Don't Leave Me {dnf} -Düzenleniyor-

She's the last one EVER!

''Çocuklar, kapı açılıyor!''

Tommy uzandığı yerden duyduğu sürtünme sesiyle labirentin kapısının açılma zamanının geldiğini anlamıştı. Diğerlerine haber verip hızla ayağa kalktı ve yavaşça açılan kapının ardına baktı. 

Gece boyunca uyumamış, labirentten gelen seslere odaklanmıştı. Yanına gelen birinin varlığını hissettiğinde kafasını çevirdi. Bu George'du. Göz altları uyumadığı için morarmıştı. Kahverengi saçları dağılmış, etrafa saçılmıştı. 

Tommy umutla kapının olduğu tarafa döndü. Bazı insanlar gece gelip gelmeyeceklerini konuşup durmuşlardı. Pek umutları yoktu. Ama Tommy'nin umudu kendine yeterdi. Geleceklerdi. Biliyordu.

George stresle tırnağını kemiriyordu. Kendini suçluyor olmalıydı. Tommy, Dream labirente girerken George'un ona uzanıp tutmaya çalıştığını görmüştü. Kapı kapanıp Dream gözden kaybolduğunda George'un yüzündeki ifadeyi hiç unutmayacaktı.

Gece George kapının önünde dolanıp durmuş, çıkan her seste tedirginlikle nefesini tutmuştu. Tommy gece George ile konuşmaya çalışmıştı ama George ağzını bile açmamıştı. 

Arkalarından gelen seslere bakılırsa herkes toplanmıştı. Kimse ağzını açmaya cesaret edemiyordu. 

Geçen birkaç dakikanın ardından bazıları dağılmıştı. Kimse geleceklerini düşünmüyordu ve yapmaları gereken işleri vardı. 

Tommy yerinden kımıldamayıp karşıya bakmaya devam etti. Philza onun babası gibiydi. Ondan umudunu kesmeyecekti. Yanında Sapnap ve Dream'de vardı. Eğer bu labirentten çıkabilecek birisi varsa bunlar onlardı diye düşündü. Beyni ona ihanet edip kötü düşünceleri kafasına sokarken gözleri dolmaya başladı. 

Baktığı yerde karartı gördü. Gözleri dolduğundan dolayı mı diye düşündü ve gözlerini silip dikkatle baktı. ''Aman tanrım.'' Yanında George'un hareketlendiğini hissetti. ''Aman tanrım! Geldiler!'' 

Dream ve Sapnap Philza'nın kollarının altına girmiş bir şekilde onlara doğru geliyorlardı. Philza baygın görünüyordu. Ama gelmişlerdi. Bu şimdilik yeterdi. George onlara doğru koşmuş ve hızla kucaklamıştı. ''Yaşıyorsunuz.'' Dream gülümseyip diğer kolunu George'un beline sarmıştı. Philza'nın yükünden beli ağrımıştı ama George'u görünce acısı gitmişti sanki. George geri çekildiğinde Dream ile göz göze geldi. Ardından gözlerini kaçırıp öksürdü ve Philza'ya baktı. ''Ne zamandır baygın?''

Sapnap ''İçeride konuşalım yoksa belimiz kopacak.'' diyerek sonunda L'manburg'e giriş yapmalarına sebep olmuştu. Doktorlar hemen yanlarına gelip Philza'yı almış ve revire götürmüşlerdi.

George Dream ve Sapnap'e dikkatlice bakınca yorgunluktan bayılacaklarını düşündü. Dream'in dalgalı sarı saçları solgun yüzüne düşmüştü. Kollarının bazı yerleri çizilmişti. Üzeri kirlenmiş ve tişörtünün altı yırtılmıştı. Sapnap'in bacağı ise kurumuş kan içindeydi. Herkes merakla etraflarına toplanmıştı. ''Ne oldu orada?''

''Nasıl çıkmayı başardınız?'' Tommy heyecanla Dream'e döndü. ''Bir Griever gördünüz mü?'' Dream yorgunlukla kafasını salladı. ''Evet, bir tane gördüm.'' Sapnap ona katılıp kafasını salladı ve elini Dream'in omzuna koyup ''Görmekle kalmadı. Öldürdü.'' dedi. 

Dream bir anda ona çevrilen bakışlarla gerildi. Etraftan şaşkınlık nidaları yükselmişti. Ona bakan onca göz arasından içini yakan gözlerin sahibine baktı. George ile göz göze geldiğinde George'un gözlerinin parladığına yemin edebilirdi.

_____

Kalabalık dağıldıktan sonra Sapnap bacağını tedavi ettirmek için revire gitmişti. Dream George ile duruyordu. Yırtılan tişörtünü değiştirmek için kıyafet arıyordu George. Dream sessizce onu izlerken George sonunda bulduğu tişörtü dönüp ona atmıştı. Dream tişörtü tutup gülümsedi. ''Teşekkürler.'' George buna hafif bir tebessümle karşılık verdi. Dream yırtık tişörtünün ucundan tutup üzerinden çıkardı. George'un bakışlarını üzerinde hissedebiliyordu. Bu vücudunun sıcaklamasına neden oldu.