Masaya oturduk. Biraz bekledikten sonra garson yemekleri getirdi. Yemekleri önümüze koydu.
"Burak bey başka bir isteğiniz var mı?"
"Işıl Hanıma sor."
"Işıl hanım bir isteğiniz var mı?" Dedi bana dönerek bu sefer.
"Yok teşekkür ederim." Dedim yapmacık bir gülümsemeyle. Sonra yanımızdan ayrıldı.
Yemeklerimizi yemeye başladık. Yemeklerimizi yerken, Burak sürekli olarak bana bakıyordu.
Ben sadece yemeğe odaklanmış bir şekilde yemeğimi yiyordum. Ne kadar Burak'a, o gözlerine bakmak istesem de bakmadım.
"Güzelim hâlâ mı?
Lütfen, gerçekten sen bana böyle davrandıkça, gözlerin gözlerime bakmadıkça resmen ölüyorum! Gerçekten Allah beni kahretseydi, keşke öyle yapmasaydım! ""Burak... Ben de affetmek istiyorum ama bilerek yapmıyorum.
O yaptığından sonra, hemen affetmemi bekleme, lütfen! ""Güzelim ben gerçekten o an Poyraz yazısını görünce... Lütfen sen de beni anla, doğru yaptım demiyorum ama sadece lütfen, o güzel gözlerini gözlerimden kaçırma!"
Ben Burak'a baktığımda, o bakmamaya çalıştığım gözleriyle göz göze geldim. Gözlerine baktığım an kalbim hızlı atmaya başladı. Bu yüzden bakmıyordum gözlerine. Gözlerine baktığımda sanki zaman duruyordu. Sadece birbirimize odaklanmış oluyorduk.
Tam o sırada bir ses geldi. Silah sesi... Cam kırıldı ve silahlar ile içeriye ateş etmeye başladılar.
Burak hemen belinden silahını çıkardı "Güzelim çabuk eğil!" Ben eğilirken Burak masadan kalktı. Hızlı bir şekilde kapıya doğru yürümeye başladı.
"BURAK!" Diye bağırdım arkasından gitmemesi için.
"Güzelim anlamıyor musun? Adamlarım yanımda değil diye bugünü beklediler. Eğer şimdi çıkmazsam... Seni kaybetmeyi göze alamam."
Bugün normal bir gün geçirmek istemiştik sadece. Allah kahretsin, keşke istemeseydik! Burak kapıdan çıkarken, ne kadar arkasından gitmemesi için bağırsam da beni dinlemeden kapıdan çıktı. Çıktığı gibi de silah sesleri kesildi.
Ben burada böylece durup, onun kendisini feda etmesini bekleyemezdim. Onun gidişini öylece izleyemezdim. O ölürken "iyi bari ben hayattayım." Diyemezdim. Hemen yerden kalkıp kapıya doğru yürüdüm.
Hiç tereddüt etmeden kapının önüne geldim. İki saniye bekledikten sonra gözlerimi kapatıp kapıyı açtım. Kapıdan çıktığımda, bir sürü silahlı adam Burak'ın etrafını çevirmişti.
Ben dışarı çıkar çıkmaz hepsi bana baktı. Burak'ta dahil.
"Güzelim ben sana ne dedim? Neden çıkıyorsun? Bir kere olsun dinele beni be güzelim!"
"Sen burada kendini feda ederken, içerde öylece gidişini izleyemezdim! Ne yapsaydım? İçerde saklanıp gitmenizi mi bekleseydim?"
Burak hiçbir şey demedi... Gözlerinin baktığı yere kafamı çevirdim. Karşımdan bana doğru gelen adama baktığım da, yavaş yavaş yürüyerek tam karşımda durdu.
Yirmi altı yaşında falandı, biraz kızıl gibiydi,hafif sakallıydı, saçı biraz uzundu,siyah pantolon,siyah gömlek ve üzerine siyah bir palto giymiş. 1.78 boylarında falandı,kilosu boyuna göre iyi gibi duruyordu.
Burak sinirle o adama bakarken, adam sırıtarak gözleriyle beni süzüp Burak'a döndü.
"Bu güzel hanımefendi kim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİRASÇILAR
ActionYine her sabah olduğu gibi kalkmıştım.Babamın şirkete çağırması üzerine hazırlanıp evden çıktım.Fakat şirket yerine kendimi, tanımadığım insanların ve bilmediğim bir arabanın içinde buldum.Babamın yaptığı hata yüzünden,büyük mafyalardan biri olan Bu...