-52-

5.7K 519 291
                                    

Normalde her durumu şakayla, dalga geçerek atlatabilirdim. Ortamların neşe kaynağıydım ve üzgün olsam da herkesi neşelendirebilirdim. Bunu yapmak benim için kolaydı çünkü çok ve boş konuşurdum. İnsanların zihnindeki her şeyi böylelikle unutturur, biraz olsun rahatlamalarına neden olurdum. Kelimelerim, benim sahip olduğum en iyi şeydi.

Şimdiyse hiçbirine ulaşamıyordum. Böyle bir durumda nasıl Asrın'ın kafasını dağıtabilirdim onu da bilmiyordum. Bütün kelimelerim yok oluvermişti ve rahatsız olduğum sessizlikle kalakalmıştık.

Asrın da sessizliğe katlanamıyormuş gibi radyoyu açtı ve bir saat kadar olan yolculuğumuzda, ikimizin de tarzı olmadığına emin olduğum Türkçe Pop şarkılarını dinledik.

Asrın, evden ayrılmak zorunda kaldığında, birkaç parça eşyasıyla beraber şehri de terk etmişti. Beş yıldır da hiç çocukluğunun, gençliğinin geçtiği bu şehre gelmemişti. Onun için ne kadar zor olduğunu bilirken hiçbir şey yapamamak canımı sıkıyordu.

"İlk önce seni birisiyle tanıştırmak istiyorum," dedi Asrın uzun süren sessizliğini kesip şehir mezarlığı yazan tabelayı takip ederek sağa saparken. "Mezarlıktan korkar mısın?"

"Korkmam. Küçükken dedemi ziyarete giderdim hep," dedim buruk bir gülümsemeyle camdan dışarıya bakarken.

Başın sağ olsun demedi çünkü bu cümlenin can yaktığını düşünüyordu. Sessizliğine devam ederken arabayı park etti ve bana döndü. "En son cenazede gelmiştim. Gelmese miydim acaba?"

"O senin ablan. Eminim ki gelmeni isterdi," dedim ve eline uzanıp hafifçe sıktım. "Buraya yüzleşmeye geldin, Asrın. Ablanla da yüzleşmelisin."

"Ölülerle nasıl yüzleşilir bilmiyorum ki," dedi çocuk gibi. "Her şeyi bir kere elime yüzüme bulaştırdım. Ya tekrar bulaştırırsam?"

"Öyle bir şey olmayacak. Ablan seni eminim ki cennetten dinliyordur ve anlıyordur. Sen suçlu değilsin." Asrın'ın eline uzandım ve destek olmak için sıktım. Mavi gözlerindeki buğu canımı sıkıyordu ama hiçbir şey yapamıyordum. Elimden gelen tek şey elini tutmak, onu desteklemekti.

"Tamam, yapabilirim bunu," dedi ve derin nefes alarak elimi dudaklarına kadar götürüp avucumun içine güçlü bir öpücük bıraktı. Hafiften çıkan sakalları avucumun içine batarken buruk da olsa gülümsemiştim. "İyi ki benimlesin."

"İyi ki seninleyim," dedim ben de onun gibi. Birkaç saniye hiçbir şey demeden birbirimize baktık. Daha sonra bu sessizliğe dayanamadığım için ona uzanıp dudaklarına kısacık bir öpücük bıraktıktan sonra arabadan indim.

Asrın'ı birkaç saniyeliğine arabada yalnız bırakırken etrafı inceliyordum. Burada Serkan'la tanışmıştı. Burada ailesi onu suçlamış, eski sevgilisiyle bu mezarlıkta ayrılmıştı.

Asrın için burası, acıdan başka bir şey demek değildi muhtemelen bu yüzden ona süre verdim. Yüzleşmesi ve kendini dinlemesi için.

Arabadan çıkıp yanıma geldiğinde hiç ayrılmamızı istemiyormuş gibi elime uzandı ve sıkı sıkıya tutarak beraber mezarlığa girdik. Altımda lacivert bir kot pantolon, üzerimde de dünyanın en düz, beyaz bir tişörtü ve Asrın'dan çaldığım lacivert kapüşonlusu vardı. Başımı kapatabilecek bir şey olmadığı için kapüşonlusunun şapkasını geçirdim. Asrın da o sıra bir noktaya baktı sessizce.

Baktığı noktada biri olduğunu fark ettiğimde kim olduğunu anlamak istercesine baktım. Üzeri simsiyah giyinmiş bir kadın vardı. Yüzünü görmediğim için yaşını tahmin edemiyordum ama bir mezarın önündeydi.

"Ablanın mezarı mı?" diye fısıldadım. Sanki sesli konuşursam burada yatan herkes rahatsız hissedermiş gibi gelmişti.

"Hayır," dedi Asrın ve bakışlarını o kadından çekip ilerlemeye başladı. Ben de onunla beraber ilerlerken içime garip hisler çöktüğü için gözlerimi o kadından ayıramıyordum.

Ehliyet Kursu | TEXTINGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin