2.6

1.1K 67 9
                                    

"şaka yapıyorsun değilmi?" düğmeyi benden alarak bir kere daha baktı.

"Reginald onunla anlaşma mı yapmış yani?" ellerini başının iki yanına koydu ve bastırdı.

"öyle görünüyor." ellerini kafasından çekti. Gözlerimi duvara odakladım. Aklıma gelen fikirle gözlerim açıldı.

"Five." sinirden dişlerini sıkıyordu.

"ne?" kendimi yatağa bıraktım.

"ya o Reginald bizim Reginald değilse?" çatılmış kaşları normale dönmüştü. Başını yana yatırmıştı. Anlamadığı belliydi.

"ne demek istiyorsun?" bu sefer kaşlarını çatan bendim.

"demek istediğim ya Lila reginald'ın kılığına girmişse." yüzünde garip bir ifade oluştu.

"iyi de öyle gücü olan biri yok kimi taklit edebilir?" haklıydı.

"bilmiyorum belkide başka biridir. Dünyada sadece biz özel olamayız." kafasını salladı.

"sonrada Allison'un gücünü taklit ederek onlara Reginald'ın ölümünü unutturmuştur." diyerek beni tamamlamıştı Five.

"evet!" ayağa kalktım. Five odada volta atmaya başladı. Bir yandan da saçlarını çekiştiriyordu.

"ne yapacağız?" diye sordum. Ellerini iki yana açarak konuştu.

"bilsem sence böyle durur muyum?" sesi sert çıkmıştı. Kaşlarımı çattım.

"seninle konuşanda kabahat." odadan çıktım. Durdum. Burası benim odam neden o değilde ben çıkıyordum? Odaya geri döndüm.

"sen çıkıyorsun ben kalıyorum." birkaç saniyeliğine bana baktı daha sonrasında gözlerini devirerek ışınlandı.

"aptal." mırıldanarak yatağıma yattım. Handler'in cidden ölümsüz olduğunu düşünmeye başlamıştım. Onun da içinde olduğu odaya bomba atmıştım ve patlamıştı. Zamanında çıkması imkansızdı. Nasıl olur da hala yaşıyordu? Gözlerimi sıkıca kapattım. Belkide biraz uyumak iyi olurdu.

"Hey Anaya!" gözlerimi açtım. Hava kararmıştı. Yatakta doğruldum ve etrafa baktım. Birinin bana seslendiğinden emindim ama odada kimse yoktu.

"bahçeye çık." bu sesi nerede duysam tanırdım. Kaşlarımı çattım. Hızlıca yataktan kalktım ve odadan çıktım. Etrafta kimseyi görmüyordum. Sanırım hepsi uyumuştu. Ses çıkarmamaya özen göstererek bahçeye çıktım.

"ah sonunda." gülümseyerek bana baktı.

"ne istiyorsun Handler?" kafasını yana yatırdı ve eliyle yanağımı okşadı.

"bu kadar kaba olmaya gerek yok tatlım." gülümsemesi hep sinirimi bozuyordu.

"uzatma." dikleşti. Yürümeye başladı. Bende yanından gidiyordum.

"çözmüşsünüz her şeyi." düğmeden bahsediyordu.

"çok açık veriyordun." saçını düzelterek bana baktı.

"hadi ama Anaya. Bunu bu kadar uzatmayalım. Sen komisyona aitsin." son yaptığım şeyden sonra hala beni çağırması çok garipti.

"ya Five?" aynı gülümsemesini yaptığında dişlerimi sıktım.

"sen gelirsen oda peşinden gelecektir." kafamı iki yana salladım.

"çok beklersin." ellerimi cebime soktum ve durdum. Benim durmamla oda durup bana dönmüştü.

"bu şeyden kurtulmak istemiyor musunuz?" yüzüme alaycı bir ifade yerleştirdim.

"düğme bizde ne yapabilirsin ki?" dudaklarını büzdü.

"çok safsın Anaya'cım." elini yanağıma koydu. Kaşlarım çatıldı.

"o düğme sadece zaman kaybıydı." dedim beynime dank etmesiyle.

"çabuk öğreniyorsun." önüme gelen saçımı kulağımın arkasına attı. Belini hafif eğerek boyuma geldi. Yüzünü yüzümün hizasına getirdi.

"sen buraya aitsin, bizim yanımıza." omuzuma hafifçe vurarak tekrardan dikleşti.

"sayende hiçbir yere ait değilim." Handler kollarını göğsünde birleştirdi.

"beni katil yaptın!" elimi saçıma attım.

"sen hep katildin." kollarını aşağıya indirdi ve gülümsedi.

"ben sadece sana yol gösterdim." diye devam etti. Kafamı iki yana salladım.

"yanılıyorsun." derin bir nefes aldım. Arkamı dönmüş gitmeye yeltenirken konuşmasıyla durdum.

"anneni hiç merak ettin mi?" dedi umursamaz tavrıyla. Olduğum yere çivilenmiş gibi hissettim. Yutkundum.

"hayır." sesimin titrememesine özen göstererek konuştum. Beni ikna etmeye çalışıyordu beliydi.

"seni sadece 500 dolara sattığını biliyomuydun." hızlıca ona döndüm. Gözlerim dolmuştu.

"yalan söylüyorsun." kafamı iki yana salladım. Gülümsedi.

"Nerden bildiğimi biliyor musun? Bence tahmin etmek bu kadar zor değil." gözlerimi sildim. Onun kızı olduğumu iddia ediyordu. Tabiki de buna inanmayacaktım.

"senin kızın olsam küçüklüğümden bu yana Hargreeves'lerle yaşamazdım dimi." omuz silkti.

"zaten seni alan ben değildim." kafam karışmıştı. Benim ne kadara satıldığımı biliyor kendi kızı oldupumu iddia ediyor ama onu alanın ben olmadığını söylüyordu.

"anlamadığını biliyorum. Sana her şeyi anlatacağım. Benimle gel." alaycı bir şekilde güldüm.

"seninle komisyona geri döneceğime ölmeyi tercih ederim." geriye dönüp akademiye yürümeye başladım. Bana engel olmamıştı. Adımlarımı hızlandırdım. Akademiye girdiğim gibi hızla odama çıktım ve kendimi yatağıma bıraktım. Akan göz yaşlarımı sildim. Sadece aptalca şeyler uydurmuştu. Buna kanmamalıydım. Ağzımdan bir hıçkırık çıktığında elimle ağzımı kapattım. Dışarıda ayak sesleri duyunca hemen gözlerimi kapattım. Ayak sesleri durduğunda o kişinin kapımın önünde olduğunu anlamıştım. Kapıyı tıklattığında gözlerimi daha sıkı kapattım. Kapı yavaşça açıldı.

"uyumadığını biliyorum."












𝑲𝜾𝒚𝒂𝒎𝒆𝒕𝒕𝒆 ◈𝑭𝒊𝒗𝒆 𝑯𝒂𝒓𝒈𝒓𝒆𝒆𝒗𝒆𝒔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin