Ömer'den:
Kollarımdasın Süsen. O kadar yakınsın ki bana, birkaç ay önce sevgili olmayı bırak arkadaş olacağımızı söyleseler gülüp geçerdim. Benden hoşlanma ihtimalin bile yoktu bana göre. Neden bana baksın ki, diye düşünüyordum ama şimdi yanımdasın, yanındayım. Az önce öptün beni. Yaşadığımız şey gerçekti, değil mi? Ulan Oğulcan eve geldiğim gibi ilk işim seni doğduğuna pişman etmek. Neyse, geç Oğulcan'ı. Başı göğsümde hala. Kalbim o kadar hızlı atıyor ki duymaması imkansız. Ben bu anı nasıl aşacağım? Artık nasıl davranmam gerek onu da kestiremiyorum ki. Hiçbir şey olmamış gibi mi davranmam lazım? Saçmalama Ömer. Öyle saçma şey mi olur? Yanımdayken yine öpmek isteyeceğim ama. Hep öpmek isteyeceğim. Offf! Allahım sen beni neyle sınıyorsun? Tamam oğlum sakin. Süsen'i rahatsız hissettirmemen lazım.
—Ömer. Çok geç oldu. Gitmen gerekmez mi?
Kafasını kaldırdı. Bana bakıyor. Gözleri o kadar güzel ki. Dudakları... Hayır Ömer, hayır! Odağını değiştir hemen. Oğlum iki dakika önce uyardım ya, napıyorsun?
—Ömer. Duymadın mı beni? Sana soruyorum.
—Şey pardon. Evet geç oldu ama seni de böyle bırakamam ki. Elektrikler gelsin öyle gideceğim.
—Teşekkür ederim Ömer. Beni düşündüğün için yani.Teşekkür ediyor. Onun için yaptığım kadar kendim için de yaptığımdan habersiz. Yanından ayrılamıyorum ki kızın. Ayrılasım yok hiç. Bütün gece izleyebilirim. Saçları, gözleri, kocaman gülümseyişi, dudakları... Oğlum sen laf anlamayacaksın herhalde. Bu konuyu burada kapatıyorum. Bitti. Al işte elektrikler de geldi. Sana kapının yolu göründü Ömer efendi.
—Elektrikler geldi sonunda.
Ne yapayım? Ayağa kalkayım bari.
—O zaman ben kalkayım artık.
Yazardan:
Süsen elektriklerin gelmesiyle yavaşça Ömer'in kollarından ayrıldı. Ömerse bu ayrılıktan memnun değildi hiç. Nedense kız ondan uzaklaşınca birlikte yaşadıkları tüm anılar teker teker yok olacak, en sonunda kız da kayıplara karışacak gibi hissediyordu. Bugüne kadar hayatında yolunda giden her şeyin yok oluşu gibi. Uzun süre karanlıkta kaldıkları için ikisi de gözlerini kısmıştı. Bir süre ışığa adapte olmaya çalıştılar.
—O zaman ben kalkayım artık.
Ömer koltuktan kalktı ve çantasını toparlamak için masaya geçti. Eşyalarını yerleştirdikten sonra çantayı da omuzuna astı. O sırada Süsen de mumları söndürmüştü. Birlikte dış kapıya doğru yürüdüler. Çocuk montunu giydi ve çantayı tekrar omuzuna yerleştirdi.
—Ömer ben çok teşekkür ederim. Ders için, benimle kaldığın için, kısaca tüm akşam için.
Çocuk gülümseyerek bakıyordu kıza. Belki de o teşekkür etmeliydi. Bu gecenin böyle unutulmaz olabileceğini düşünmemişti hiç. Kapı açıldı ve Ömer eşikten kıza döndü.
—İyi geceler Süsen. Hava çok soğuk içeri gir hemen. Kapını da güzelce kilitle.
Konuşurken kızın yüzüne bakıyordu ama tek odağı dudaklarıydı.
—Bu saatte neyle gideceksin ki? Seni bıraksaydım ben.
—Saçmalama Süsen. Ben hallederim merak etme sen. Beni bırakırsan sen dönerken aklım sende kalır. Hem şu yakınlarda dudak...Ömer ne dediğinin farkına varınca sustu. Buradan nasıl toparlayacaktı bu lafı şimdi? İçinden kendine küfür ederken Süsen'in sesini duydu önce. Sonra da meraklı bakışlarıyla karşılaştı.
—Anlamadım?
—Durak diyorum, şu yakınlarda bir durak var. Otobüse binerim. Merak etme beni hadi gir içeri.Kızı saçlarından öptü. Daha fazla saçmalamamayı umarak koşar adım uzaklaştı evden. Yol boyu kendine söylenip durdu. "Ulan Ömer, insan niyetini ancak bu kadar belli edebilir. Bir de yok zekiyim, yok şöyleyim, yok böyleyim dersin. Kızın karşısında beynin durdu resmen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKICI SIR
Teen FictionSüsen; Ömer'den hoşlanmaya başladığı sırada kendisini olmaması gereken bir yerde, bir kazanın içinde bulur. Üstelik bu kaza Melisa, Akif, Kaan ve kendisi arasında bir sırdır. Bir ucu Ömer'e uzanan bu yakıcı sırrı Süsen ne kadar süre içinde tutabilec...