19.Bölüm.

131 40 17
                                    

"Mutluydum ama hala içimde taşıdığım burukluğun gerçekleri ile gülümsüyordum"

-Bölüm şarkıları-

"Emre Aydın-Yaprak Çamlıca:Ölüm kalım meselesi"

-Soner Avcı: Kayıp şehir-


-PART2-

-İYİ OKUMALAR-

Kara delik...Savruluduğum karanlığın içinde tutunduğum umut parçaları kız çocuğunun elinden bıraktığı balonun içinde savrulmaya başladı, yaşama tutunan bir tarafım olanı biteni kendi çerçevesi içinde izliyor ve tepkilerini gizlemekle kalıyordu,diğer tarafım ise bu olanları kabullenmeyip sadece bu delikten kurtulmaya çalışıyordu.

Ruhuma ağır gelen gerçekler doğrularla savaşıp yanlışları elinin tersi ile itekleyerek umutlarına bağlanmıştı.

Düşüncelerimi bağlayan yalanlar...Onlar sadece bıraktığı izler ile öylece duruyordu.

Kız çocuğu şu zaman'a kadar hayatının umutlarını bağışlayabilecek bir armağan arıyordu,karşısına bir değil binden fazla armağan çıktı ama hiç birine kolayca inanıp da umutlarını bağlayamadı, yıllar sonra karşısına çıkan armağan değildi...Bu armağandan daha öte bir şeydi.

Zargo, kız çocuğu için nabız çizgisi'ydi.

Elinde ki balonlara onun sayesinde ulaşmış ve sevinçlerini onunla paylamıştı, yüreğinde ki kuşların kanatları birer birer kırılırken yere düşme anında balonları ona birer umut olmuş ve yaşama el veren duygularını ona sundu,umutları onun için geçmişe bağlanması ve geleceğini aydınlatması demekti.

Bakışlarım yüzünde gezindi,soğuktan titreyen dudaklarıma kaydı gözleri, nefesimi tuttum ve dudaklarımı birbirine bastırdım, harelerini süsleyen parlaklık havanın aydınlığı ile karışmış ve yeryüzünde ki bütün renkler birbirine harman olup en güzel toprak rengine sahip olmuştu. Bir elmas parçasıymış gibi parlayan yüzü nasıl olur da bu kadar belanın içinde bile çok masum bir hale bürünebiliyordu ki? İçimi dağlayan sözleri,yüreğimi harlayan hareketleri...Sınavım buydu ve ben bununla sınanmayı sevmiştim, hisler ruhuma ne kadar ağır gelse bile verdiği duygular içimde büyüyen çiçeklere ortak olup onlar ile birlikte büyüyordu. Duygularım önce ve ağır basıyordu, hislerim ise hareketlerine göre deneyim ile şekilleniyordu.

Ve ona ait olan hislerim geçmişimin kapılarını zorlayarak içeriye itmişti.

Hisler sahte, duygular gerçekti.

Duygular onu tanıyordu.

Sıkıca tutundum. Hayallerime, umutlarıma, kendime...Yarının neler getireceğini düşünmeden bir an olsun pişman olacağımı düşünmeden varlığın inandığım her şeye tutundum, o an sanki bedenimden bir beden daha çıkmaya çalışıyor gibiydi,içimde ki varlığın sıcaklığını hissedebiliyordum ve bunu engel olamıyordum.

Sessizdik. İkimiz de sessizliğin bizim kurtuluş yolumuz olduğunu biliyorduk, dudaklarımızın arasından dökülen kelimeler birimizin duygularını daramadağın edecek, birimizinde umtutlarına destek olacaktı.

"Anasını sikeyim ben böyle işin!" bağırarak başını boynuma gömdüğünde dudaklarım şaşkınlıkla aralandı ve kaşlarımı çattım, yüzüme çarpan kar parçaları gözlerimi kapatmama sebep olurken başımı yana doğru yatırdım.

"Hücum!" Tuğcan'ın sesi ile yüzümü buruştururken Zargo da üzerimden kalkıyordu, homurdanarak gözlerimi açtım ve doğrulup karşımda elinde ki kar topu ile sırıtarak bana bakan Tuğcan'a baktım.

Yangının KülleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin