sonra hızla yukarı çıkıp duş aldı, sonra üzerine rahat hareket edebileceği bir şeyler geçirip Kerem'in odasına gitti. Bugün babası ve Kerem de onunla okula geleceklerdi gösteri için. Odaya girdiğinde Keremin dolabın önünde dikildiğini gördü.

—Daha giyinmedin mi?
—Hangisi en güzeli? Sen seç.

Bunun üzerine Süsen hızlıca çocuk için bir şeyler seçti. Hazır olduğunda aşağı indiler. Kız giyeceği kıyafetleri yanına aldığından emin olmak için tekrar kontrol etti. Saçı ve makyajı için gerekli olan şeyleri de aldıktan sonra hepsini arabaya yerleştirip yola çıktılar.

YAKICI SIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin