Bölüm 12

842 142 37
                                    

İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNİZE GÖRE GELİYOR... OTUZ BEŞ YORUMUN ALTINA BÖLÜM GELMEYECEKTİR... BOL KEYİFLER...


Kadın, sığındığı kollardan başını kaldırdı ve tepelerinde yükselmeye başlayan güneş ışıklarına gözlerini kırpıştırarak baktı. Rahatsız bir yerde yatıyorlardı, çok kötü kokuyordu muhtemelen Caleb'ın kendini öldürmesine yetecek kadar da pisti.

Yavaşça doğrulup erkeğin kollarından sıyrıldı ve üzerlerindeki örtüyü bir kenara attı. Örtüde o kadar pisti ki kaskatı bir hale gelmişti. Başını çevirip uykudaki erkeğe baktı. Alnında ve boynunda bandajlar vardı. Öyle bir patlamadan böyle bir hasar hafif sayılırdı.

Kaçmakta biraz zorlanmışlardı. Ancak hala yıkılmakta olan binadan atlamayı başarmışlardı. Kimse gelmeden önce kalenin çevresinden ayrılabilmişlerdi. Kimseye haber verme şansları olmamıştı. Saklanmak ve iyileşmek için zamana ihtiyaçları vardı.

Arkasındaki erkeğin hareketlendiğini fark etti. Genç kadın yüzünü ovuşturdu ve ona baktı. "Kendini nasıl hissediyorsun?" diye sordu.

Boğazındaki bandajlara dokundu yüzünü buruşturarak. Biraz canı acıyordu. Konuşurken sesi çıkmıyordu. Pürüzlü bir fısıltı gibiydi. "Daha iyi zamanlarım olmuştu" diye fısıldadı. Ardından aşağı eğildi ve kadının bacağına dolandı. "Sen nasılsın?"

Düzgün yürümek için biraz zamana ihtiyacı vardı. Bacağı burkulmuştu ve kalçasına saplanmış cam parçaları vardı. Birbirlerini tedavi etmeye çalışmışlardı. Her ikisi de kendi başlarının çaresine bakmak konusunda iyilerdi. En zorlu zamanlarda bile sağ çıkmayı başarmışlardı.

Çok uzun süre boyunca çok iyi koşullarda yaşamıştı Azrail. Ancak eski bilgileri hala aklındaydı. Durumundan şikayetçi değildi. Çöl Gülü'de o da hayattaydılar sonuçta.

Nazikçe kadının saçlarını kenara çekti ve yüzünü ortaya çıkardı. Yüzü berelenmişti. Yanağındaki morluk göze çarpıyordu. Alnında çürükler vardı. Onu bu halde görmek eski günleri hatırlatıyordu. Çöl Gülü'nün gerçekten bir kraliçe olmadan hemen önceki zamanları gibiydi.

Kiralık katil olarak iş yaptıkları zamanda haftalarca böyle zorlu zamanlar geçirdikleri olurdu. Çok uzun zaman önce gibi geliyordu doğrusu. Hafifçe gülümsedi. "Bir kere daha seninle savaştığım için mutluyum" diye fısıldadı kadına.

Çöl Gülü, istemsizce gülümsedi. Titrek ve neşesizdi. "Hayatımız hep savaşarak geçti zaten" dedi. Belki de ilk defa yorgun görünüyordu. "Artık bitmesi gerekmiyor muydu? Başarmıştık. İstediğimiz gibi bir krallık kurmuştuk. Şimdi her şey sıfırdan başlamış gibi oldu"

Hayır, öyle olmamıştı. Bunun o da farkındaydı belki de ama şu anda yaşadıkları durumdan dolayı zorlanıyordu. Azrail, yavaşça ayağa kalktı. Bulundukları yer eski bir depoydu. Minik parmaklıklı bir pencereden sızan ışık dışında hiçbir şey yoktu. Farelere ev olmuştu artık. Uzun zaman önce terk edilmişti.

Onun önünde durdu ve diz çöktü. "Yaşadığımız hayat durmadan savaşmak zorunda kaldığımız bir hayat" dedi en sonunda. "Ama başından çok uzaktayız. Bize sadık olan insanlar var. Bizi bekliyorlar. Savaşmak için hazırlar"

Kendisine asla duygusal olmak için izin vermezdi. Onun kendisini böyle zayıf görmesinden nefret ediyordu. Ancak kendisini engelleyemiyordu. "Durmak istiyorum artık" derken gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı.

Onu ağlarken görmek...

O kadar nadir bir şeydi ki kalbinin sancıdığını hissediyordu. Kadının yüzünü elleri arasına aldı. Emekli olmak istediğini bilmiyordu. Karşısındaki kadın Çöl Gülü'ne hiç benzemiyordu. Gerçekten de yorgun ve korkmuş görünüyordu. Hiçbir şey onu korkutamazdı.

Bir süre öylece durdular. Erkek gözlerini sımsıkı kapadı. "Raquel" dedi en sonunda. "Eğer durmak istiyorsan dururuz ama bizim yüzümüzden tehlikede olan insanlar var. Bu işi bitirmeden senin pes etmene izin veremem"

Biliyordu. Sorunun farkındaydı. Ancak kendisini çok güçsüz hissediyordu. "Ne kadar ileri gidebiliriz ki?" diye sordu en sonunda. "Seni çok seviyorum ama bazen beni gerçekten korkutuyorsun. Senin için yapabileceklerimin sınırı yok ve senin için de olmadığını biliyorum"

Arkasından enkaz yığınına atlamıştı. Korktuğu şey kendisine bir şey olması değil ona bir şey olmasıydı. Ah, bu kadın onun ilk aşkıydı. Onsuz bir hayat yaşamak erkek için mümkün değildi. Onsuz geçen iki yıl bile Azrail için onunla birlikte geçmişti. Yaptığı her şey, attığı her adım onun içindi. Bundan sonra da böyle olacaktı.

Çöl Gülü, başını kaldırıp ona baktı. Gümüş rengi gözleri üzgün görünüyordu. Sırf o seviyor diye hep top sakalı bırakırdı ama şimdi yanaklarında da çıkmaya başlamıştı. Saçları yağlanmıştı. Normalde hep kısa olurdu ama şimdi tutamları ellerinin arasına rahat bir şekilde giriyordu. Kendisinin halini düşünemiyordu bile. Saçları karman çormandı. Yağlanmış ve kirlenmişlerdi. Kendisinden tiksinme noktasındaydı ve bir duşa gerçekten çok ihtiyacı vardı.

Devlet onların cesetlerini bulamadıkları sürece öldüklerini kabul etmezdi. En azından uzun bir süre ve bu süre içinde de Caleb ve diğerlerinin üstüne gitmeye devam ederlerdi.

Derin nefesler alıp kendisini sakinleştirmeye çalıştı. Ardından yanlışlığını kabul ederek başını salladı. "Onları kurtarmalıyız" dedi en sonunda. "Ancak bu halimizle yapamayız. İyileşmemiz lazım"

Ve bu pislik içindeki yerde bunu yapamazlardı. Yaralarının mikrop kapma ihtimali çok yüksekti. Sokakta ise pek çok ajan vardı. Kimse Azrail'in gerçek kimliğini ve yüzünü bilmiyordu ama Çöl Gülü'nü herkes çok iyi tanıyordu.

Erkek bir süre sessizce durdu. "Yine Raquel ve Adrian olmamız gerek" dedi en sonunda. "Bir süre içinde olsa kendi yarattığımız kimliklerimizi bırakmamız gerekiyor"

Genç kadın bunu kabul ediyordu. Hakkı vardı. Bu şekilde devam edemeyeceklerdi. "Masken yok" diye mırıldandı en sonunda.

Gerçekten de yoktu. O kadar uzun süre o maskenin arkasında yaşıyordu ki yüzünde olmaması kendisini çıplak hissetmesine neden oluyordu. Ancak yine de maskesiz olmak ona başka bir özgürlük veriyordu. Yüzünü saklamak gibi bir derdi yoktu artık. Kendisi olarak savaşmalıydı.

Hafifçe gülümsedi. "Caleb hayatının şokunu yaşayacak beni direk karşısında görünce"

Hakkını yememek gerekirdi. En uzun süredir onlarla beraber olan oydu ve o bile Azrail'in gerçek yüzünü ya da adını bilmiyordu. Bu konuda her zaman çok titiz davranmışlardı. Bu kimliksizlik Çöl Gülü'nün en büyük silahıydı. Ona verilen adı ve maskeyi bıraktığı zaman Adrian hiç kimseydi. Hiçbir kaydı yoktu. Bir zamanlar aldığı cezalar ve geri kalan her şey kayıtlardan silinmişti. Parmak izi, fotoğraflar, aile adı... Geriye hiçbir şey kalmamıştı.

Kayıtlarda kendisinin de özel bilgileri yoktu. Aile adı, parmak izi yoktu. Sadece bir resim ve rumuz dışında hiçbir şey... Ama o resmin varlığı bile onu büyük sıkıntıya sokuyordu. Yüzlerini gizleme fikrini bulduklarında Çöl Gülü için artık çok geçti. Sonuçta o çoktan tanınan biri haline gelmişti.

Önce bu saklandıkları delikten çıkmaları gerekiyordu. Kendilerine ufakta olsa bir motel bulmaları gerekiyordu ki hiç paraları yoktu. "Caleb ona önceden verdiğim emirleri hatırlıyordur" diye mırıldandı erkek en sonunda. "Belli noktalara para ve kimlikler bırakmış olmaları lazım"

Bu son derece işlerine yarardı. Genç kadın başını salladı sakince. "Bir makas, tıraş bıçağı, saç boyası gibi şeylere ihtiyacımız var" dedi en sonunda. Ardından başını eğip üzerlerindeki kıyafetlere baktı. Yer yer yırtılmış, kirlenmiş ve kan olmuşlardı. Çöl Gülü'nün bacağını sarmak için pantolonunun parçalarından birini Azrail parçalamıştı. "Yeni kıyafetler de çok iş görür" dedi en sonunda.

İyi bir başlangıçtı bu. Azrail başını kaldırıp küçük pencereden dışarı baktı. Ardından tekrar kadına döndü ve onu kendisine bastırarak sıkıca sarıldı. Onu korumak zorundaydı. Bu kadın onun kalbini taşıyordu. Eğer o ölürse Azrail'de ölürdü. Eğer Çöl Gülü kendisinde savaşacak takati bulamıyorsa o zaman Azrail her ikisi içinde savaşmalıydı.

Kimsenin karısına zarar vermesine izin vermeyecekti. 

ÇÖL GÜLÜ- MİLYONLUK BEBEK FİNAL KİTABIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin