-59-

5.1K 447 535
                                    

Medya: İdil ve Asrın 💘🤤

İdil'in üzerindeki kıyafet bölümde giydiği kıyafet 💖

İyi okumalar bebekler 💓

***

"Şunu da iç bakayım." Annem, avucumun içine pirinç dökünce omuzlarımı ovan İlkay konuştu. "Anne neden bana üniversite sınavına girerken pirinç yutturmadın? Ben üvey miyim?"

"Seni mandalina ağacıdan topladığımızı hatırlatırım," diyerek avucumdaki birkaç pirinç tanesine yüzümü buruşturarak baktım. Annem kafayı yemişti ve bana okuyup üflediği, hatta yetmiyormuş gibi akrabaların okuyup üflediği her şeyi yedirip içirmeye çalışıyordu. Kendimi savaşa giden bir asker gibi hissediyordum. Alt tarafı ehliyet sınavına gidiyordum!

"Anne bu ne Allah aşkına? Daha az önce okunmuş su içtim ya," diye isyan ederek elimdeki pirinçleri çöpe atmak için ilerlemeye kalktım ama omuzlarıma masaj yapan İlkay beni durdurdu. Ne ara omuzlarıma masaj yapmaya başlamıştı anlamıyordum. Sanırım okunmuş suyu yutarken boğulduğum an yapmaya başlamıştı.

Kız İdil sanırım okunmuş su sana yaramadı. Ne kadar imansızsan artık...

Bu konu hakkında yorum yapmayacaktım.

"Okummuş su farklı, pirinç farklı. Üç tanecik pirinç yutsan bir şey eksilmez senden." Annem, söylene söylene yanımdan ayrıldı.

"Bu ne ya? Daha bir şey yutacak mıyım ben?" diye arkasından bağırdığımda ne ara geldiğini anlayamadığım ve benim için hazırlanmış annemin meşhur tarçınlı kekinden yiyen Serkan, ağzı dolu bir şekilde konuştu. "Fasülye de yutman lazım."

"Oldu olacak içimde yemek pişirelim. Pirinç, su, fasülye... Tuz eksik bir!" Huysuzca söylenirken omuzlarımı sertçe sıkan İlkay yüzünden yüzümü buruşturdum. "Sen de neden omuzlarımı sıkıyorsun be! Kafayı yediniz cidden. Üniversite sınavımda bile bu kadar hazırlamamıştınız beni! Ne oluyor Allah aşkına?"

"Üniversite sınavına binlerce lira dökmediğimiz için," dedi İlkay omuzlarımdaki ellerini çekip Serkan'ın yanına çöktü. "Valla geçtin geçtin yoksa babam sana bir daha yatırım yapmaz."

"Bana olan güveniniz gözlerimi yaşarttı valla," dedim gözlerimi devirerek. Avucumdaki pirinç tanelerini hatırladığımda yanaklarımı şişirip shot atarcasına hepsini ağzıma attım ve masadaki suyu da bir dikişte içtim. Böyle şeylere inanmasam da mutfağa gidip çöpe atmaya çok üşenmiştim cidden.

"Balım valla ben sana çok güveniyorum. Bütün güvenim seninle." Serkan, kekin son parçasını da ağzına attığında kaşlarım çatıldı.

"Senin ne işin var burada acaba? İşte olman gerekmiyor muydu Serkan?" Bu çocuk, son zamanlarda işe hiç gitmiyor muydu yoksa ben mi kafamda kuruyordum anlamıyordum. Zaten eski neşesinden eser yoktu. Üzülüyordum valla.

"Öğleden sonra gideceğim," dedi ve sarı saçlarını dağıttı. "Malum artık bana çok ihtiyaçları yok. Ben de bari sana desteğe geleyim dedim. Ben de gelirim ve park edişini falan izlerim bir köşede."

Kaşlarımı kaldırmamın nedeni Serkan'ın bizimle gelecek olmasınaydı.

"Serkan sen üniversite sınavımda bile beni satmış birisisin," dedim kinli kinli. "Annemlerin başına güneş geçmesin diye eve gönderip telefonum, param, neyim varsa alarak beni orada bırakıp gittin ve ben eve yürüyüp kapıda kaldım!"

O kara gün gözümün önünden geçerken Serkan mahçup bir ifadeyle bana baktı. Gerçi pek mahçup da değilmiş gibiydi. Sonuçta o da şerefsiz bir erkekti.

Ehliyet Kursu | TEXTINGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin