Bölüm 26: Tercihler

1K 28 22
                                    



—Evet, Cuma günü. Okuldan sonra gelirsiniz. Kerem haftasonu Ukrayna'ya dönüyor. Veda için böyle bir şey istedi. Sizinle tanışmak istiyormuş.

Tolga ve Kaan'la konuşuyordu kız. Kerem'in İstanbul'daki günleri son bulmak üzereydi. Artık annesini çokça özleyen çocuk geri dönmek zorundaydı. Aslında hem gitmek istiyor hem de kalmak istiyordu. Burayı sevmişti. Ama ne de olsa çocuktu. Annesine olan özlemi giderek artıyordu. Süsen de ona söz verdiği gibi arkadaşlarının geldiği bir parti organize ediyordu işte. Arka bahçede yapacakları bir barbekü düzenleyecekti. Kaan, Tolga, Berk, Aybike, Oğulcan ve tabi ki Ömer davetliydiler. Ömer'e, Asiye ve Emel'i de getirebileceğini söylemişti. Ama çocuk kesin bir şey söylemedi. Eksik kalan tek bir detay vardı. Babasıyla konuşması gerekiyordu. O günden sonra, yani babasının Akif Atakul'la ilgili planını öğrendikten sonra hiç konuşmamışlardı. Evde bir araya gelseler de pek bir şey söylemiyorlardı birbirlerine. Süsen de aralarındaki bu gerilime pek anlam veremiyordu doğrusu. O akşam çalışma odasının kapısına geldiğinde yine de üzerindeki gerginliği atamadı. Kapıyı tıklatıp bir süre bekledikten sonra babasının girebileceğini söylemesiyle kapıyı açtı ve yavaşça içeri adımladı. Babası masa başında bazı dosyalarla uğraşıyordu. Kızı içeri gelince dosyanın kapağını kapatıp kızına odaklandı.

—Biraz konuşabilir miyiz?

Her ne kadar gergin olsa da, Süsen'in ifadesi netti. Babasının kafasını salladığını görünce masanın yanındaki koltuklardan birine oturdu.

—Geçen gün duyduklarımı düşündüm biraz. İşine karışmak gibi bir niyetim yoktu. Sadece uğraştığın kişi tehlikeli biri ve tekrar bize bulaşsın istemiyorum, hepsi bu. Ayrıca Ömer'i üzecek bir şeyin gerçekleşmesini istemiyorum. Aramızdaki bu soğukluk da hoşuma gitmiyor.

Babası kızına tebessüm etti.

—Ben de biraz abarttım galiba. Merak etme Süsen. Kimseyi bir belanın içine çekmeye çalışmıyorum. Senin tekrar üzülmene izin vermem.

Kız ayağa kalkıp babasına yaklaştı. Kollarını babasının boynuna doladı.

—Aramızdaki mesele hallolduğuna göre... bana bir söz vermen gerek.
—Neymiş?
—Eğer Ömer'in abisiyle ilgili bir şey bulursan... son sınavlar yaklaştı. En azından onları atlatana kadar bir şey yapma, tamam mı? Senden sadece bunu istiyorum. Bu sene o kadar çok şey yaşadı ki. Üzülecekse de başka şeyleri dert etmeden üzüleceği bir vakti olsun.

Adam kafasını kaldırıp Süsen'e baktı.

—Bunlar sadece benim kuşkularım kızım. Ortada bir şey yok. Olsaydı şimdiye ortaya çıkardı zaten. Poyraz da hiçbir şey bulamadı bu zamana kadar. Endişelenme, kötü bir şey olmayacak. Yine de söz veriyorum. Ömer'in düzenini bozacak bir şey yapmayacağım.
—Sana güveniyorum. Bu arada. Cuma günü okuldan sonra arkadaşlarımı çağırdım. Kerem gidecek ya. Tanışmak istiyormuş hepsiyle. Barbekü gibi bir şey yapsak bahçede. Yardımcı olur musun? Poyraz amcayı da çağır istersen.
—Tamam. Merak etme. Ben her şeyi ayarlarım. Hadi, odana çıkıp uyu artık. Yarın okula gideceksin.

Süsen, her şeyi halletmiş olmanın rahatlığıyla odasının yolunu tuttu.

Ertesi gün okul çıkışı hep birlikte Ömer'lerin evine gidiyorlardı. Perşembe günü basket takımının final maçı vardı. Oğulcan ve Süsen pankart tarzı bir şeyler hazırlamaya karar vermişlerdi. Yolda malzemeler için birkaç yere uğrayacaklarken Ömer'in telefonu çaldı. Arayan Barış'tı.

—Abi?
—Ömer merhaba. Okuldan çıkmıştın, değil mi?
—Evet abi. Bir sorun mu var?
—Mekandayım da. Seninle konuşmak istediğim bir şey var. Süsen yanındaysa o da gelsin. Bana destek çıkacak birine ihtiyacım var.
—Abi anlamıyorum. Ne desteği?
—Siz gelin. Konuşuruz. Bekliyorum o zaman.

YAKICI SIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin