Zincir

360 25 10
                                    

Bir düş gördü, düşün tam ortasında, bunu güncesine asla yazamayacağını düşündü

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bir düş gördü, düşün tam ortasında, bunu güncesine asla yazamayacağını düşündü. Sahneler bir bir gözünün önünden geçtiğinde kalbi yine o anları yaşıyormuş gibi çarpmaya başladı. Önce korku ve acıyla, ardından sevinç ve vuslatla. Sebebi neydi bilmiyordu ama bir kargaşanın tam ortasındaydı. Oradan oraya koşturuyor, kötü bir şeyler olmasının önüne geçmeye çalışıyor, diğer yandan sevdiği ve değer verdiği insanların kaçışına tanık oluyordu. Aniden meydanın taş zemininde telaşla atılan adımlar yavaşladı ve duruldu. Sona ermişti kaos. Fakat hâlâ o çalkantılı duygular içindeydi. Bir an durdu ve etrafa baktı. Hava karanlıktı. Meydan biraz aydınlık; çevresinde uzanan çimler, yokuş, yokuşun altında ve tepesinde bulunan ahşap banklar ise uzaktan zar zor görülecek şekilde bir iki elektrik direğiyle ışık alıyordu. Telaşla bakışlarını bu açık alanın her köşesinde gezdirdi. Onu arıyordu. Şu ilerideki bankta olabilir miydi? Oraya varana dek her önüne gelene sordu.

''Ertan nerede, biliyor musun?''

''Ertan'ı gördün mü?''

Cevap değişmiyordu ama o değişmişti, ihtiyacı vardı çünkü. Bu dakikadan sonra onun yanına gidecek, bu gidişi şimdiye dek gizlediği o özel hisleri belli etse bile, uzak duruşlarını yıksa bile korkmayacaktı. Önemli değildi, kalbindeki ona ayrılmış tertemiz, hassas ve sıcacık yeri Ertan'ın öğrenmesinden çekinmeyecekti. Hatta bilsin istiyordu, yoksa çok geç olabilirdi. Az evvelki gibi bir karmaşa daha yaşasalar, yeniden sukuta eremeyecekleri, bu fırsat ellerinden sonsuza dek kaymış olurdu. Hem belki onun kalbinde de kendine ayrılmış bir küçük yer bulabilirdi. Karşı karşıya gelmeden, bazı şeyleri aşikar etmeden bilemezdi ki. Her şey olacağına varır düşüncesindeydi.

Yokuşun dibindeki gence sordu. ''O yukarıdaki banktaydı.''

Sonunda tutunabileceği bir ip uzanmıştı önüne. Başını kaldırıp yokuşun üstüne baktı, üzerindeki açık renk kazağı ve ceketinden anlamıştı o uzaktakinin Ertan olduğunu. Siyah göğün altında sırt üstü banka uzanmıştı. Yorgun olduğunu ama buna tezat şekilde dingin de olduğunu hissetti. Onun hislerini anlaması için yanı başında olup yüzünü görmesine gerek yoktu, ruhların arasındaki kurulmuş o bağ yetiyordu. Çimlere basa basa çıkıyordu yokuşu, varmak üzereydi. Üzerinde bir heyecan ve nefes nefese kalmışlık vardı. Gecikmemeye çalışır gibi.

Yaklaşınca usulca seslendi. ''Ertan!?''

Şimdi yerde oturuyordu Ertan. Ona dönmüştü. Geleceğini bekliyor gibiydi, hiç şaşırmamış, yabancılamamış, garipsememişti. Tersine, mutmaindi. Bu durum rahatlamasına yol açtı. Tam dudaklarını aralamış bir şey diyecekken donakaldı. Çimler kumlara dönmüştü. Aniden yükselen, gittikçe çoğalan sarı kum taneleri etrafı bir çöle çevirmeye başlamıştı. Önce bankı yutmuş sonra Ertan'a doğru yığılmıştı.

''Hayır!'' diye bir nida yükseldi. ''Ertan!''

Ertan kumların arasında kaybolmuştu. Ona doğru atılsa bile birkaç adımdan sonra kollarından tutulup geri çekildi. ''Bırakın! Ertan!'' Ağlıyordu. Canı hiç olmadığı kadar yanıyordu. Geç kalmıştı.

Aradan yıllar geçti. Ertan öldü demişlerdi ona. Bu cümleyi işittiğinden beri eksikti. İnsanlar özlemek, o ise eksilmek diyordu bu hisse. Ruhsuz, sessiz, beklentisizdi. Bazen yolda gördüğü birini Ertan'a benzetiyor, yüzüne iyice bakmadan, emin olmadan geçip gidemiyordu. Ölmemişti Ertan, öldüğüne inanmak istemiyordu. Bir yerlerde nefes aldığını biliyordu. Bir gün karşılaşacaklardı. Ama öyleyse Ertan neden ona ulaşmamıştı şimdiye dek? Belki de o kumların arasında kaybolduktan sonra bir travma yaşamış, unutmuştu her şeyi. Filmlerdeki gibi. Yoksa mutlaka gelirdi. Neler düşünüyordu böyle, delirmiş miydi neydi? Hayır, yalnızca acılıydı.

Bir gün ara sokaktan caddeye doğru adım atan birini gördü. Bu kez emindi, benzetmemişti, Ertan'dı o! Donup kaldı. Şaşkınlığını üzerinden atar atmaz ''Durun!'' diye bağırdı. İndi arabadan. Ters yöne doğru koştu, ilerlediği kadar yolu geri kat etti. Bir yandan sessizce ağlıyor, diğer yandan onca zaman sonra ilk kez bir umut ışığının üzerine vurduğunu hissediyordu. Etrafa baktı, bulamıyordu. Bulamayacağım diye korkuyordu. İnsanlar içinde ya bulamazsa, ya kaybederse yine?

Birden karşısında belirdi Ertan. Hülya görüp görmediğini anlamaya çalışır gibi yüzüne baktı bir süre. Evet oydu, gözleri üzerine değmişti. Hafiflediğini hissetti, içinde böylesine bir ağırlığı bunca yıl nasıl taşımıştı, hayret edilesiydi. İlk kez ötesini berisini hiç düşünmeden hareket etti. Ertan'ın boynuna sarıldı. Ertan da ona sarılmıştı.

'' Çok iyi hissettirdi özgür davranmak, ben hep zincirliymişim.''


26.12.21

21

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
kuyuya düştüysen eğerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin