"Anaya, sana ihtiyacım var! Beni görmezden gelemezsin!"
"Anaya!"
"sana ihtiyacım var aptal! Bana tek yardım edebilecek sensin."
☕
Kan ter içinde sıçradım. Her uyuduğumda onu görüyordum. Sesi artık beynimde yankılanıyordu. Onun bu gücü keşfettiği güne lanet ediyordum.
Saate baktığımda saatin 5:35 olduğunu fark ettim. Sanırım daha fazla uyuyamayacaktım. Ayaklarımı yataktan sarkıttım ve boş duvara bakmaya başladım.
Çıplak ayaklarımı soğuk zemine sürte sürte mutfağa gittim ve kendime kahve yapmaya başladım.
Kahvem hazır olduğunda mutfaktaki küçük balkona attım kendimi.
Oturduğumuz bölge pek züppelerin oturduğu bir yer değildi. Daha çok belalı insanların bulunduğu bir yerdi. Pek paramız yoktu. Annemle beraber kalıyordum evde sadece. O da yatalaktı zaten. Ona bakmak için çok çalışıyordum ama pek yardımı olmuyordu.
Kahvemi bitirdiğimde üstümü değiştirerek evden çıktım. Biraz yakınlarda marketine kasa kasa meyve sebze taşıyan Josh'ı gördüm. Taşıdığı kasadan hızlıca bir elma alarak koşturmaya başladım.
"Anaya umarım onun fiyatını ödeyeceksindir!" diyerek arkamdan bağıran Josh'ı umursamadım. Elmamı keyifle bitirdiğimde çöpünü ileride gördüğüm bir çöpe atarak yürümeye devam ettim.
Otobüs durağına geldiğimde son anda yetiştiğim otobüse zıplayarak bindim. İniceğim durakta otobüs durduğunda kalabalığın arasından sıvışarak yürümeye başladım. Çalıştığım kafeye geldiğimde Samuel'in kapının kilidiyle uğraştığını fark ettim.
Yanına giderek anahtarını elinden aldım ve onu itekleyerek kapıyı açtım.
"çok beceriksizsin Sammy." diyerek içeri girdiğimde bir şeyler mırıldanarak arkamdan gelmişti.
"patronun seni kovmasına ramak kaldı. Huyuna gitmemeye çalış derim." omuz silktim. Asılı olan önlüğümü alarak giydim.
"elimde olan bir şey değil. Birkaç işte çalıştığımdan bazen çakışabiliyorlar. Buranın maaşı bana yetmiyor." kafasını iki yana salladı.
"kendini bu kadar yıpratacağına maaşı iyi olan bir iş bul?" alay edercesine ellerimi çırptım.
"bir zeki sensin zaten." ikimizde birbirimize göz devirmiştik.
Bir süre sonra gelen müşterilerle dolmuştu kafe. Sipariş veren son kişiye de kahvesini teslim ettikten sonra tezgaha ilerledim.
Kapı açıldığında çıkardığı sesle o tarafa döndüğümde karşılaştığım kişi ile küçük çaplı bir şok geçirmiştim. Oda beni gördüğünde benle aynı tepkiyi vermişti. Kendine geldiğinde bir masaya geçerek seslendi.
"bakarmısınız!" hızlıca kahve yapan Sam'e döndüm.
"buna sen bakmalısın Sam." gözlerini kısarak bana baktı ve yaptığı kahveyi gösterdi.
"şuanda sipariş tamamlamakla meşgulüm." parmaklarımla oynamaya başladım. Stresli olduğum zamanlarda bunu sıkça yapardım. Samuel stres olduğumu fark etmiş olucak ki bir anlık bana baktı ve yaptığı kahvesine geri döndü.
"seni bu kadar strese sokan kişi kim?" arkamı dönerek ona baktığımda onun gözlerinin hala üzerimde olduğunu gördüm. Nefes vererek konuştum.
"sana bahsettiğim kardeşlerimden biri. Allison Hargreeves." dedim parmaklarımla oynamayı bırakarak.
Five kitabı yazmayı özlemişim bende yazim dedim 🥴 nasilim ama