Ömer hızla kızın yanına doğru yürüdü.
—Süsen, iyi misin? Ne dedi sana Akif Bey? Solgun görünüyorsun çok. Bunları söylerken kızın yüzünü avuçlarının arasına almıştı bile. Kız buruk bir şekilde gülümsedi.
—Ömer sakin ol. Sırayla sorsana yetişemedim. Öncelikle iyiyim, sadece dün uyuyamadım pek. O yüzden yorgun görünüyorumdur. Akif Bey de okulla ilgili bir şeyler söyledi. Hepsi bu.
—Nasıl okulla ilgili şeyler? Niye sadece sana söylüyor? Şüpheyle bakıyordu kıza. Endişeliydi.
—Benim ailem burada değil ya. Para mevzuları işte. Taksit mi gecikmiş bir şeyler dedi. "Resmen yalanları arka arkaya sıraladın Süsen. Aferin sana. Ömer'e yalan söylemekten nefret ediyorum. Bu sırrı daha ne kadar saklayabilirim ki? Söylemem lazım. Söylemeliyim. Ama öğrenince beni terk edecek. Yüzüme bile bakmayacak artık. Kaybetmeye hazır değilim onu." Kız bunları düşünürken Ömer ona seslendi.
—Süsen. Daldın yine. Bu aralar çok sık dalıyorsun. Bir problem mi var? Varsa eğer bana anlat. Çözeriz birlikte.
Süsen kafasını hayır anlamında salladı.
—Sınıfa geçelim mi? Geç kalacağız yoksa derse.
Ömer ellerini kızın yüzünden çekti yavaşça ve birlikte sınıfa doğru yürüdüler. Geldiklerinde Süsen sırasına geçti ve bir de baktı ki Ömer de yanına oturmuş.
—Burada mı oturacaksın bugün?
—Yani evet. Senin için sorun olmayacaksa oturmayı planlıyorum. Hatta artık seninle mi otursam diye düşünmeye başladım.
—Oğulcan kızmasın sonra, diyip güldü Süsen. Tam o anda Oğulcan yanlarına geldi.
—Ömer ne oluyor, ne bu haller? Beni terk mi ettin sen şimdi? Artık Süsen'le mi oturacaksın?
—Heh, biz de tam senden bahsediyorduk. Oğlum bir soluklan, yavaş. Evet öyle olacak.
—Ben ne olacağım Ömer? Derslerde kimden yardım alacağım?
—Yardım mı? Kopya demek istedin herhalde Oğulcan. Artık tek başınasın kuzen. Hem sen de Wonderful'unla oturursun fena mı?
—Ömer tamam kardeşsiniz ama Harika bu ders konularında o kadar iyi değil. İlgisi yok derse merse.
—Oğulcan söylediklerini duyuyorum buradan. Kafanı kırmadan yerine geç istersen, dedi Harika.
—Harika ben burada eğitim hayatımı kurtarmaya çalışıyorum. Dur biraz lütfen.
—Doğru onun aklı fikri hinlikte, dedi Ömer Harika'ya bakarak. Neyse ben artık buradayım. Sen de başının çaresine bak yalnız kurt.
Süsen konuşmanın başından beri gülerek onları dinliyordu. Oğulcan surat asarak sırasına geçti. " Böyle olacağını bilsem sizi shiplemezdim hiç." diye söylenmeye de devam etti. Derken hoca sınıfa girdi ve ders başladı. Süsen dersi dinlerken bir yandan not alıyordu. Bir elini oturduğu sıranın üzerine yerleştirmişti. Ömer de elini kızınkinin yanına koydu ve parmaklarını Süsen'in parmaklarına dokundurdu. Süsen'in dersle bağlantısı bir anda kesildi. Kafasını yavaşça Ömer'e çevirdi. Ömer de ona bakıp gülümsedi. İkisi de tahtaya doğru dönüp hiçbir şey yokmuş gibi davranmaya çalıştılar. Sonra Ömer'in parmakları kızın parmaklarında gezinmeye başladı yavaşça. Süsen'in elini kavradı ve parmaklarını birbirine kenetledi. Süsen ilk başta hocanın görmesinden endişelendi ama elleri sıranın altındaydı. Kimsenin fark etmeyeceğinden emindi artık. Ömerse baş parmağıyla kızın serçe parmağını okşuyordu usul usul. İkisi de bu kaçamak temastan zevk alıyordu. Gizlice yapılan bir şeyin verdiği haz vardı içlerinde. O sırada kapı açıldı. Süsen panikle elini çekti hemen. Ömer kıza dönüp gülmeye başladı içine içine. "Ömer gülme." diye fısıldadı Süsen. Sınıfa giren resim hocasıydı. Seçmeli ders olduğu için pek karşılaşmıyordu sınıftakiler onunla. Bir duyuru yapmak istediğini söyledi:
—Gençler, hepinize merhaba. Bu sene resim hocası olarak okulda bir sanat köşesi yapmayı planlıyorum. Hem okul biraz renklensin istiyorum hem de sizin yeteneklerinizi sergileyebileceğiniz bir yer olsun. Bir kısmı ayıracağız sanat köşesi olarak. Orada sizlerin çizdiği resimler sergilenecek. Konu yok. Bağımsız çizim. Malzeme seçimi vesaire size kalmış. Yağlı boya, guaj boya, akrilik, sulu boya istediğinizi kullanabilirsiniz. Ayrıca bir yarışma da olacak. Okuldaki diğer öğrenciler tarafından oylanacak. Kazanan kişiye ödül de var. Şimdilik böyle. Katılmayı düşünen var mı aranızda?
Sınıftan kimse elini kaldırmadı. Ömer Süsen'e bakıyordu ama kız hiç oralı değildi. Başını sırasına eğmiş konuyla alakası yokmuş gibi davranıyordu.
—Neyse sanırım bu sınıfta resimle uğraşan yok. Yine de fikrini değiştiren olursa odama uğrayabilir. İyi dersler hocam.
Ders kaldığı yerden devam etti. Zil çalınca Ömer hemen konuya girdi.
—Süsen niye elini kaldırmadın? Katılmayı düşünmüyor musun?
—Boşver Ömer. Ben kendi halimde çizimler yapıyorum. O kadar da önemli değil yani.
—Süsen cidden anlayamıyorum. Önceden sen daha canlı, daha hayat doluydun. Yani o zamanlar bizim aramız iyi değildi tabi ama gördüğüm Süsen böyle biriydi. Ne oldu sana, neden kendini geri plana atıyorsun?
—Eski Süsen'i daha mı çok severdin?
—Hayır Süsen. Ne alakası var. Sadece bilmiyorum. Bir şeyler değişmiş sende ve ben ne oldu öğrenmek istiyorum. Sadece yüzün hep gülsün istiyorum. Bu kadar. Bence bu yarışma işini düşün. Çok güzel şeyler çiziyorsun. Katılman gerek. Eminim katılırsan sen kazanacaksın.
—Tamam madem katılmamı istiyorsun, senin için katılacağım.
—Benim için değil, kendin için yap istiyorum. Neyse kazanınca mutlu olacaksın zaten. O yüzden öğle arasında gidip başvuruyorsun. Anlaştık mı?
—Tamam başvuracağım. Şimdi üzerimizi değişmeye gidelim o zaman. Ders beden.
İkili sınıftan çıkıp soyunma odalarının yolunu tuttular. Hazırlanıp salona geçtiklerinde Tolga ve Kaan bir köşede bir şeyler konuşuyorlardı. Ömer'in içeri girdiğini görünce onu izlemeye başladılar. Bakışları sinirliydi ikisinin de . " Oğlum Ömer, bulaşma şunlara. Geç yerine boşver." diye kendini sakinleştirmeye çalıştı Ömer. Süsen'in ona doğru yürüdüğünü görünce Tolga ve Kaan'ı tamamen unutup kıza yaklaştı. O sırada Tolga'nın sesi salonda yankılandı:
—Ömercik'e bak sen. İki günde sevgili yapmış. Hem de senin eski sevgilin.
Ömer gözlerini kapattı kendini sakinleştirmek için. Süsen çocuğun koluna dokunup "Ömer, lütfen. Sakin ol." dedi. Tolga devam etti:
—Başkasının sevgilisini elinden almaya çalışmak tam senlik hareket ama Ömer. Ayşe'yi de benden koparmaya çalışmıştın. Şaşırdık mı hayır. Senin hobin bu herhalde.
—Bana bak şerefsiz, ağzını burnunu kırmadan sus yoksa tutamayacağım kendimi, dedi Ömer. Konuşurken çoktan ikiliye yönelmişti. Tetikte bekliyordu söyledikleri bir şeyle üzerlerine atlamak için.
—Aaa, öyle deme ama Tolga. Ömer de böyle biri. Ahlaksızlığın alasını yapar ama ahkam kesmeye bayılır, diye araya girdi Kaan.
—Lan sen benim ne ahlaksızlığımı gördün, yalancı herif.
Süsen kavganın uzayacağını anlayıp aralarına girmişti bile.
—Ömer lütfen. Uyma şunlara. Görmüyor musun olay çıksın diye kışkırtmaya çalışıyorlar seni.
—Süsen benim sevgilimdi Ömer. Bunu gayet iyi biliyorsun. Yine de onunla takılmakta sakınca görmüyorsun. Bu kadar ahlaksızsın işte.
—Lan senin lafına mı inanacağım ben şerefsiz herif. Ben senin bu kızı tehdit ettiğini bile duydum. Oğlum senin geçen gün yediğin dayak yetmedi galiba. Belanı arıyordun, belan geldi, diyerek Kaan'a atıldı Ömer. Gözlerindeki ateş etrafındaki her şeyi yakacak cinstendi. Ama Süsen ellerini Ömer'in göğsüne yerleştirdi ve onu geriye doğru itti. Sonra da ellerini çocuğun yüzüne kaydırdı. "Ömer bana bak. Lütfen sakinleş, lütfen. Bana bak." Ömer sadece Süsen'e bakıyordu şimdi. Gözlerindeki ateş sönmeye başladı. Sonra elini tuttu çocuğun. "Çıkıyoruz buradan. Gel benimle." "Süsen nereye?" "Gel dedim." Süsen çocuğu salondan dışarı sürükledi. Sınıf boş olduğu için sınıfta konuşmaya karar verdi ve Ömer'i sınıfa doğru yönlendirdi. İçeri girince kapıyı kapattı.
—Ömer sen ne yaptığını sanıyorsun? Kavga mı edecektin bu ikisiyle? Neden onlara uyuyorsun?
—Süsen görmüyor musun? Abuk sabuk konuşuyorlar. Nasıl hakim olabilirim kendime? Kaan iti hala senin peşinde ayrıca. Belli, rahat bırakmayacak. Neden araya girdin ki! İki tane patlatacaktım suratına işte. Dur hatta ben gidip bir posta dövüp geleyim.
—Ömer saçmalama. Kavga edeceksin öyle mi, döveceksin?
—EVET! EVET AĞZINI YÜZÜNÜ KIRACAĞIM O PİSLİĞİN! ETTİĞİ LAFLARA BAK. Çocuk bağırıyordu artık. Sinirlerine hakim olamıyordu. Süsen de bağırmaya başladı.
—YETER! ÖMER SENİ KIŞKIRTMAK ZATEN AMAÇLARI. Derin bir nefes aldı kız. Sakince konuşmanın daha faydalı olacağı açıktı.
—Sen onlar gibi değilsin Ömer.
—Nasıl değilmişim ben?
—Onlar zenginler. Ne yaparlarsa yapsınlar bir şekilde sıyrılmayı başarırlar. Ama sen... Sen başına bela açtığınla kalırsın. Ömer'e daha da yaklaştı ve yüzünü avuçlarının arasına aldı.
—Bak Ömer, sinirlenince gözün hiçbir şeyi görmüyor. Tamam haklısın, damarına basıyorlar. Ama bunun çözümü kavga etmek değil. Bu zamana kadar sinirle yaptığın her şeyde başına bela oldular. Sen onlar gibi değilsin. Sorumlulukların var. Üstelik sadece kendinden sorumlu da değilsin. Kardeşlerin var. Yaptığın her yanlış onları da etkileyecek unutma. Şu fevri hareketlerine son vermen lazım artık. Ben bir daha başını belaya soktuğunu görmek istemiyorum.
—Haklısın. Ama ne yapacağımı bilmiyorum Süsen. Gözüm dönüyor, kontrol edemiyorum kendimi.
—Aklını kullan o zaman. Zekisin. Söylediğin şeylerle de rahatsız edebilirsin onları. Bu kadarıyla yetinmeyi öğren Ömer. Çünkü Tolga'yı biliyorsun. Korkunç şeyler yaptı, hala da yapabilir. Kaan da onun yanında şimdi. Lütfen dizginle şu sinirini.
—O zaman her sinirlendiğimde yanımda olman lazım. Beni sakinleştiren tek şey sensin çünkü.
—Tamam olacağım. Ama söz ver bana. Kimseyle kavga etmeyeceksin, anlaştık mı?
—Tamam söz. Ama Kaan'ı bir kere dövme hakkın olsun. Hak etti çünkü.
—Ömeeer! dedi sinirle kız.
—Tamam bebeğim, tamam. Şaka yaptım. Sinirlenme, dedi yumuşak bir sesle Ömer. Artık derse dönmeleri gerekiyordu. Sınıftan çıkıp derse koşturdular hemen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKICI SIR
Teen FictionSüsen; Ömer'den hoşlanmaya başladığı sırada kendisini olmaması gereken bir yerde, bir kazanın içinde bulur. Üstelik bu kaza Melisa, Akif, Kaan ve kendisi arasında bir sırdır. Bir ucu Ömer'e uzanan bu yakıcı sırrı Süsen ne kadar süre içinde tutabilec...