Çocuk, güneşli bir Cumartesi günü sabahın erken saatlerinde kasvetli şirketin önündeydi. Birazdan gerçekleşecek olayı yapıp yapmamak konusunda çok düşünmüş, en sonunda yapabileceği en mantıklı şeyin bu olduğuna karar vermişti. Tolga'nın söylediklerinin de etkisi vardı tabi bu kararı vermesinde. Sabah erkenden hazırlanınca Tolga da biraz endişelenmiş, eşlik etmeyi teklif etmişti ama o bu teklifi geri çevirmişti. Ne yapacaksa kendi yapmalıydı. İçeri girdikten sonra her saniyenin çok yorucu olacağını biliyor, kendisini buna hazırlamak için derin nefesler veriyordu.
'Güçsüz görünmemem gerek. İstediklerimi yaptırabilmek için kararlı durmalıyım. Ona karşı biraz olsun yumuşadığımı görürse kullanır bunu. Taviz veremem.'
İçinden son uyarılarını tekrarladıktan sonra şirket kapısından içeri giriş yaptı. Asansörü bekleyen birkaç çalışanla birlikte içeri girdi. Basacağı kata çoktan basılmıştı zaten. Yukarı çıkarken tek düşündüğü söyleyecekleriydi. Güçlü durmak istiyordu. O ara ofladı. 'Keşke Tolga'dan ders alsaydım. Karşısındakini çıldırtmayı çok iyi bilir. Bense haklı olmama rağmen, tüm kozlar elimde olmasına rağmen nasıl yapacağımı bilmiyorum. Umarım mahvetmem hiçbir şeyi.' Aklından bunlar geçerken asansör ineceği kata geldi. Hemen dışarı çıktı ve babasının asistanına doğru yürüdü.
—İyi günler. Ben babamla görüşecektim ama odasında mı acaba?
—Merhaba Kaan Bey. İsterseniz siz oturun, ben kendisine haber vereyim.Kaan gülümseyip koltuklardan birine ilerledi oturmak için. O sırada asistan da Akif'in odasına bağlandı telefonla. Çocuk, kadından gözlerini ayıramıyordu ne olduğunu anlayabilmek için.
—Akif Bey, Kaan Bey buradalar. Sizinle görüşmek istiyorlar. Anlamadım efendim? Ben... Peki, hemen ilgileniyorum.
Asistan telefonu kapatıp Kaan'a doğru yürürken Kaan da bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı. Babası kendisini kabul etmiyordu anlaşılan.
—Kaan Bey, üzgünüm ama şirkete girişiniz engellendi. Şimdi dışarı çıkmanızı rica ediyorum yoksa güvenliği çağırmak zorunda kalacağım.
Çocuk ayağa kalktı. Asistana gülümsedi önce. Kadının bir kolunu uzatarak kendisini yönlendirmek için çıkışı işaret ettiğini gördü. O an hızla aksi istikamete yöneldi ve babasının odasının önüne geldi koşar adım. Kapıyı açıp içeri girdiğinde asistan da peşinden gelmişti.
—Efendim ben, çok özür dilerim. Bir anda...
—Git güvenliği çağır hemen. Bunu burada istemiyorum.Kaan gülerek babasına yaklaştı. Masanın diğer tarafındaki koltuklardan birine oturdu.
—Lan sen beni duymuyor musun? Kalk git çabuk. Elimden bir kaza çıkacak.
—Sana bu asabi haller hiç yakışmıyor ama Akif Atakul. Buraya pazarlık yapmaya geldim. Bence söyleyeceklerimi dinlemek istersin.Akif sinirle gülmeye başladı.
—Pazarlık, öyle mi? Ben seninle neyin pazarlığını yapacağım lan? Sen artık benim oğlum falan değilsin.
—Önce beni bir dinle. Teklifimi dinle. Neye karşılık bu teklifi sunduğumu gör. Sonra kararını ver bence. Pişman olacağın bir şey yapıyorsun.Çocuğun son konuşmalarındaki ağlak hali yoktu şu an. Gözleri, sesi, duruşu kararlıydı. Akif bu durumdan biraz şüphelenir gibi oldu. O yüzden de çocuğu dinlemeye karar verdi. Asistanını tekrar arayıp güvenliğin gelmesine gerek olmadığını söyleyince Kaan'ın gözleri ışıldadı. Oyunu doğru kurmuştu demek. Bunu duymak da, daha da güvenle hareket etmesine neden oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKICI SIR
Teen FictionSüsen; Ömer'den hoşlanmaya başladığı sırada kendisini olmaması gereken bir yerde, bir kazanın içinde bulur. Üstelik bu kaza Melisa, Akif, Kaan ve kendisi arasında bir sırdır. Bir ucu Ömer'e uzanan bu yakıcı sırrı Süsen ne kadar süre içinde tutabilec...