22.Bölüm.

142 39 0
                                    

Minik kalbimin içinde kocaman bir hançer vardı, onun da sahibi kalbimin kapılarını açan kilitlerin sahibiydi."

Bölüm şarkısı " Seksendört- Anlayamazsın."

Bir roman sayfasının içinde savruluyordum, mürekkebin bıraktığı cümleler tenime dökülürken, sayfaların kokusu da içime işleniyordu.

Sayfalar dönmeye başladı, ard arda hızlı bir şekilde içlerinde kaybolurken bir yandan da mürekkepler etrafa saçılıyordu.

Elimde ki çantanın kulpunu sıkıca kavrarken diğer elimle de kapıyı çalıyordum.  Üzerimde ki pembe çicekli elbiseme göz gezdirdim, dizlerimin bir karış üzerinde ve askıları kalın olan bir elbiseydi, eteğinde ki kabarıkların üzerinde minik minik beyaz çiçekler vardı. Sabah erkenden uyanmış ve kimseye çaktırmadan evden çıkmıştım tabi bu çok zorlu bir mücadele gibi bir şeydi, Batım'ı kandırmak ve onu aşmak fazlasıyla zorlu bir mücadeleydi.  Bayram da sürekli çocuklar gibi hazırlanır ve dedemleri görmeye gelirdim, bu her sene olan bir hevesti. Saçlarımı iki yandan balıksırtı örmüş ve arkasından topuz yapmıştım, ayağımda ki beyaz converselere bakarken kapı açılmıştı.

"Oy benim kuzum," Babannem'in sevinç dolu sesi ile kafamı ayakkabılarımdan kaldırmış ve ona bakmıştım, yüzünde ki sade makyajı ve fönlü saçları ile fazlasıyla şık gözüküyordu.

"Elini ver elini." Diye konuşmamla gülerek kaşlarını çatmıştı, elini tuttuğumda büyük bir inatla geri çekilmiş ve homurdanmıştı.

"Hadi oradan münasebetsiz. Yaşlı mıyım ben?" Diye sordu.

"Versene kadın elini." Dedim tekrardan, homurdana homurdana elini uzattığında dudaklarımı yavaşça teninin üzerine dokundurmuş ve alnımı yaslamıştım, gülerek beni kendine çekip sarıldığında kollarımı beline dolamıştım. " Paramı ver babanne."

"Ay bir de para istiyor," dediğinde geri çekilmişti. Gülerek içeriye girdim, evin aile kokusu içimde ki huzura erişirken gülümseyerek salonda her zaman ki koltuğunda oturan dedeme baktım.

"Hayırlı bayramlar efendim." Dedim.

"Hayırsız torundan hayırlı bayramlar gelir miydi bize hanım?" Diye sordu alınmış bir tavırla, dudağımı büzdüm ve yanına ilerleyip dizlerimin önüne çöktüm. "Şuna bak bir de şirinlik yapıyor,"diye mırıldandığında sırıttım.

"Dedem ne desen haklıs-" dediğimde çatık kaşlarını yüzüme çevirmiş ve sözümü kesmişti. " Tabi haklıyım. Her gece kapının önünden geçen adım seslerine uyanıyorum, her gün haberlere bakıyorum başına kötü bir şey mi gelir diye. Aramıyorsun, sormuyorsun, gelmiyorsun bu insanlar beni merak eder diye düşünmüyor musun yavrum sen?" Diye sorduğunda içimi saran pişmanlıkla yüzüne baktım.

Hayatımda kalan, hayatımı onlara borçlu olan insanları sürekli diken üzerinde bırakıyordum, bu içimde ki pişmanlığı daha da arttırırken dedem'in gözlerinde ki doluluğa baktım, koltuğun üzerinde duran elini avcuçlarımın arasına aldım, anında tenimi kavrayan eli yüzümde tebessüm oluştururken gözlerinde ki doluluğun taştığını gördüm, yanağından çenesine uzanan yaş kalbime bir ok gibi saplandı ve derin nefes aldım.

"Bize bunu yapman reva mı kızım? Ben her gün bu kızımın başına bir şey gelecek korkusuyla mı yaşayacağım?" Diye sordu.

"Haklısın." Diye mırıldandım sadece, verebileceğim bir cevap yoktu.

"Haklı da olsam haksız da olsam yaşatma bize bunu." Elimi sıkıca tuttu ve uzanıp saçlarımı öptü.

"Dede para versene," diye mırıldanmam ile güldü, elini öpüp tekrardan ona baktım. "Öptüm de elini hadi ver." Dedim.

Yangının KülleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin