-27-

12.1K 795 1.1K
                                    

"Gerçekten bu kombinle yemek yapan hiç kimse görmemiştim." Serkan, üzerimdekilere bakıp burun kıvırırken kucağımdaki Pişmaniye'yi okşamaya devam ettim. Biraz sonra Serkan'a saldırmasını söyleyecektim yoksa ben saldıracaktım.

"Ne varmış kombinimde ya? Ceketi çıkarttım işte ne takıyorsun hâlâ?" Pişmaniye sanki beni anlamış gibi yanımda oturan Serkan'a pati attığında güldüm. "Kız aferin Pişmaniye."

"Ne zamandan beri kızımın adı Pişmaniye oldu?" Asrın, Azrail gibi başımda dikilip ellerini belinin üzerine yerleştirerek resmen anne duruşuyla bana bakarken dudağımı büküp başımı kaldırarak yüzüne baktım.

İdil sakın düşme koçum çünkü işler boka dönmeden toparlanmamız gerek!

"Ben bu eve girdiğim andan beri. Ne o hocam kızınıza ad koysaydınız bana ne?" Gözlerimi onun yakışıklı yüzünden çekip kucağımdaki Pişmaniye'ye baktım. "Hem kızın adını beğendi bence. Değil mi kız Pişmaniye?"

Pişmaniye bana aşık olmuş olmalıydı ki bir anda yüzüme doğru başını kaldırıp yanağımı yalamıştı. Zafer dolu ifadelerle bir Serkan'a bir de Asrın'a baktım. "Kızın artık benim Pişmaniye'm. Köşende ağlayabilirsin hocam."

Asrın demeyi kendime yasaklamış gibiydim. Sanki Asrın dersem aramızdaki ilişki farklı olacaktı. Aman tadımız kaçmasın canım.

"Kıza bak hem Asrın'ın kedisini hem kalbini çaldı." Serkan lüzumsuz bir yorumda bulunduğunda ayağımla bacağına sert bir tekme atıp Pişmaniye'yi de üzerine saldım. Pişmaniye onu tırmalarken Serkan inliyor ve Pişmaniye'yi üzerinden almam için bana sesleniyordu.

"Oh olsun sana limon kafa! Kedisini çaldım ama kalbini çalmadım, çalmayacağım işte!" Üzerimdeki siyah, beli adeta bir korse gibi sıkan straplezi düzeltip oturduğum yerden kalktım. Tamam, ikisi de biraz haklı olabilirdi çünkü üzerimdeki dardı ve beli korse şeklinde olduğu için hareket etmekte biraz zorlanıyordum ama üstesinden gelemeyeceğim bir şey değildi.

"Kızımı rahat bırakır mısınız artık?" Asrın, Serkan'ı tırmalamaktan beter etmiş Pişmaniye'yi kucağına aldı ve başının üstünü öptü. "Duygularını iyice karıştırdınız hayvanın. Kime ne hissedeceğini şaşırdı kızım."

"Aman babası da inşallah ona çekmemiştir." Serkan'ın kafasına bir şey atmak için bakındım ama bulamadım bu yüzden ona kötü kötü bakmakla yetindim.

"Hocam ben ellerimi yıkayıp mutfağa geçiyorum o zaman."

Asrın, Pişmaniye'yi yere bırakıp bana döndü. "İstersen tişört vereyim üzerine. Zor nefes alıyormuş gibi duruyorsun."

Asrın'ın bana tişört verdiğini ve kokusunun sinmiş olduğu tişörtü giydiğimi düşündüğümde bile kalbimin hızlanması hiç etik değildi. Kalbimle işim vardı resmen. Savaşı kazanan ben olmak için her şeyi yapacaktım ve yapacaklarım arasında son nefesimi vereceğim korseli üstümle yemek yapmak da vardı. Hayatta Asrın'ın tişörtünü giyemezdim.

Asrın'ın tişörtünü giyersem kendimi tutamayabilirdim. Sonuçta onun kokusu vardı ve koku zaafımdı. Kendimi bir anda Asrın'ı yanıma çekerken düşünmüştüm ve bu fikrin hiç iyi olmadığına kanaat getirmiştim.

Bir şeyi istiyorsam o şey ne olursa olsun elde edene kadar yapardım ve eğer Asrın istediğim biri olursa o zaman gerçekten boku yerdim çünkü sınırları olan biri değildim. Utanmazdım ya da düşünmezdim sadece yapardım.

"Gerek yok hocam. Nefes de alıyorum ayrıca. Bak." Birkaç defa nefes alıp kanıtladığımda Asrın omuz silkti.

"Sen bilirsin. Yine de istersen söyle, veririm."

Ehliyet Kursu | TEXTINGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin