"TOLGA!!"
Ömer'in sesi kafeteryada yankılandı. Tolga yayıldığı koltukta biraz toparlanıp sesin geldiği yere çevirdi kafasını. Ömer'i görünce şaşırdı biraz. Bu aralar her şey sakindi. Pek vukuatları yoktu. Çocuk hızla ona doğru yürürken yerinden kıpırdamadı. Sadece bekledi. Ömer, tam önünde durduğunda çocuğun gözlerinde yanan ateşi gördü.
—Hayırdır Ömercik? Ne bu haller?
—Kalk hemen! Gidiyoruz!
—Ama önce nereye gittiğimizi söylemen lazım.
—Psikopatsın oğlum sen! Niye gidiyoruz demen gerekiyor, nereye gidiyoruz değil!
—Belli ki mevzu var. Hoşuma gider. Nedeni önemli değil, dedi Tolga gülerek.
—Gösterecem birazdan ben sana mevzunun kralını. Gel benimle. Okulun arkasındaki boş araziye gidiyoruz.Tolga ayaklandı. Ömer hızlı hızlı yürürken çocuğu takip etti o da. Ömer, okulda oldukları için meseleyi burada alevlendirmek istememişti. Tolga yüzünden disiplinlik olmaya niyeti yoktu. Bu yüzden okulun dışına çıkana kadar sabretmek zorundaydı. Tolga ise başka bir alemdeydi. Ömer'in derdi neydi bilmiyordu. Ama bilmesine gerek de yoktu. Çocuk, onu her ne için çağırırsa çağırsın giderdi çünkü. Bu okulda keyif aldığı tek şey Ömer'le karşı karşıya gelmekti. Çocukla arasındaki bu çekişme hoşuna gidiyordu. Bazen bu durumu yaratabilmek için saçma sapan şeyler yaptığı da oluyordu hatta. Ömer'de sevdiği bir şey vardı. Aynı zamanda nefret ettiği bir şey. Asla sahip olamayacağını bildiği bir şey. Ama biliyordu. Ömer'in özelliğiydi o. Kendisinde sırıtırdı.
Boş araziye geldiklerinde Tolga nedir mevzu, diye sormak istedi ama daha ağzını açamadan Ömer arkasını dönüp sağ taraftan yumruğu Tolga'nın suratına indirdi. Tolga sola doğru sendelerken yüzünü tuttu ama sinirle karışık bir sırıtış vardı dudaklarında.
—Manyak! Ne olduğunu anlatsana önce!
—Hani önemi yoktu? Az önce öyle dememiş miydin?
—İyi lan! Madem öyle benden günah gitti!Tolga da çocuğun üzerine yürüdü. Bir yumruk da o geçirdi. Ömer de gülüyordu şimdi. Bir süre itişip kakıştıktan sonra Tolga'yı itti Ömer. Çocuk düşünce üzerine çıktı ve birkaç yumruk daha attı suratına. Derken Tolga da onu çevirip üzerine çıktı. Bu sefer darbe alma sırası Ömer'deydi. İkisi de yorulunca kendilerini yere attılar. Toprak arazide yan yana uzanmışlardı. Üstleri başları toz içinde, kıyafetleri darmadağınıktı. Kravatları kim bilir neredeydi. Birinin kaşı, diğerinin de dudağı kanıyordu.
—Ömer! Vallahi bittim. Yeterince dayak yedin bence. Anlat artık ne olduğunu!
Çocuk nefes nefese konuştu.
—Hala üste çıkmaya çalışıyorsun şerefsiz! Hırsım geçmedi ama ben de bittim.
İkisi de bir süre konuşmadan uzanmaya devam etti. Tolga'nın gözü gökyüzündeki bulutlardaydı. Derken Ömer'in sesiyle sağ tarafındaki çocuğa çevirdi kafasını.
—Süsenden uzak duracaksın!
—Hoppalaaa! Bu muydu derdin? Ne o, benden mi kıskanıyorsun kızı?
—Hee Tolga, senden kıskanıyorum! Gerizekalı, kızı ne duruma sokmuşsun. Milletin arabasına zarar vermeler, sonra sokakta kovalamacalar. Niye yapıyorsun bunu? Bana inat olsun diye mi?Tolga kahkaha attı.
—Her şey seninle mi ilgili olmak zorunda Ömer?
—Senin yaptığın birçok şey benimle ilgili Tolga. İnkar etmeyeceksin herhalde.
—Doğru. Seninle dalaşmayı seviyorum. Ama Süsen bunun dışında.
—Arkadaşsınız yani, öyle mi?
—Değiliz. Ama ben Süsen'i anlıyorum. Ortak dertlerimiz var diyelim.
—Şifreli konuşmayı bırakacak mısın? Neymiş ortak derdiniz?
—Ailelerimiz.Tolga sustu. Ömerse şaşkındı. Süsen'in kendi dışında birine ailesiyle ilgili bir şey anlatacağını düşünmemişti hiç.
—Sana anlattı mı? Ailesiyle ilgili olanları?
—Anlatmadı. Ama ben anladım. Ne hissettiğini yani. O gün... babasının geldiği gün hani. Süsen'in bayıldığı. Babasına koşarken görünce onu, derdini anladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKICI SIR
Novela JuvenilSüsen; Ömer'den hoşlanmaya başladığı sırada kendisini olmaması gereken bir yerde, bir kazanın içinde bulur. Üstelik bu kaza Melisa, Akif, Kaan ve kendisi arasında bir sırdır. Bir ucu Ömer'e uzanan bu yakıcı sırrı Süsen ne kadar süre içinde tutabilec...