18.Bölüm:İhanet

44 6 0
                                    

Babam ve adamları hepsi bana doğru bakarken ilk önce hepsine tek tek baktım,sonra hızlı ve sert bir şekilde yürümeye başladım. Burak'tan alışmıştım böyle yürümeye.

Yanlarına gittiğimde babam çoktan oturduğu yerden kalkmıştı. Ayağa kalkıp bana doğru döndü,beni baştan aşağı süzdükten sonra kollarını açtı bana sarılmak için bir adım attığın da, ben de ani bir refleksle bir adım geri gittim.

Bu yaptıklarından ve tehditlerinden sonra ne yapmamı bekliyordu? Babam diyip sarılmamı mı?   Bilip de bilmemezlikten gelen gözleriyle bakarken ben karşımda duran adamın kim olduğunu anlamaya çalışıyordum.

Babam mı? Burak'ın düşmanı mı? Yaksa benim düşmanım mı?

"Kızım sırılsıklam olmuşsun hadi gel eve gidelim. Yoksa hasta olacaksın." Benim ağlamaktan gözlerim mosmor olmuştu ve o karşımda sırıtıyordu.

Hiçbir şey söylemediğim de yüzünde ki o alaylı gülümseme gitti.

"Takip et!" Dedi ve arkasını dönüp gitti. Sanki başka bir şey yapacaktım. Arkasından gittiğim de pastaneden çıktık ve kapının orada olan araba doğru ilerledik.

O sırada babam adamlarına "Ben kızımla yalnız bineceğim. Siz diğer arabalarla gelin." Dedi ve sürücü koltuğuna bindi,ben de yanında ki yolcu koltuğuna bindim.

Arabayı çalıştırıp sürmeye başladı. Fazla geçmeden sert bir sesle "Telefonunu ver." diyerek ellini uzattı. Neden istediğini biliyordum takip etmelerinden, bulmalarından korkuyordu. Telefonu cebimden çıkartıp eline sert bir şekilde verdim ve tekrar ellerimi cebime soktum camdan dışarıya bakmaya başladım.

Camı açıp elindeki telefonumu fırlattığında telefon gibi benim de içim parçalanmıştı. O telefonu bana Burak almıştı,o bana Burak'ın hediyesiydi. Gözümden yaşlar akarken cama vuran yağmur damlalarını izledim.

Kafamı camdan hiç çevirmeden duygusuz şekilde "Neden bunu yaptın?" Diye sordum tek nefeste. Kafasını yoldan çevirmeden sırıtmaya başladı. Bu benim babam olamazdı,benim babam değildi. Bakışlarından, gülüşünden... Her şeyi değişmişti. Ben babamı tanıyamıyordum.

"Çünkü güzel kızım sen bizim düşmanımız ile birlik oldun.
Onun yalanlarına inandın,ilk kaçırıldığın da kimin kaçırdığını, nereye kaçırdığını biliyordum. Gelmememin nedeni sana zarar vermeyeceğini bilmemdi. Ben kötü işlere bulaştım. O yüzden yurt dışına çıktım,senin Burak denen herifin yanında daha güvenli olacağını düşündüm. "

"Peki neden şimdi beni sevdiğim adamdan ayırdın? Ben sırf o üzülmesin diye ona ihanet ettim. Senin için babalık bu mu? Kızını yanında tutmak. Bu kadar mı?"

Yine o gülümsemesini yapıp kafasını olumsuz yönde iki yana doğru salladı.

"Hayır. Açıkça yüzüne söylemek gerekirse senin hayatta olman ya da Burak'ın sana bir şey yapıp yapmadığı ile ilgilenmiyorum.
Ben senin ölüm haberini beklerken Burak ile birlikteliğinizin haberi geldi. İşte o an verdim kararımı.
Ne yapacak edecek seni yanıma alacaktım. Neden diye soruyorsundur şimdi. Ben cevabını söyleyim. Çünkü sen artık zayıf halkasın. " Gözlerini yoldan ayırıp bana baktığında ben iğrenerek ve ağlayarak ona bakıyordum.

"Ahh, ahh!" Dedi sonra tekrar önüne döndü. "Sen Burak'ın zayıf halkasısın. Burak sen olmadan ölü gibi olacak,onu yenmek artık çocuk oyuncağı." Derin bir nefes alıp verdim.

Gözlerimi sıkıca kapattım,söylediği her şey kafamda dönüyordu.

"Neden? Baba sana tek bir soru soruyorum. Beni neden kurtarmak istemedin? Neden ölüp ölmemem umurunda olmadı?"

"Çünkü senden daha önemli işlerim vardı. Benim hayatım da tehlikedeyken ilk önce seni kurtaramazdım. "

"Neden bir anda benden nefret etmeye başladın? Ben senin kızın değil miyim? Neden sevmedim?" Sesim çok yüksek çıkıyordu,hatta bağırıyordum. Gözyaşlarım akarken, bağırırken karşımda sadece araba sürüyordu.

"Değilsin." Tek nefeste ve hecede bir anda demişti. "Benim kızım değilsin. Büyük ihtimal annenin sürttüğü adamın birindensin."

"Ne! Nasıl ya?" Gerçek 'baban değilim.' mi dedi o? Ben az önce ne duydum? Yine zamanın,kalbimin durduğu anlardan biriydi .

"Duydun. Annen beni birçok kez aldattı. Sırf sevdiğim için görmezden geldim. Sonra sen dünyaya geldin.
Al senin kızın diye verdiler,nereden bilebilirdim kızım olmadığını?
Sana baktım, büyüttüm,sevdim ama bir gün annen evden kaçtı. Bakmadığım,aramadığım yer kalmadı.
Sonra tek varlığım sen oldun,şüphe ediyordum ama DNA testi yaptırmaya cesaretim yoktu. Sen kaçırıldıktan sonra tarağından aldığım saçınla yaptırdığım da benim kızım olmadığını öğrendim. "

"Sonra da umurunda olmadım,ama sonra beni kullanmak istedin."

"Seni ben büyüttüğüm için bazı şeyleri çok çabuk kavrıyorsun."

Kelimeler,cümleler hepsi boğazım da kaldı gözlerimi sıkı sıkı kapattım. Boynuma batırılan iğne ile inleyerek gözlerimi açtığımda boynumun olduğu yere iğne saplamıştı. "İyi uykular kızım." Dedikten sonra gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başladığında karanlığa doğru hapsoldum.

*Burak'ın Anlatımıyla*

Odama gittiğim de Işıl da bir şeyler olduğunu anladım. Onu buna zorlayan ne olabilir ki? Ben bunları düşünürken kaçıncı şişeyi içtiğimi bilmiyordum.

O kadar fazla içtim ki saat 23 gibi sızmışım. Oğuz'un beni dürtmesi ve "Abi acil kalk,yenge yok!" demesiyle gözlerimi açıp hemen yataktan kalktım. Aklıma kötü düşünceler gelmeye başlamıştı.

"Nasıl yok?"

"Abi bildiğin yenge bizim çocuklara 'acıktım yemek almaya gidiyorum.' diyerek kandırmış."

"Nerde şu an?"

"Bilmiyoruz ama her yerde arıyoruz. Abi bir şey daha var. Ben yengeme güvenirim ama onun yaptığını kanıtlayan kameralar var."

"Ne diyosun Oğuz? Açık açık söylesene ne geveliyon?"

"Abi hani şu son ihale için hazırladığın,ihaleyi bizim almamızı sağlayacak,Erdoğan'ın gerçek yüzünü gösteren belgeler vardı ya,"

"Ne olmuş o belgelere?" Ne diyeceğini tahmin ediyordum. Ama inanmıyordum,konuyu başka yerlere çeker belki,başka isim söyle diye soruyordum.

"Abi o belgeleri... Abi belgeleri yenge alıp kaçmış. Demek istemiyorum ama..."

"Sus Oğuz!" Ne demek istediğini anlamıştım. Ben bir şeyler olduğunu anlamıştım zaten ama Işıl'ın bana ihanet edeceğini,aklımın ucundan dahi geçirmemiştim.

"Oğuz Işıl'ı hemen bulmamız lazım. Işıl bize ihanet falan da etmedi."

"Nereden biliyorsun abi? Tamam ben de inanmıyorum ama benim sebebim, onun kötü niyetli biri olduğunu düşünmemem. Sen neden sana ihanet etmediğini düşünüyorsun? Bu hayatta en nefret ettiğin şey ihanet ve yalanken, 'ihanet ve yalanın açıklaması olmaz.' derken. "

"Oğuz, Işıl bana ayrılmak istediğini söyledi. Gözlerine baktığım da gözlerini kaçırdı,o hiç böyle yapmazdı. Yalan söylediğini anlamıştım ama bunu yapabileceğini düşünmüyordum,kesin bir şey var."

"Tamam abi her yere bakıyoruz zaten. Telefonun sinyaline bakıp gittiğimizde bizim şu araziye giden yolda bulduk. Zaten bulur bulmaz yanına geldim. Belki yenge gerçekten yemek yemeye gitmiştir diye ilk önce emin olmak istedik."

"O telefonu o atmadı,o telefonu buluştuğu kişi attı. Işıl böyle bir şey yapmaz."

"Abi zaten en güvendiklerimiz vurmaz mı? Işıl yengenin yeri her zaman ayrı. Ona her zaman güvenirim ama gerçekten neden böyle bir şey yapsın? Ya da eğer kötü bir şey varsa neden sana söylemedi?"

"Bilmiyorum Oğuz,bilmiyorum ama şu an tek istediğim şey; Işıl'ı bulmak. Onun iyi olup olmadığını görmek,sonra isterse ayrılsın,bağırsın istediğini yapsın. Onu bulmalıyım Oğuz. Onu bulmalıyım."

MİRASÇILARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin