Ehliyet Kursu | TEXTING

-25-

Serkan: Bugün dersten sonra okey atar mıyız?

İdil: Atamayız :(

Serkan: Nasıl ya sen okey dediğim an uçarak gelirsin

Serkan: Hayırdır?

İdil: İddia belasını nasıl unuttun acaba?

İdil: Asrın'a yemek yapmaya gitmem gerek

Serkan: He doğru lan

Serkan: Okeyden daha iyi bir yakınlaşma bu

Serkan: Ben de ikinizi de çağırıp yakınlaştırmaya çalışacaktım

İdil: Aman ne hayırlı bir arkadaş

Serkan: Öyleyim tabii

Serkan: İddia işini de ben atmıştım ortaya

İdil: Dost musun düşman mı?

Serkan: Tabii ki dostum

Serkan: Tek istediğim şey ikinizin evlenip bana yeğen yapması

İdil: Çok beklersin canım

İdil: Ben sana yalvarıyor muyum evlen diye?

İdil: Hem yaşın da geldi artık

İdil: Sen evlen

Serkan: Konu nasıl bana geldi acaba?

İdil: Ben getiririm o konuyu sana

İdil: Benim neden yengem yok acaba?

İdil: Bana ve Asrın'a bakacağına kendine birini bul da öyle gel Serkan

Serkan: Kendime bulmadan önce sizi yapmam lazım

Serkan: Kusura bakma kızım

İdil: Üf o zaman evde kaldın sen

Serkan: O işler öyle olmuyor ama neyse

Serkan: Sizi bir el ele görsem yetecek de inatçı keçisiniz

İdil: Tm

İdil: Hadi ben derse gidiyorum

Serkan: İyi dinle dersi Asrın'a dalıp gitme

İdil: Ben Asrın'a falan dalmıyorum yalancı pislik

Serkan: Tamam öyle olsun

Serkan: İyi dersler balım

İdil: Tşk bro

***

Asrın'ın arabasını kurs yerinin önündeki park yerinde göremediğim için biraz şaşırmış olsam da belki başka bir yere park etmiştir diye düşünmüştüm. Sonuçta her zaman park yeri bulunmayabilirdi. O da uzağa park etmek zorunda kalmış olabilirdi. Bunlar normal şeylerdi canım.

"İdil?" Kurs yerine gireceğim vakit tanıdık ama hiç tanımak istemediğim birinin sesi kulağıma dolduğunda cam kapıdan yansımama baktım. Üzerimde siyah bir ceket ve onun takımından siyah bir kumaş pantolon vardı. İçinde de deri, bedenimi saran ve beli korse şeklinde olan straplez bir üst vardı. Turuncu saçlarım önüme gelmesin diye topuz yapmıştım. Yüzümde de hafif bir makyaj vardı.

Kısacası eski sevgiliyi pişman edebilecek kadar güzeldim.

Sanki ayrılırken beddualar edip birbirimizi her yerden engellememişiz gibi ona dönüp yapay bir şaşkınlıkla gülümsedim. "Aa Can. Ne arıyorsun burada?"