Bölüm 2

1.2K 176 35
                                    

İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNİZE GÖRE GELİYOR... OTUZ BEŞ YORUMUN ALTINA BÖLÜM GELMEYECEKTİR... BOL KEYİFLER...


Hücre hapsinin üçüncü gününde kapı aniden açıldığında erkek kaşlarını çatarak ayağa kalktı. Yine mi bir suikast girişimiydi acaba? Sıkılmaya başlamıştı artık. Ancak düşündüğü gibi görünmüyordu. Genç kadın içeri girdiğinde merakı daha da pekişti.

Kollarını göğsünde birleştirdi ve başını yana eğdi. "Raquel Seras" diye mırıldandı. "Sizi burada görmek ne büyük şeref, majesteleri" derken abartılı bir referans verdi kadına.

Raquel onun alaycılığını yok saymayı tercih etti. Söz konusu durumda yapabileceği başka bir şey yoktu zaten. Sırtını hemen girişteki duvara yasladı ve ona baktı. "Gloria'yı öldürdüğün için benim de seni öldürmemi bekliyorlar" dedi en sonunda. "Böylece gücümü ortaya koyacağımı düşünüyorlar"

O, öyle düşünmüyor muydu? Kendisinden uzak durması bile hayal kırıklığıydı. Erkek bunu kabullenerek olduğu yere çöküp oturdu ve bacaklarını uzattı. Soğuk taş rahat değildi ama zaten minicik hücrenin içinde volta bile atabilecek yer yoktu. Ayakta durmak bile zordu.

"Sende beni öldürmeye mi geldin bu yüzden?"

Denerse ne yapacağından emin değildi. Elbette kendisini öldürmesine izin vermezdi ama bu kadının onda tuhaf bir yeri vardı. Bir şekilde onun kendisini ve olduğu canavarı kabul edeceğini düşünmüştü hep ama o uzak durmayı seçmişti. Ondaki bir şey kendisini çekiyordu ama kadın onu itmeyi seçmişti.

Raquel, kollarını göğsünde birleştirdi. "Artık sana Çaylak demiyorlar" diye mırıldandı. "Azrail diyorlar"

Ne dedikleri kimin umurundaydı ki? Kimse adını öğrenme zahmetine bile girmemişti. "Bu benim adım değil" dedi en sonunda sinirlenmeye başlıyordu artık. Başını iki yana salladı. "Benim adım değil" diye tekrarladı.

"Olabilir"

"Ne?"

Raquel derin bir nefes alıp doğruldu ve ona doğru bir adım attı. "Bu senin yeni adın olabilir" dedi. "Senin kim olduğunu biliyorum. Şehrin doğusunda doğmuş bir yetimsin. Serseriden başka bir şey değilsin. Ayak işçiliğini yaptığın adamlar seni gözden çıkardıkları için buradasın. Bir önemin ve bir değerin yok"

Kendisini mi araştırmıştı? Doğrusu bulduklarının hayal kırıklığından başka bir şey yaratmasını beklemezdi. Sonuçta söylediklerinde haklıydı. Yine de o hayat kendi hayatıydı. "Kim olduğumu hatırlattığın için teşekkürler" dedi asabi bir sesle. "Arada bir lazım olur"

"Kim olduğunu unut" dedi kadın hemen onun önünde durarak. "Burada bir krallık var ve ben onu yönetiyorum. Dışarıdaki hayatım umurumda bile değil"

"Ben burada kalmaya niyetli değilim"

Raquel bunu tahmin etmişti. Bir şekilde hep kendisini misafir gibi addettiğini fark etmişti. Hücresinde kendisine ait hiçbir şey yoktu. Kalıcı olmadığına inandığı için bunu yapıyordu. Onun kim olduğunu bildiğini söylerken şaka yapmamıştı. "Burası daha önce kaçtığın hapishanelere benzemez" dedi en sonunda tepeden ona bakarak.

Neyi anlamıyordu? Ayağa kalktı ve kadının hemen karşısında durdu. "Burada kurduğun krallığın ne önemi var?" diye bağırdı öfkeli bir şekilde. "Mahkûm olduğun gerçeğini değiştirir mi? Sen ve dört duvar arasındaki fareden başka bir şey değiliz. İstediğin kadar güçlü ol. Dışarıdaki devasa dünyanın yanında burada kral ya da kraliçe olmanın bir önemi yok"

Birinin kendisine böyle tepeden bakmasından hoşlanmazdı Raquel. Adamın boyunun kendisinden bu kadar uzun olduğunu fark etmemişti. Serseri olduğu duruşundan bile belliydi. Sokaklarda uyuyan bir adam her zaman tetikte olurdu. Eğer keş değilse tabi ki. Azrail'de öyle bir adamdı. "Dışarısı seni içeri tıktı" dedi en sonunda omuz silkerek.

Bir daha olmasına izin verir miydi? Hayır, o güçlü olmak istiyordu sadece. Kendisini çöp olarak düşünen herkese boyun eğdirme hırsı ve isteği vardı. Başını çevirip başka bir yöne baktı. Onunla tartışmanın bir anlamı yoktu. Buradaki hayatından memnun görünüyordu. "Eee?" dedi en sonunda. "O kadının intikamını alacak mısın?"

Bir an kimden bahsettiğini bile anlayamadı. Raquel onun ne demek istediğini anlamaya çalışarak bir an durdu ve en sonunda kahkahayı bastı. "Gloria mı?" dedi neşeli bir şekilde. "Kendi tercihlerinin peşinden gitti. Ben ona herhangi bir emir vermedim. Neden onun intikamını isteyeyim ki? Yerine pek çok kişi bulabilirim"

Dünyanın genel kanunu da bu şekildeydi zaten. Her zaman gidenin yerine yenisi geliyordu. "O zaman neden buradasın?" diye sordu en sonunda direk merak ettiği şeyi öğrenebilirdi.

Raquel bir süre merakla ona baktı. "Aslında merak ettiğim bir şey vardı" dedi en sonunda. "Onu neden reddettin? Gloria eski bir fahişe ve sana zevk vermeyi başarabilirdi. Belki de hayatında yaşayacağın en büyük zevk olurdu. Yoksa eşcinsel misin?"

Neden şimdi böyle bir şey soruyordu ki? "Gloria" dedi en sonunda belli ki öldürdüğü kadının ismi buydu. "Zerre zevk vermekle ilgilenmiyordu. O anda ya ben ya o durumu vardı. Bir kadına karşı o kadar nazik olamam"

Kadın bir süre sessizce onu izledi ve en sonunda kocaman gülümsedi. "Yani eşcinsel değilsin" dedi.

"Hayır, tanrı aşkına eşcinsel değilim." Olsa bile kesinlikle ilk geldiği günkü Bruno'ya tav olacağını da sanmıyordu. Ondan sonra gelenler de ondan iyi sayılmazlardı. "Kadınlardan hoşlanıyorum" dedi en sonunda.

"Bunu duyduğuma sevindim" dedi en sonunda ve elini ona doğru uzattı. Genç adam şüpheli bir şekilde bir süre eline baktı. Ardından meraklı bir şekilde avucuna bıraktı elini. Raquel onun elini sıktı. "O zaman bu krallığı benimle yönet" dedi en sonunda. "Yapabildiğimizi görürsek o zaman dışarı çıkalım ve kendi krallığımızı kuralım"

Duyduğu en aptalca teklifti. Hiçbir bağlılığı ve duygusal bir sözü bile yoktu. Onun kralı olarak yanında hüküm sürmesi mi gerekiyordu? Yoksa insanların korkularını onun için mi kullanmalıydı? Her türlü güce dayalı bir anlaşmaydı bu. Emin değildi ama nedense denemekten bir zarar gelmez gibi görünüyordu.

Elinde olmadan gülümsedi. Gloria'nın ölümünün bu kadar güzel sonuçları olabileceğini düşünmemişti.

ÇÖL GÜLÜ- MİLYONLUK BEBEK FİNAL KİTABIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin