Why can't i remember anything?

1.1K 36 44
                                    


        Karanlık. Gözünü açtığında aklına gelen ilk şey etrafının karanlık olduğuydu. Uyanır uyanmaz panikle derin bir nefes aldı. Boğazı tıkanık gibiydi. Birkaç kere öksürdü. Gözleri endişeyle açıldı. Bir çeşit asansörün içindeydi sanki. Yanında kutular, variller vardı. Korku ve kafa karışıklığıyla yattığı yerden doğruldu. Buraya nasıl gelmişti? Asansörün zemininde delikler vardı. Belki nerede olduğuna dair bir fikir edinir umuduyla tekrar yere eğildi. Gözünü deliklerden birine yasladı ve altında ne olduğunu görmeye çalıştı.

Ama hiçbir şey göremiyordu. Her yer karanlıktı. Sesi titrerken ''Merhaba?'' diye seslendi. ''Kimse yok mu?'' Etrafından gelecek olan seslere odaklandı ama ne yazık ki asansörün yükselince çarptığı demirlerden başka çıkan ses yoktu. Asansör bir anda büyük bir hızla bir demire daha çarptı. Bu sarsıntıyla çocuk duvara sendelemiş ve sırtını çarpmıştı. Bir kutu devrilmişti. Çocuk kutunun içinde ne olduğunu merak edip kapağını açtığında gördüğü şeyle korkuyla asansörün duvarına vurmaya başlamıştı. Başı dönüyor midesi bulanıyordu. Nerede olduğunu ya da kim olduğunu bilmiyordu. ''Yardım edin!'' Bir an önce buradan çıkmak istiyordu. Asansör bir anda daha da hızlanınca çocuk kafasını kaldırdı. Asansörün tavanının açıldığını gördü. Bu nasıl olabilirdi. Hızla sona yaklaşırken çocuk çarpışacağını düşündüğü için yere kapandı, kafasını ellerinin arasına aldı. 

Paniklemekten fark edemediği bir kırmızı düğme vardı içeride. Işık kırmızıdan yeşile dönünce asansör durdu. Üzerindeki tavan bir daha açılınca içeriye giren parlak ışıkla gözü acımıştı. Koluyla gözlerine gölge yaptı. Görüşü düzelince ona bakan onlarca insan olduğunu fark etti. Neredeydi böyle? Bu insanlarda kimdi? Kulakları çınlıyor ve kalbi göğüs kafesinden çıkacakmış gibi hissediyordu. Ona bakanlardan bazıları onu gösterip gülüyor bazıları onu süzüp fısıldıyor bazıları da onu öldürecekmiş gibi bakıyordu. Aralarından iri yarı bir çocuk asansörün açık tavanından içeri atlamış ve ona bakmıştı. ''Birinci gün çaylak. Kalkma zamanı.'' Ardından yerde çömelen çocuğun kolundan tutmuş ve onu dışarı asansörden dışarı fırlatmıştı. Evet. Fırlattı. 

Yere düşen çocuk kolunun acımasıyla kolunu tutmuştu. Ayağa kalkacakken tekrar etrafına toplanan kalabalığa baktı. Canının acıdığını belli etmemeye çalışıyordu. Kalabalıktan sesler yükseliyordu. Onunla ne yapmak istediklerini konuşuyorlardı. Bazıları mutfakta bazıları revirde yardıma ihtiyaçları olduğunu söylüyorlardı. ''Bana korkak bir tavuk gibi geldi.'' dedi içlerinden biri. Bunu duyduğunda sinirlendi. Nerede olduğunu, bu insanların kim olduğunu, kendi ismini bile bilmiyordu. Kim olsa korkardı diye düşündü. Buradan kaçması gerekiyordu. Bu insanlar iyi miydi kötü müydü onu bile bilmiyordu.

Dikkatleri dağınıkken hızla kalkıp onlardan uzağa doğru koşmaya başladı. Arkasından tezahürat yapanlar, bağıranlar vardı. ''Aramızda bir koşucu var.'' Bu ne demekti? Koşarken birisi geliyor mu diye omzundan geriye baktı ama kimse onu takip etmiyordu. Önüne döndüğünde bir anda gözleri karardı ve ayakları birbirine dolanıp yere düştü. Çimenlerin üzerinde yüz üstü yatıyordu. Nefes nefese doğrulup etrafına baktı. Kahkaha seslerini duyabiliyordu. Ama asıl umurunda olan ne çeşit bir yerde olduğuydu. Olduğu yerin etrafı metrelerce yükseklikte olan gri duvarlarla çevrilmişti. Gözleri kararır ve vücudu gevşerken bunun bilincini kaybetmeden önce gördüğü son şey olacağını bilmiyordu tabi.


---------------


Kendini sedyede buldu. Hala kendine gelmiş değildi. Başında birinin onu izlediğini gördü. Kahverengi saçları vardı. Görüşü bulanıklaşıp kararmadan önce çocuğun uzaklaştığını gördü. 

Don't Leave Me {dnf} -Düzenleniyor-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin