17.Bölüm

162 37 0
                                    


Çocukluğumdan bu yana bildiğim tek bir şey vardı; kolay kolay ağlamayacağım ve her şeye inatla gülümseyeceğim. Şimdi nasıl da her şeyi kaldıramayıp, bu omuzlarımda ki yüklerin ağırlığı ile ağlayabiliyordum Çok ki?

Bu kadar kolay mıydı göz pınarlarımı kurutmak?Her şey bu kadar zor gelirken iki üç damla göz yaşı dökmek mi ağır geliyordu bana?

Ölüm...Bir tarafı karanlığa götüren, diğer tarafı ise bıraktığı acı ile hayata mâhkum eden.

Durgun bakışlarımı Günce'nin güler yüzünde gezdirdim, bu sandalyeye mâhkum olmasa belki de bir saniye durmayacağı bir yerdi bu ev, uzunca gözlerimin içine baktı, Günce'nin yüz ifademden anlayacağı tek şey bunalmışlık hissiydi.

Sıcak avuçlarının arasına aldığı elimle gülümsedim, bu gülümseme bile kalbime saplanan ağrı ile anında solmuştu.

Ben neden böyle hissediyordum? Ben neden canımı bile bile kendim yakıyordum ki?

"İyi misin?" Emir'in sorusu ile başımı yavaşça salladım ve Günce'nin elini uzunca öptüm, dudaklarını bir kaç kez araladı ve titretti, deli gibi konuşmak istiyordu ama buna da bir devâ bulamıyordu.

Zargo, dün gece yanımda durmuş ve ağlamamın kesilmesine sebep olmuştu, bir kaç saat benimle konuşmuş ve en sonunda yatağında bedenimi koca bir uykuya savurmuştu, sabah kalktığımda yanımda onu göremediğim de içimi saran huzursuzlukla tekrardan uykuya dalamamıştım, onunla uyumak sandığımdan fazlasıydı, onunla uyumak geceleri küllerinden yanan rüyalarıma bariyer olmaktı.

"Büyücüsün sen." Diye mırıldandı Emir.

Kaşlarımı kaldırdım," Ha?"

"Geleli 1 aydan fazla oldu ama herkesi kendine bağladın, geceleri ritüel falan mı yapıyorsun? Tuğcan mumları çok sevdiğini söyledi." Dedi kuşkulu yüz ifadesi ile bana bakarken.

Amacı beni deli etmek değildi, Emir bir çok şeyin farkındaydı ve gelecek felaketin de içinde vardı, amacı kırgınlık dolu yüzümde burukta olsa bir gülümseme görmekti.

"Evet, her gece Zargo ve senin kavga etmeniz için bir ritüel deniyorum." Diye fısıldadım, onun oyununa cevap vermek için.

"Hassiktir lan oradan." Diye seslice bir nefes verdiğinde kaşlarını çatmıştı, çatık kaşları ile kardeşine döndü ve mahçupca gülümsedi." Pis abiyim değil mi ben? Ağzımın ayarı yok be abisinin nimeti.." Diye mırıldandı.

Gülümsedim, Emir'in her ne kadar kaba bir hali olsa bile söz konusu Günce olduğunda küçük bir erkek çocuğundan farksız oluyordu. Çok temiz bir görüntüydu gözlerimin izlediği sahne, hatta defalarca sarıp sarıp da tekrardan izleyeceğim güzel bir sahneye sahipti.

Günce kıkırdadı,bu hali abisini güldürürken bir yandan da güzel gülüşü ile abisini izliyordu.

"Günce çok şanslı." Dedim, ismi anılınca bakışları bana kaydı ve meraklı gözler ile bana baktı." Her şeyi bırakıpta onu sarıp sarmalayacak bir abisi var."

"Duhân da çok şanslıydı." Cümlenin içinde ki 'dı' eki bana gerçeklerin yüzüme vurmasına sebep oluyordu, kim bilir belki bu yaşanılanlar olmasıydı biz tekrardan bir araya gelecektik ve küçük bir aile kavramını oluşturacaktık.

"Neden?" Diye sordum, gözlerimi Günce'nin üzerinden çekip ona doğru çevirirken.

"Sen onun her şey kelimesine uydurduğu tek insandın Peri, bir insan kardeşini ancak bu kadar güzel sevebilirdi, öyle güzel anlatıyordu ki seni derdin ki bu anlattığı kişi yeryüzünde yok, bu bahsettiği kim?" Dedi gülümseyerek, başını yavaşça yere eğdi ve bakışlarını yere sabitledi," Seni bize o kadar güzel anlatıyordu ki bu seni tanımayan bir insanın bile hoşuna giderdi, ben seni hiç görmedim ama yine de çok merak ettim, kim bu abisinin yüzünde ki gülümsemeye sebep olan küçük kız diye."

Yangının KülleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin