Kalemi kaptığı gibi Türkçe defterinden kopardığı sağ kenarı buruşmuş çizgili defter yaprağına değdirdi ucunu. Ne yazacağını düşünmek için bir saniye bile harcamadı.
''Bir cadısın sen, kullan artık cadılığını. Madem bununla itham edilmişsin, bari düşünüldüğün gibi davran da buna değsin ve karşındakinin zihninde dolanan sana dair onca algı boşa gitmesin. Sırf dışa dönük, atılgan, heyecanlı ve yüksek enerjili bir karakterin var diye kırılmaz sanmıyorlar mı seni. Oysa yalnızca sabrına tutunuyorsun sıkı sıkı, değil mi? 'İçinde fırtınalar kopsa dışında yaprak oynamaz' türden bir insansın. Yangınların alevsiz, sessiz yayılır gönlünden gözlerine doğru. Fırtınandan başkası nasibini almasın diye kapatırsın pencerelerini. Kendi çiçeklerinin boynu bükülür ama başkasınınki yeşersin yeter ki.
Her defasında içinde başkalarını haklı çıkartmak zorunda değilsin. Kırgınlıklarının üzerini örtmek, onlarca bahane sunup affetmek zorunda değilsin. Bırak, öfkelen biraz. Aklayıp durma sana karşı yapılan, hoşuna gitmeyen davranışları. Hem bir sorsana kendine, bunu neden yapıyorsun? Gerçekten insanları bu kadar sevdiğinden mi yoksa işleri kendi içinde yokuşa sürmemek için mi? Tamam, biliyorum, bunu söylemedim say. Kıracak çünkü seni. Öyle biri değilsin. Ama bak, sen her hataya bir kılıf uydurup problemleri def etmek isterken onlar bir ordu gibi büyüyüp siper aldı, üşüştü başına. Kurşun yağmuru. Hayatta kal hadi.
Bu cepheden yarasız ayrılamazsın demiştim ben sana. Hiçbir şey eskisi gibi olmaz, demiştim. Biliyordum çünkü. Ben de bütün kırgınlıklarımı çok uzak bir yerde bırakmak isterdim, o acılarla yoğrulmuş topraklarda. Döndüğümde tertemiz yeni bir sayfa açarak, geçmişte hiçbir şey olmamış gibi. Ama mümkün değil, çünkü kalp kırıkları omuzda değil yürekte yük olarak taşınıyor. Bırakılmıyor nereye gidersen git, değil mi?
Ama üzülme, geçiyor acısı. Silik bir iz gibi kalıyor geçmişte, çünkü sen hayat yolunda önüne bakıyorsun. Dönmeye gerek yok geriye. Daha evvel de aynısı oldu. Sen ne nefretten anlarsın ne de kini tanırsın. Kızgınlığın sabun köpüğü gibi hemen söner geçer. Damağında acı tat bırakan ne varsa Allah'a bırakırsın, çünkü affediciliğinden eminsin ve sen de O'nun öğütlediği gibi olmayı seçersin. Biriktirip önüne sermezsin her seferinde. Devam et böyle. Önüne bak. Seni geçmişteki mayhoş hatıralar değil, gelecekteki kabul olunan dualar, gerçekleşen hayallerin bekliyor. Ve unutma bu ilk değil, son da olmayacak.''
Saate baktı. Daha yazmak istese de zamanı yoktu. Kenara bıraktığı kalem masadan yuvarlanıp yere düşmüştü ama aldırmadı. Onu kaldıracak kadar bile vakit yoktu. Hızlıca üç kez katladığı kağıdı avucuna sıkıştırıp evden çıktı, sokağın sonuna doğru koştu. İşte, oradaydı! Çok geç olmadan yazdıkları sahibine ulaşmalıydı.
24.10.21