İkimiz de dona kalmıştık. Ben telefonun ekranında ki mesajı kaç kere okudum bilmiyorum. Artık ezberlemiştm resmen. İçimden sürekli mesajı tekrar edip duruyordum. Gözlerimden akan yaşlar,telefonun ekranını ıslatmıştı.
Burak telefonun kapama tuşunu bastığında, ben hâlâ karanlık ekrana bakıyordum. Mesajdaki her bir cümle beynimde yankılanıyordu. "Benim yanımda kalmak zorundasın... Eskiden çok sevdiğin baban..." Sürekli tekrar ediyordu beynim.
Gözüm,beynim, kalbim, düşüncelerim... Hepsi bir anda dondu. Ne düşüneceğimi,ne düşünmem gerektiğini bile bilmiyordum.
Babam ile aramız iyiyken, birbirimizi bu kadar çok severken bir anda ne oldu? Daha dün gibi hatırlıyorum. Babamla kahvaltı yaptığım,dizi izlediğim, güldüğüm,sarıldığım günleri...
Ben babama hiçbir şey söylememişken bunları nasıl düşünmüştü? Burak'ın "Baban seni bulmak istese bulur." Dediğini nereden biliyordu? Mesajda neden yalan söylüyorlar yazıyordu? Neden ya? Neden? Benim aklım almıyor.
Benim gözümden yaşlar akarken, Burak bana sıkı sıkı sarıldı. Ben ne kolumu kaldırıp sarılabiliyordum, ne de konuşabiliyordum. Ben sanki şu an burada değildim. Bambaşka yerlerdeydim. Bedenim buradaydı ama ruhum başka yerlerdeydi.
Tek düşündüğüm şey: babam beni yanına alırsa Burak'ı sonsuza kadar kaybedecektim. Burak'ın yanında kalırsam da babamı sonsuza kadar kaybedecektim.
Ben ikisi içinde canımı verirdim. Keşke normal aileler gibi olabilseydik. Burak eve gelseydi, babam bize misafirliğe gelseydi. Yemek yiyip, hep birlikte gülüp eğlenseydik. Çok zor mu bir şey istedim ben bu hayattan?
"Güzelim atlatacağız. Sana söz veriyorum, bu zor günleri atlatacağız. Ben numaranın nereden mesaj attığını araştırıyım. Gerekirse baban ile ben konuşurum."
"Burak ben... Ben ne yapacağım? Ben..."
Ben hıçkırarak ağlarken, Burak saçlarımı okşayıp öpüyordu. Ben Burak'a sarıldım. Boynuna sıkı sıkı sarıldım. Onun da gitmemesi beni yalnız bırakmaması için.
Gözyaşlarım Burak'ın ceketine akıyordu. Uzun süre öyle birimize sarılıp ağladıktan sonra, hava daha da soğumaya başladı.
Burası yüksek ve denize yakın olduğu için,daha da soğuktu ve rüzgar çok sert esiyordu. Rüzgar saçlarımı savururken,Burak yavaşça benden ayrılıp yüzümü avuçlarının arasına aldı. Gözyaşlarımı sildi. Alnımı öptü ve rüzgardan önüne gelen saçı kulağımın arkasına doğru götürdü.
"Güzelim bana güveniyor musun?"
Diye sordu gözlerime bakarak. Kafamı onaylar şekilde aşağı yukarı salladım. Burak yalandan hafif sırıtarak, ellerini yüzümden çekip tekrar sıkı sıkı sarıldı.
"Sana söz veriyorum, baban ile aramda seçim yapmana asla izin vermeyeceğim! Senin için her şeyi yaparım biliyorsun. Ben ne olursa olsun asla üzülmene izin vermeyeceğim."
Ben de Burak'a sıkı sıkı sarıldım. Burak'a güveniyordum,ama babam kafaya koyduğunu yapardı. Bir de o mesajlarını gördükten sonra... Benle ilk kez o ciddiyetle ve resmi bir şekilde konuşmuştu. Daha doğrusu mesaj atmıştı.
Burak'ta ne yapacağını bilmiyordu,buna adım kadar emindim.
Burak'ın zarar görmesini, üzülmesini istemiyordum. Gerekirse ben üzüleyim ama sevdiğim adamı böyle görmeyim.
Eğer bir seçim yapmak zorunda kalırsam, kimi seçerim diye düşündüm içimden. Cevap mı? Cevap yok.
Ben seçim yapamam. Bir yandan küçüklüğümden beri,annem bizi terk ettiğinde her zaman yanımda olan, beni seven, destekleyen babam. Diğer yandan beni canından çok seven, benim için ölmeye razı olan sevdiğim adam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİRASÇILAR
ActionYine her sabah olduğu gibi kalkmıştım.Babamın şirkete çağırması üzerine hazırlanıp evden çıktım.Fakat şirket yerine kendimi, tanımadığım insanların ve bilmediğim bir arabanın içinde buldum.Babamın yaptığı hata yüzünden,büyük mafyalardan biri olan Bu...