Serkan'a buluşacağımız kafenin konumunu attığımda Asrın'la beraber onun arabasına binmiş, kemerlerimizi takmıştık. Yine gözleri benim üzerimdeydi ve yine kemerimi kontrol etmişti. Garip bir ifadeyle bakmadan edemesem de tek kelime etmemiştim.
Sonuçta birilerinin yaralarını deşmek gibi bir amacım yoktu. Asrın'ı asla üzmek istemezdim.
Serkan'a dördüncü kişi bulması için darlayıcı mesajlar atmıştım. O da bana rahat olmamı, o işi hallettiğini söylemişti. Güveniyor muydum? Asla ama kankamdı ya güveniyormuş gibi yapmadan edememiştim.
"Okey'de iyi misin?" Merakla Asrın'a baktığımda gözlerini yoldan çekmeden cevap verdi.
"Genelde ben kazanırım."
"Çünkü benimle hiç oynamamışsın," dedim neşeli bir sesle. Ana karnında oynamaya başlamış olsam anca bu kadar iyi oynardım. Tabii işin içine hile hurda kattığım için de yenilmiyordum ama yakalanmadığım sürece devam edecektim.
"Taş çaldığını öğrendim. Hileyle kazanmak sayılmaz," dedi iyilerin dostu, kötülerin düşmanı biri gibi. Ben hileyle kazanmayı seviyordum belki?
"Taş çaldığımı kanıtla o zaman." Asla kanıtlayamazdı. Ben bu işlerde ustaydım. Eğer kumar oynamak yasal olsaydı eminim onda bile hile hurdayla kazanırdım da götüm yemiyordu.
"Kanıtlayacağım zaten." Yüzünde kendinden emin bir tebessüm belirdi ve bana kısaca baktı. "İddiada ne isteyeceğimizi belirleyelim bence."
"Dünyaları istesen de kazanamayacaksın." Ben de kendimden emindim çok şükür. Arkama yaslanıp camdan dışarı bakarken ne istesem acaba diye düşünüyordum. Büyük bir şey istemeliydim ki ileride yararıma dokunsun.
"Eğer kazanırsam ehliyetimi aldıktan sonra arabanı bir haftalığına çalıp tatile gideceğim." Tatillere bayılan benim için çok cazip bir teklif sunduğumda, sırf bunun için bile yakalanmamak için uğraşırdım. Asrın'ın kazanması çok zordu çünkü karşısında ben vardım.
Kafenin önündeki park yerine tek seferde park edip arabayı durdurduğunda bana döndü ve yüzündeki gülümsemeyle gözlerime baktı. "Kazanamayacaksın ama kabul."
"Çok önemli değil ama meraktan soruyorum. Sen ne isteyeceksin acaba?" Benden alabileceği neredeyse hiçbir şey yoktu. Ne arabam ne de param vardı. Fasfakirdim ne yazık ki.
O da benden bir şey alamayacağını düşünüyormuş gibi dikkatle yüzüme bakarken merakla bir cevap vermesini bekliyordum.
"Eğer ben kazanırsam bir hafta boyunca," diye cümleye girdikten sonra duraksayıp dudaklarını ıslattı. "...bana yemek yapacaksın."
"Sen yemek yapamıyor musun acaba?" Tamamen ona dönüp kemerimi söktüm.
O da kemerini söküp bana biraz yaklaştığında yüzlerimiz karşılıklıydı. "Yapıyorum ama eminim sen benden daha iyi yapıyorsundur. Hem aklıma bir tek bu geldi."
"O zaman şansına küs hocam çünkü yemeklerini kendin yapmaya devam edeceksin." Uzanıp burnuna işaret parmağımla dokunduğumda gülmeden edemedim. Bana resmen far görmüş tavşan şaşkınlığında baktı ama ben şaşkınlığından yararlanıp hemen arabadan indim. Babamın arabası olsa ve araba BMW olmasa kesin kapıyı sert kapatırdım ama içim el vermemişti sert kapatmaya bu yüzden yavaşça kapattım.
Kafeye doğru ilerlerken adımlarım emindi çünkü kazanacağımdan emindim. Ben bu hayata kumarda kazanmak için gelmiştim. İşte bu yüzden aşk hayatım bozuk bir yoldu da ben gidemiyordum.
Kafeye girdiğimde Serkan'ın sarı kafasını ve yanındaki siyah saçlı kızı hemen fark ettim. Serkan'ın çoğu arkadaşını tanıyordum ama yanındaki kızla tanışmamıştım. Sırtı bize dönük olduğu için kim olduğunu da kestiremiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ehliyet Kursu | TEXTING
Short Storyİdil: Nasıl ya şimdi frene ve gaza basınca ekran resmi alınmıyor mu? İdil: YIKILDIM İdil: Nasıl olmaz???? Ehliyet Hocası: Bininciye söylüyorum asla ama asla aynı anda basmıyoruz ikisine. İdil: Ekran görüntüsü alıyoruz da beni mi kandırıyorsunuz h...