Bölüm 5: Saçlar

1.3K 37 14
                                    

O gece Ömer yemekten sonra Süsen'i evine bırakacaktı ancak hava iyice karardığı ve soğuduğu için bisikletle dönmekten vazgeçtiler. Süsen yürümeyi teklif etmişti. Yürüyerek kırk dakikada varabilecekleri bir mesafedeydiler. Ömer kabul etmek istemedi çünkü Süsen'in kıyafetleri ince görünmüştü gözüne. Ancak kız çok ısrar edince kabul etmek zorunda kaldı. Böylesi işine gelirdi hem. Süsen'le daha uzun vakit geçirmek istiyordu hep. Yine de kızın üşümesinden korkuyordu. "Üşürsem söylerim, sen de sarılırsın bana. Olmaz mı?" diyerek çocuğu ikna etmeyi başarmıştı kız. Yola çıktıklarında çocuk hemen kızın elini tuttu. El ele yürüyorlardı şimdi kaldırımda. "Sevdin mi Barış abiyi?" diye sordu Ömer. Kız iyi vakit geçirmişe benziyordu ama yine de ondan duymak istedi. Barış'la anlaşmışlardı. Belliydi. "Sevdim. Çok cana yakın biri. Belli ki sana da çok değer veriyor. Zaten senin için yaptığı onca şeye bakınca da anlaşılıyor ama. Bir de ben daha yaşlı biri gibi hayal etmiştim ama gençmiş." Çocuk duyduklarına sevindi. Süsen etrafındaki insanlarla iyi anlaştığında mutlu oluyordu. Kızın yavaş yavaş hayatının parçası olması hoşuna gidiyordu.
—Bunu duymak hoşuma gitti. Peki tekrar gelmek ister misin?
Süsen çocuğa çevirdi başını.
—Şaka yapıyorsun herhalde Ömer. Tabi ki isterim. Bateri çalarken seni izlemekten çok keyif aldım. O yüzden arada geleceğim. Sen davet etmesen de geleceğim. Barış abiye sordum zaten. İstediğim zaman gidebilirmişim öyle dedi.
—Bak sen ya. Ne ara konuştunuz bunları, ben neredeydim? Ayrıca hani eh işte, geliştirmen lazım diyordun ne oldu?
—Birinci sorunun cevabı yemek masasını toplarken sohbet ettik. İkincisiyse zaten gelişimini takip için geleceğim. Savsaklama diye.
—Hadi oradan, dedi gülerek çocuk.
Yola devam ederken Süsen titremeye başlamıştı bile. Çocuk da söylenmeye başladı tabi. "Sana üşürsün dedim Süsen. Ne olur sanki laf dinlesen?" Bunları söylerken kendi montunu çıkarmıştı bile. "Al bunu giy çabuk." Montu kızın arkasına geçip iki yanından tuttu. Süsen kollarını geçirdi sırayla. "Ömer bu sefer de sen üşüyeceksin ama." "Onu yürüyelim diye tutturmadan önce düşünecektiniz Süsen Hanım. Üşümem ben." Hızlıca Süsen'in evine vardılar. Kız Ömer'i içeri davet etti ancak çocuk kardeşlerinin onu beklediğini söyledi. Hemen gitse iyi olurdu. Süsen montu çıkardı, Ömer'e uzattı. Hızla giydi Ömer. İkisi de birbirini öpmek için hareketlendi. Ömer kafasını sağına yaklaştırırken Süsen de soluna doğru yöneldi. Bu şekilde çocuğun yanağını öpmesi mümkün değildi. Az kalsın öpüşeceklerdi. İkisi de aynı anda diğer tarafa hareket ettirdi başını ama sonuç değişmedi. Gözleri kızın dudaklarındaydı şimdi. Süsen'in soğuktan üşümüş ama yine  de kırmızı, dolgun dudaklarında... Çocuğun öylece durduğunu gören Süsen kollarını beline doladı ve başını göğsüne yasladı. Ömer kızın hareketlenmesiyle sıyrıldı dalgınlığından. "Çok üşüdün hadi içeri." dedi çocuk. Süsen geri çekilirken parmak uçlarında hafif yükseldi ve çocuğu yanağından öptü. "Çok güzel bir geceydi." İkili birbirine el salladı. Süsen içeri girene kadar bekledi Ömer ve bahçe kapısından çıktı. Tam gidecekken gözüne bir araba ilişti. İçinde bir adam oturuyordu. Yüzünü tam seçemediği bir adam. Ömer'in onu fark ettiğini anlayınca paniklemişti sanki. Ömer duraksadı. Bu arabayı geçen gün okulun oralarda da görmüştü. "Belki okuldan birinin babası falandır." diye aklından geçirdi ama içine bir kurt düştü. Süsen'in takip ediliyor olabileceğini düşündü Ömer. Yine de emin olamadığı için harekete geçmedi. Plakayı aklına kazıdı ve adama çaktırmamak için hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam etti. Eve vardığında kardeşlerinin çoktan uyuduğunu gördü. Ses çıkarmamaya çalışarak üzerini değiştirdi ve yatağa girdi. Aklı hala Süsen'in evinin önündeki arabadaydı.

Ertesi gün Asiye ve Ömer okul için erkenden kalkıp hazırlanmaya başladılar.
—Asiye, sabah ekmek almaya giderken hava buz gibiydi. Bizim atkılar nerede? Hasta masta olmayalım. Bir de onunla uğraşamayız.
—Doğru söylüyorsun Ömer. Dolabın en alt gözüne baksana.
Ömer çekmeceyi çektiğinde atkı ve eldivenleri gördü. Hepsininki sırayla katlanıp koyulmuştu. Asiyenin atkısını ve kendininkini alırken gözleri abisininkine takıldı. Şimdi yanlarında yoktu Kadir. Sadece eşyaları kalmıştı geride. Ama eşyalar neticede madden var olan şeylerdi. Çocuğun içindeki özlemi azaltamaz, en derinindeki acıyı dindiremezlerdi. Bir süre daha gözleri abisinin atkısında takılı kaldı. Katilini bulamamışlardı hala. "Bulamadım." diye söylendi.
—Bulamadın mı? Yoklar mı orada?
—Ne? Yok, buldum buldum.
—Hadi çıkalım o zaman. Oğulcanlar kapıda.
Çocuk iç çekti. Ayağa kalkıp atkısını boynuna doladı. Asiyeninkini de kıza verdi. Hep birlikte okulun yolunu tuttular.

YAKICI SIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin