-22-

12.9K 828 1.1K
                                    

Medya: İdil ve Asrın ve evet birbirlerine aşkla bakıyorlar sanki 🤤🥵💘

İyi okumalar kurt bakışlılarım 💘

***

Güçlükle açık duran gözlerimi kırpıştırıp sınıfa girdim ve bütün sinirimle eşyalarımı boş sandalyeye fırlattım. Hem sinirli hem uykulu hem de açtım. Bütün neşem gitmiş yerine bitmek bilmeyen sinir gelmişti ve sinirimi Asrın'a harcamak istediğim için kimseyle muhatap olmamıştım.

Yani dokunsalar patlayacak bir bomba gibiydim.

Yüzüme gelen saçlarımı hırsla ittirip sinirle nefes aldım. "Siz de gelmeyin yüzüme! Başıma ne geliyorsa güzelliğimden geliyor çünkü beni kıskanıyorlar! Asrın da kıskançlıktan kudurdu."

Daha çok kudururdu.

"Bakıyorum kendi kendine konuşurken bile benim adımı geçiriyorsun." Arsın'ın sinirimi bozan sesi kulağıma dolduğunda hemen ona doğru döndüm ve gözlerimdeki öfkeyi görmesini sağladım. Dudaklarının uçları yukarı kıvrılırken öfkemin onu neşelendirmesi hiç etik değildi.

"Bütün gece beni uyutmadığın için geçirmem normal!"

Asrın açık kapıya kısa bir bakış atıp hızla kapattığında başını iki yana sallamış ve gözlerini büyülterek bana bakmıştı. "Kızım şöyle söylemesene yanlış anlaşılacak cümleler bunlar."

"Herkes senin kadar sapık olmak zorunda değil Asrın Karabağ," dedim gözlerimi devirerek. Hem sapık hem haysiyetsiz hem kötü biriydi. Beni uyutmamıştı ve bütün nefretimi üstüne çekmişti. Şimdiden çekeceği vardı. Bakalım ilk kim bezecekti; ben mi o mu?

"Yine de bu dediğin yanlış anlaşılabilecek bir şey." Dudaklarını ıslatıp masasına doğru ilerlediğinde omuz silktim.

"Anlayan anlasın bana ne? Benim orada demek istediğim tuğla kitabını bir gecede bana boşu boşuna okutman! Etik miydi bu yaptığın?"

Bilgisayarının kapağını kaldırıp bana bir bakış attı. "Bence etikti. Böylelikle bir haftalık konunun hepsini öğrenmiş oldun."

Anında omuzlarım çöktü çünkü cümlesinden anladığım şey beni başından savmak istemesiydi. Kolay kolay moralimi bozan birisi değildim. İnsanların benim hakkımda dediklerini takmaz yine bildiğimi okurdum ama nedense Asrın'a bazen takılasım geliyordu ve şu an da o anlardan birindeydik.

"Anladım," diye mırıldandığımda şeffaf biri olduğum için bozulduğumu saklayamamıştım ve bundan nefret ediyordum. Ben de üzüldüğümü saklamak istiyordum, ben de rol yapmak istiyordum ama olmuyordu işte.

Yerime geçip tuğla kitabı çıkartırken öfkem yerini büyük bir üzüntüye bırakmıştı ve bunu biliyordum. Az önce biri bana dokunsa patlayacak bir bombayken şimdiyse dokunsalar ağlayacaktım.

"Ne oldu yüzün düştü sanki?"

Asrın slaytını yansıttığında omuz silktim. Konuşursam kesin ağlardım ve susturamazdı. Çok ağlayan biri de değildim. Tamam, babamla arabayı öğrenirken de çok ağlamışlığım olmuştu ama o babamdı. Nazımı çekecek biriydi ama Asrın bir yabancıydı.

"İdil?" Asrın önüme kadar gelip diz çökerek yüzüme baktığında mavi gözlerine baktım. O da ciddi bir ifadeyle bana bakıyordu. Büyük ihtimal neden bozulduğumu bile anlamamıştı. Anlamazdı zaten.

"İyiyim. Derse geçelim bitsin gitsin hemen."

"Seni kırdım mı?" Boncuk gibi parlayan mavi gözlerini gözlerime diktiği için zor açık tuttuğum gözlerimi kırpıştıramıyordum da. Kırpıştırırsam ağlama isteğimi itebilirdim ama dikkatle bana bakarken bu mümkün değildi.

Ehliyet Kursu | TEXTINGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin