İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNİZE GÖRE GELİYOR... OTUZ BEŞ YORUMUN ALTINA BÖLÜM GELMEYECEKTİR... BOL KEYİFLER...
Genç adam, bir haftanın sonunda hücresinden çıktığında değişen bir şey olmamıştı. Raquel'in ziyaretinden sonra bilmiyordu belki de onu karşılamak için bir tür çiçekler ve havai kızlarını düşünmüş olabilirdi. Hücresine uğramadan duşlara doğru gitti. Hücrede geçen bir haftanın sonunda lağım çukurundan farksız kokuyordu.
Yolda giderken yanından geçen bir çamaşır arabasından havlu ve kıyafet aldı. İlk geldiği zaman duşlarda onu sıkıştırmaya çalışan çok fazla kişi olmuştu ama artık buna yaklaşabilecek kimse olmadığını biliyordu ya da belki de birileri olsa iyi olurdu. Haftaya biraz heyecan katarak başlamanın bir sorunu olmazdı.
Burada sular tabi ki asla sıcak akmıyordu. Kısa bir süre içinde olsa ılık ve sonra tekrar soğuyordu. Havluyla kıyafetlerini bir kenara koydu ve üzerindekileri çıkarıp bir kenara attı. Her neyse bile kendisini gayet iyi hissediyordu suyun altında. Kenarda duran sabunla saçlarını yıkamaya başladı.
"Islandığında çok lezzetli görünüyorsun"
Yüzündeki köpükleri silip başını çevirdi. Deli kadın biraz arkasında sandalyede oturmuş bacak bacak üstüne atmış bunu izliyordu. "Mahremiyet kelimesinin anlamını biliyor musun?"
Bu çok komik bir süre önce aynı şeyi o Gloria'ya söylemişti. Burada mahremiyet falan yoktu. Başını yana eğdi. "Burada yalnızız" dedi neşeli bir şekilde.
Erkek başını çevirip büyük duşa baktı. Duvara yapışık duş başlıklarının olduğu büyük seramik banyoda gerçekten de ikisinden de başka kimse yoktu. Gerçekten de bunun bir karşılama olduğunu düşünebilirdi herhalde. Kapının önünde kimsenin içeri girmemesi için birilerinin durduğunu tahmin edebiliyordu.
Sabunu tekrar eline alıp saçlarını bir kere daha köpürttü. Herhalde buraya gelmek istemesinin nedeni herhalde onu böyle dikizlemek olamazdı. Zaten bir anlaşmaya varmışlardı. Daha ne kadar orada durup onu izlemeye devam edecekti acaba? Bakışları rahatsızlık vermeye başlıyordu.
Kadının arkasından yaklaştığını hissedebiliyordu. Raquel ellerini erkeğin sırtına koydu ve kendi bedenini ona yasladı. Soyunmuştu belli ki. Yaramaz elleri arkasından uzanıp göğsüne gitti.
Erkek dişlerini sıkarak bedeninde gezinen ellere baktı. "Ne yapıyorsun?" dedi dişlerinin arasından.
"Yapmamalı mıyım?" diye sordu kadın ellerini aşağı götürdü onun erkekliğini yakaladı. Sırtına doğru bir nefes verdi. "Burada çok güzel şeyler saklıyormuşsun"
Gerçekten de onu yoldan çıkarmayı başarıyordu. Bu tarz konularla çok fazla işi olmadığı için en son ne zaman bir kadınla birlikte olduğunu bile hatırlamıyordu doğrusu. Dışarıdaki dünyada hayatta kalmak bu tarz şeylerden çok daha önemli olduğu için kesinlikle öncelikleri arasında değildi. Ancak burası bunun üzerine kurulmuş bir dünyaydı.
İnsanların çok fazla yapabilecek şeyleri yoktu. O yüzden günlerini birbirlerini becererek ya da öldürerek geçiriyorlardı. Kesinlikle baştan aşağı ilkellikten ibaretti.
Ellerini soğuk duvara dayadı ve onun masajına karşı kendini bıraktı. Gerçekten çok iyi hissediyordu. Başı geri doğru düştü. Kadın, parmak uçlarında yükseldi ve onun omuzlarına öpücük kondurdu. "Hoşuna gittiğini görebiliyorum" derken sesi bir mırlama gibiydi.
Hoşuna gitmişti gerçekten de hatta her geçen saniye daha da hoşlanıyordu bu durumdan. Ancak bir şekilde kendisini tamamen bırakamıyordu. Arkasındaki kadın tehlikeliydi ve onu tanımıyordu. Her ne olursa olsun gardını düşüremezdi.
Bir elini kadının elinin üzerine koydu ve kendinden uzaklaştırdı. Ne yazık ki bu işi bitirmek için gerçekten ona güvenebileceğini görmesi gerekiyordu. Derin bir nefes alıp kendisini sakinleştirmeye çalıştı. Çöl Gülü gibi bir kadının reddedilmeyi kabul edeceğini hiç sanmıyordu ama bu konuda yapabileceği bir şey yoktu.
Arkasını dönüp kadına baktı. Gerçekten hoşuna gitmemiş gibi görünüyordu. "Kadınlardan hoşlanıyor gibi görünüyordun oysaki" diye mırıldandı gözlerini aşağı dikerek.
Bu muhabbetin bitmesi gerekiyordu gerçekten de. Sıcak suyu kapattı ve beline bir havlu sardı. "Güvenlik, seksten çok önce gelir" dedi sakin bir şekilde. "Önce sana güvenebilmek istiyorum"
Çok şey istiyormuş gibi görünüyordu herhalde. Kadın sessizce ve asık bir suratla bir süre ona baktı. Herhalde güven konusunda o da en az kendisi kadar sıkıntılıydı. Elbette ki o da aynı durumları yaşıyordu. Her ikisi de kendilerine daha yarar sağlayacağına inandığı birini buldukları anda birbirine ihanet edebilirdi.
Çöl Gülü, bir elini beline koydu ve ona baktı. "Seksin güvenle bir alakası yok" dedi en sonunda. "Bu sadece basit bir ihtiyaç"
En zayıf anında olurdu. Dikkati dağılmış olurdu ve güvenmediği güçlü bir kadının avı olabilirdi. Çöl Gülü, bu adı kolay kazanmamıştı. Onun bu zamana kadar ıskaladığını kimse görmemişti. Başını iki yana salladı. Anlaşılan şuan için yapabilecekleri hiçbir şey yoktu.
"Seni buraya tıkanlara da güvenmiş miydin?"
Kadının soruyu sorup yanından geçti sessizce ve banyodan çıktı. Bir süre içinde olsa bu hapishanede onunla kalıp yönetebilirdi. Ancak bu işin büyümesine izin veremezdi. Çöl Gülü, tehlikeli bir kadındı ve ona kapılması demek erkeğin sonu olurdu.
Genç kadın, arkasından gelenleri umursamadan hücresine doğru gitti. Nadir bir şekilde kendisi de Çaylak gibi bu hücrede tek başına kalıyordu. Eskiden sağ kolu olarak adlandırdığı kişilerin yanında olmasından memnun olurdu ancak ihanetin ne zaman ortaya çıkacağı asla belli olmuyordu. Bu yüzden vazgeçmişti.
Aralarındaki en büyük fark ise kimse Çaylak ile aynı hücreyi paylaşmak istemiyordu çünkü korkuyorlardı. Ona oranla Çaylak kesinlikle çok daha acımasızdı. Çöl Gülü, birini öldürmeye karar verdiğinde bunu hızlı bir şekilde hallediyordu. Bruno ve diğerleri ise ölmemelerine rağmen bir daha asla eskisi gibi olamayacaklardı.
İnsanlar onun hücresinde kalmak istiyorlardı çünkü bu şekilde üstünlük sağlayabilirlerdi diğerlerine karşı. Ancak kimsenin Çaylak için böyle bir isteği yoktu. Üstelik konuşuyorlardı sürekli. Çöl Gülü'nün korktuğu için onu krallığının bir parçası yapmak istediğini söylüyorlardı.
Genç kadın, yatağına uzandı ve dalgın bir şekilde tavana bakmaya başladı. Gerçekten de neden onu öldürmemişti ya da gücünü göstermemişti? İçindeki bir şey buna izin vermemişti bir şekilde. İstese onu öldürebilirdi. Bunun için dibinde olmasına gerek yoktu.
En büyük avantajı buydu. Elindeki herhangi bir şeyi uzak mesafeden ne olursa olsun isabet ettirirdi. Asla kaçırdığı olmamıştı. O parmaklıkların arasından bile rahat bir şekilde hareketli bir hedefi vurabilirdi. Sırf bu yüzden bazı mahkûmları ufacık bir delik bile olmayan hücrelere tıkmak zorunda kalmışlardı. Sırf onları öldüremesin diye.
"Güven" diye mırıldandı kendi kendisine.
Reddedilmek alışkın olduğu bir şey değildi haliyle. Bu adamda tuhaflıklar hiç bitmiyordu. Arzu hissediyordu, onunla olmak istediğini gözleriyle görebiliyordu ama asla kendisine izin vermiyordu. Kontrolünü elinden bırakmamak için direniyordu.
Bu dünyada birilerine güvenerek hayatta kalınmazdı. Böyle bir şeyi düşünebilmek için ancak saf ya da salak olmak gerekirdi. Güven, sadece zayıfların uydurduğu bir şeydi. Bu adam gördüğü kadarıyla ne zayıftı ne aptaldı ne de saf buna karşılık bu saçmalığa inanıyor gibi görünüyordu.
Öfkeli bir şekilde hızla arkasını döndü ve yorganını üzerine çekti. Bütün keyfi kaçmıştı. O, Çöl Gülü'ydü. Kendisinden başka kimseye güvenmek gibi bir derdi yoktu. Eğer o adam ölmeyi bu kadar çok istiyorsa o zaman birilerine güvenmesinde sorun yoktu. Kendi başının çaresine bakması gerekecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇÖL GÜLÜ- MİLYONLUK BEBEK FİNAL KİTABI
FantasyHERKES TARAFINDAN KORKULAN VE GERÇEK KİMLİĞİ HAKKINDA HİÇBİR ŞEY BİLİNMEYEN GİZEMLİ KRALİÇE GERİ DÖNDÜ. ÜSTELİK PEŞİNDE DEVLET VAR. AZRAİL, İKİ YIL BOYUNCA BU KADININ GERİ DÖNMESİNİ BEKLEDİ. ŞİMDİ ONU KORUMAK ADINA BÜYÜTTÜĞÜ BÜTÜN KRALLIĞINI ÖNE SÜR...