6

690 54 24
                                    

o günden sonra aynı rutinim devam etmişti. tek fark natasha ya olan yakınlığımdı. bana karşı olan davranışları değişmişti. önceden beni küçük kardeşi olarak görüyor, küçük kız kardeşi gibi koruyordu. fakat şuan bana daha farklı davrandığına yemin edebilirim.

bugün kuleye natashanın kardeşi yelena ve onun sevgilisi olan kate gelicekti. ilk duyduğumda ben de şaşırmıştım, kate'i clint dışında kimse tanımasa da kimse ters bir tepki vermemişti. bugün gelme amaçları kate in bizimle tanışmasıydı.

okuldan çıkmıştım ve eve geldiğimde üzerime ağırlık çökmüştü. yemek saatine kadar uyumamda bir sorun olmayacağını düşünüp uyudum. kalktığımda saatin 7.30 a geldiğini gördüm. her akşam yemekleri 08.00 da yerdik. kate ve yelena gelmiş olmalılardı.

yataktan çıkıp banyoya gittim ve elimi yüzümü yıkadım. bu hafta boyunca uyuyamadığım için göz altlarım yine mos nor olmuştu. dolaptan göz altı kapatıcı mı alıp sürdüm. işim bittiğinde odamdan çıktım ve ortak salona doğru yürüdüm.

ortak salona geldiğimde babam,steve ve bruce masaya oturmuş bekliyorlardı. babam elindeki telefonuyla ilgilenirken bruce ve steve kendi aralarında konuşuyorlardı.

ortak salona girdiğimi gören natasha bana ufak bir bakış attı ve önüne döndü. hemen natashanın yanına adımlayıp, natashanın dizlerine kafamı koydum ve uzandım. natasha bana bakarken gülümsedi. bende ona gülümsediğimde gülümsemesi soldu ve önüne doğru bakmaya başladı.

bende kafamı çevirdiğimde girişten giren yelena ve kate gördüm. ele ele tutuşmuş içeriye doğru adımlıyorlardı. kate gergin olsa da yelena gayet rahat duruyordu. natasha nın somurtması kardeşini biriyle paylaşıyor olmasındandı yüksek ihtimalle.

yelena ve kate salonun ortasına gelince diğerleri de farketmişlerdi. clint hemen ayağıya kalkıp kate sarıldı ardından yelenaya. natasha gidip yelenaya sarıldığında bende arkasından adımladım. ikisinide tanımıyordum ama ikisiyle de güzel bir tanışma olsun istiyordum, özellikle natashanın kardeşi yelena ile.

kate in karşısında durduğumda elimi uzattım "selam, ben madison."

"kate, kate bishop." kate gergin sesiyle konuştuğunda yelena onu rahatlatmak istercesine elini daha sıkı kavradı ve elini okşamaya başladı.

yelenaya da aynı şekilde elimi uzattığımda "yelena belova." dedi sanki bilmiyor muşum gibi. bana garip garip bakıyordu. hoşlanmaması için bir sebep yoktu, veya vardı bilmiyordum.

herkesle birlikte sofraya oturduğumuzda "natasha bizi tanıştırmayacak mısın?" babam masanın başından konuştuğunda herkesin başı babama çevrildi.

bunun üzerine natasha yelenayı işaret edip "yelena, benim biricik kardeşim onu zaten tanıyorsunuz az çok." yüzündeki somurtmayla kate i gösterip "buda onun kız arkadaşı kate bishop."

bunun üzerine kate in derin bir nefes aldığını hissetim. sırf kardeşinin sevgili diye kate böyle davranması gerekmiyordu. natashaya onaylamaz bakışlar atarken karşımızda oturan kate bir hızla sandalyeyi arkaya doğru itti ve hızlıca terasa doğru ilerledi.

hiçbirimiz ne olduğunu anlayamazken yelene telaşla arkasından kalkıp "gergin olduğu zamanlarda anksiyetesi tutar kusura bakmayın." dedi ve hızlı adımlarla kate in yanına gitti.

kate in bu kadar gerilmeainin sebebi belli ki natashaydı. "buna bir son ver artık, sırf kız kardeşinin sevgilisi diye ona böyle davranmayı kes." natasha yanımda orurduğu için rahatlıkla duymuştu bu dediğimi.

diğer herkes yemeğine dönmüşken "ben birşey yapmıyorum, sadece ona herhangi biriymiş gibi davranıyorum." natasha kendini savunurken daha da sinirlendim.

"ne yani? yarın öbür gün yelena nın da bana böyle davranmasını ister miydin?" diye söylendim sinirli sesimle.

natasha yüzündeki büyük gülümsemesiyle kulağıma yaklaşıp "yani yarın öbür gün kız kardeşimin sevgilime böyle davranmasını mı ister miydim?" fısıltıyla konuştuğunda kafamdan aşağı kaynar sular dökülmüştü.

aman tanrım! az önce ne ima etmiştim ben! şuan utancımdan ölebilirdim! utancımdan ne yapacağımı bilemezken hızla ayağı kalktım, terasta duran yelena ve kate in yanına vardığımda alınlarını birbirine yaslamış öylece duruyorlardı.

yanlış bir zamanda geldiğimi düşündüğüm için tam çıkacaktım ki "madison, benim nat ile konuşmam gerekiyor, ben gelene kadar kate in yanında durabilir misin?" kafamı salladığımda kate itiraz edecek gibi oldu fakat yelena buna izin vermeyip kate in dudağına küçük bir öpücük bıraktı ardından hızlıca terastan çıkıp içeriye ilerledi.

kate in yanına ilerledim ve kate in yaptuğı gibi kollarımı önümüzde duran korkuluklara dayadım.

"onun kusuruna bakma, yelenaya çok değer veriyor."

"bu bana bu şekilde davranma hakkını vermiyor ama." kate alaycı sesiyle konuştuğunda kafamı salladım

"merak etme onu savunmuyorum şuan da zaten. sadece tasha yı tanırım, özünde çok iyi bir insandır. ön yargılarını yıktığı zaman eminim senide çok sevecektir." diye konuştum kate bakarken.

kate bana baktı ve dudaklarında hafif bir tebessüm belirdi "gerçekten anlattığı gibiymişsin." dedi fısıltıyla önüne dönerken

kaşlarımı çattığımda "kimin anlattığı gibiymişim?" diye sordum meraklı sesimle.

bununla tebessümü daha da büyüdüğünde yelena içeri girdi ve sorum cevapsız kaldı.

yelena yanımıza doğru yürüdü, kate in elinide tutup içeriye girdi. bende hemen arkalarından giderken herkes yemeğini yemiş ortak salonda oturuyordu.

hepimiz birlikte ortak salona geldiğimizde, üçümüzde tekli koltukta oturan natasha nın yanına ilerledik. hemen yanında duran koltuklara oturduğumuz da natasha ilk önce bana baktı ve bana çok güzel olan gülümsemesini sundu.

ardından yan yana oturan kate ve yelenaya bakarak derin bir nefes aldı "ben üzgünüm kate, yelenaya çok değer veriyorum ve onu biriyle paylaşmak...sadece bilmiyorum işte, üzgünüm."

"sorun değil, anlıyorum seni" kate gözlerini natashadan çekip yelenaya bakmaya başladı ve devam etti "kıskanılmayacak gibi değil gerçekten de"

kate'in bu sözleriyle yelena ona gülümsedi ve gözlerini kaçırdı. ardından yelena bana bakmaya başladı, yüzündeki gülümseme solmuştu.

yelena nın neden benden hoşlanmadığını anlamamıştım. sürekli bana bakarak somurtuyordu. yelena dan gözlerimi kaçırıp dalgın bir şekilde yere bakmaya başladım

kafamdaki sesler yine gelmişti işte, gelmemeleri gerekiyordu. bu sefer susturamazdım onları. onları susturmak natashayı hayal kırıklığına sürüklemek demekti.

gözlerim dolarken hızlıca ayağı kalktım ve çok dikkat çekmeden odama yürümeye başladım. ortak salondan çıktığımda hızlıca odama girdim ve kapıyı kilitledim. banyoya gittiğimde elimi jiletlerden bir tanesini aldım ve kolumu sıyırdım.

gözlerimden yaşlar akarken yavaş yavaş yere oturdum. bunu yapmak istemiyordum fakat yine gelmişlerdi işte . sol kolumun yukarısına jileti bastırdığımda rahatladığımı hisettim, gerçekten rahatladığımı.

havlulardan birini alıp koluma bastırırken kapı çalmaya başladı ve kapının ardından natasha nın sesi yükseldi "madi iyi misin?" ben telaşa kapıldığımda kalktım ve kapıya doğru adımladım.

ben cevap vermezken "ne oldu madi niye bir anda çekip gittin." bir yandan kapıyı tıklıyor bir yandan da konuşuyordu.

"ben iyiyim nat biraz midem bulandı o kadar merak etme." diye seslendim sakinleşmesi için.

bir kaç saniyenin ardından "yardım ister misin? kapıyı açman yeterli."

"hayır hayır, sağol ama hallederim nat."

"iyi peki öyleyse, bekliyorum seni çabuk ol." kapının ardından ayak seslerinin uzaklaştığını duyduğumda rahatladım ve derin bir nefes aldım.

kolumdakini nasıl saklayacağımı bilmiyordum fakat şu sıralar nat zaten kontrol etmiyordu. tek çarem kontrol etmemesiydi.


bune abi

madison stark/natasha romanoffHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin