-10-

15K 920 830
                                    

İdil

Sırt çantamda gerekli belgelerin olduğu bir dosya vardı. Birazcık gergindim ama aşamayacak bir şey değildi. Kurs yerine gelmeden önce bütün belgeleri toplamış, belgeleri toplarken Asrın'a bile sormamıştım.

Aslında sorsam daha çabuk bulurdum ama ne bileyim, buraya geleceğimden haberi olmasın istemiştim ve istediğim olmuştu, haberi yoktu. Umarım karşılaşmazdık.

"Seninle gelmemi ister misin?" Babam, şoför koltuğunda oturuyordu, ben de hemen yanında. Girdiğimiz iddia yüzünden arada tartışıyorduk ama aramız iyiydi. Biz, tartışarak anlaşıyorduk ve bu durum hiç kötü gelmiyordu bana çünkü ikimizin de baskın özellikleri vardı, tartışıp durmamız normaldi. Ciddi olmadığımızı bildiğim için rahattım.

"Hayır tabii ki. On bir yaşında değilim, yirmi bir yaşındayım ben," dedim gülerek.

"Ama on bir yaşındaymış gibi davranıyorsun." Onun genlerinden aldığım mavi gözlerini usulca kapatıp açtı. "Neyse, sen git yazıl kursa. Hocanı da bana söyle de adama sabır dileyeyim. İhtiyacı olacak çünkü."

"Çok komik ya!" diye yakardım ve arabanın kapısını açıp hızla çıktım. "O ehliyeti aldığımda seni arabama bindirmeyeceğim."

"Ehliyeti al da o zaman konuşuruz bunları." Babam, gıcık bir şekilde önüne döndüğünde sinirleneceğini bildiğim şeyi yaptım ve araba kapısını sertçe kapatıp resmen olay yerinden uzaklaştım. Arkamdan kornaya bassa bile resmen yakalanmaktan korkan bir hırsız gibi depar atmıştım.

Babam için arabası çok kıymetliydi. Benden sonra hatta dur benim kadar seviyordu arabasını ve ben araba kullanmaya çalışırken yan koltukta ölüp ölüp diriliyordu. Şimdiye kadar hiç arabasını çarpmasam da babamın gözünde arabası hurda olmuştu.

Bu kadar sevgi fazlaydı canım. Abartıyordu valla.

Babamın gittiğine emin olmak için arkamı döndüm ve merdivenlerden yukarı çıktığım için hafifçe eğilip etrafa baktım. Arabasının olduğu yerde yeller eserken derin nefes almadan edememiştim. Kıymetlisiyle beraber gitmişti çok şükür.

"Allah'ım ne olur kurt bakışlı hocam burada olmasın. Göremem şimdi valla." Ellerimi hafifçe açıp kendi çapımda dua ettikten sonra birkaç adım gerileyip etrafıma baktım.

Geri geri gitmek koca bir hataydı. Bir şeye çarptığım için hızla önüme dönmüştüm. Süs mü yoksa canlı mı anlayamadığım büyük bir bitkiye çarptığımda düşmemesi için üstün reflekslerimle tutmaya çalıştım. Kocaman yaprakları, kalın bir gövdesi vardı ve ben ona öyle bodoslama girmiştim ki hayvancağız devrilecekti.

"Dikkatli ol." Biri, benden önce bitkiyi kurtarıp tekrar dikleştirirken ellerimi bitkiye uzattığım için havada kalmıştı. Kim olduğunu bilmediğim çocuğun gövdesiyle bakışırken ister istemez üzerini inceledim. Beyaz bir tişört giymişti. Tişört iri gövdesini sarmıştı ve kaslarını da epey belli ediyordu. Altında da lacivert bir kot pantolon vardı.

Bakışlarımı biraz daha yukarı çıkarttığımda kaşlarım çatılmadan duramamıştı.

Biraz önce ettiğim dua pek etkili olmamış olacaktı ki kurt bakışlı hocam karşımdaydı. Yani herhalde. Yüzünü sadece yandan görmüştüm çünkü profilinde yan bir fotoğraf vardı.

"Bir yan profilinize bakabilir miyim acaba?"

"Ne?" Anında biçimli kaşları çatıldığında aramızdaki bitkinin yapraklarını ittirerek yüzümü görmesini sağladım. Maşallah bitkiyi de nasıl besledilerse boyu benim kadardı.

Ehliyet Kursu | TEXTINGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin