İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNİZE GÖRE GELİYOR... OTUZ BEŞ YORUMUN ALTINA BÖLÜM GELMEYECEKTİR... BOL KEYİFLER...
NOT: YORUM SAYILARININ İSTENİLEN RAKAMLARA GELMEMESİ ÜZERİNE İNTİKAM ARENASI YAYINDAN KALDIRILDI. BUNDAN SONRA YAYINLAMAYA DEVAM ETMEMEYE KADAR VERDİM. YORUM YAPILMAYAN HİKAYELERİ SİLİYORUM.
Sadece bir buçuk haftadır ortalarda olmadığı düşünülünce bütün bu karmaşanın nedenini gerçekten çok merak ediyordu. Çaylak, neredeydi ve bütün bu şeylere nasıl izin veriyordu ki? Bir de kendisine kral mı diyordu?
Bu sabah yeni dönmüştü ve her ne olduysa kimse onu karşılamaya bile gelmemişti. Gardiyanlar bile onun gelişinin farkında değil gibiydiler ki giderek sinirlenmeye başlıyordu.
Bir duş alıp üstünü giyindi ve kafeteryaya doğru gitti. Çok açtı. Bir şeyler yiyip biraz uyumayı düşünüyordu. Asıl tuhaf olanı sanki başlarında kimse yokmuş gibi rahat rahat dövüşen ya da ulu orta sevişenlerdi. Bu hayvanları dizginlesin diye onu burada bırakmıştı ve şimdi hapishanedekiler o kadar kendinden geçmişti ki kendisinin varlığını bile fark etmemişlerdi.
Gardiyanlar buradaki taşkınlıkları bir nebzeye kadar görmezden geliyorlardı. İçlerinden birkaçının ölmesi onların işine geliyordu sonuçta. Ancak üremeleri hoş olmazdı.
Grace ve Anna, koşarak ona doğru geldiler. Her ikisi de hücresinin kapısını tutmakla görevliydi. Muhtemelen yukarıda onu görmüşlerdi ve koşarak aşağı inmişlerdi. Nefes nefese kalmışlardı. Grace'nın boynundaki mor izlerse gözden kaçmayacak gibiydi.
"Kaçtı" dedi Anna nefes nefese. "Nasıl olduğunu kimse bilmiyor"
Genç kadın başını yana eğdi ve dudaklarını büzdü. Neler olduğu hakkında en ufak bir fikri bile yoktu. Kadınlar da kendilerini toplamaya çalışırlarken bir şeyler geveliyorlardı ancak bölüm pörçük kelimeleri puzzle gibi birleştirmeye çalışacak sabrı yoktu.
Onlara arkasını döndü ve kendisine tabak alıp birkaç yemek seçip bir yere oturdu. Grace ve Anna, hemen yanına geldiler. Birkaç dakika kendilerini toplamak için beklediler. "Kraliçem" dedi Grace en sonunda. "Çaylak, kaçtı. İki gün önce hapishaneden bir şekilde kaçmayı başardı"
Makarnası birden ağzında büyümeye başladı. Çatalı gürültülü bir şekilde masaya düştü. Kaçmış mıydı? Kaçamazdı. Burası Celda 211'di. Burası dev bir ada hapishanesiydi. Kilometrelerce yakında bir kara parçası yoktu. O kadar mesafeyi yüzerek çıkamazdı.
Kimse bu adadan çıkamazdı. Kendisi için çıkacağı zamanlarda adaya erzak sağlamaya gelen gemiler ya da helikopterler kullanılıyordu. Bunun için özel izinleri vardı. Müdür, onun kim olduğunu az çok biliyordu ve buna rağmen izin vermesi gereken şeyleri biliyordu.
Onunsa hiçbir yardım almasına imkânı yoktu. Korkutucu veya gözü kara olabilirdi ama arkasında onu destekleyecek kimse yoktu. Yardım olmadan buradan kaçamazdı.
Genç kadın hızla ayağa kalktı. "Bu mümkün değil" dedi öfkeli bir şekilde.
Çöl Gülü, hızla arkasını döndü ve kafeteryadan dışarı çıktı. Merdivenleri ikişer üçer çıkarak Çaylak'ın hücresine gitti. Hücrenin girişi sarı bantla kapatılmıştı. Hücre duvarlarında kan vardı.
Genç kadın sarı bandı sertçe çekip attı ve içeri girdi. Grace ve Anna'da hemen arkasındaydı. "Çok korkunçtu" dedi Anna. "Her yerde kan vardı resmen."
"Kimmiş?"
"Bruno"
Kendi köpeğini mi öldürmüştü? Hücreler kilitlendikten sonra yapmış olması gerekiyordu. Bunu kargaşa çıkarmak için yapmıştı muhtemelen ama o zamanda onu yakalayıp tek kişilik hücreye tıkmaları gerekiyordu. Yolda mı kaçmıştı yoksa?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇÖL GÜLÜ- MİLYONLUK BEBEK FİNAL KİTABI
FantasyHERKES TARAFINDAN KORKULAN VE GERÇEK KİMLİĞİ HAKKINDA HİÇBİR ŞEY BİLİNMEYEN GİZEMLİ KRALİÇE GERİ DÖNDÜ. ÜSTELİK PEŞİNDE DEVLET VAR. AZRAİL, İKİ YIL BOYUNCA BU KADININ GERİ DÖNMESİNİ BEKLEDİ. ŞİMDİ ONU KORUMAK ADINA BÜYÜTTÜĞÜ BÜTÜN KRALLIĞINI ÖNE SÜR...