16.Bölüm:Zorundalık

46 6 0
                                    

Gözlerimi açtığımda Burak yoktu,etrafıma baktım fakat göremedim. Yataktan kalkıp telefonumdan saate baktığımda saat:08.13 olduğunu gördüm.

Telefonun ekranında da bir sürü bildirim vardı. İlk başta bakmak istemesem de telefonu açıp bildirimlere baktım. Yine o numara... Babam bana mesajlar atmıştı. Mesajlara girip istemeyerek de olsa baktım.

Ellerim titremeye başladı olduğum yerde kaldığımda sanki bacaklarım bir birine dolandı, olduğum yerde öylece kaldım. Ayaklarım daha fazla kaldıramadığı için olduğum gibi yatağa oturdum. Tekrar telefonda mesaja baktım. Babam bana Burak'ın bu sabah şirkete girerken ki fotoğraflarını atmıştı. Amacının ne olduğunu ve neden attığını anlamıştım.

555-5**1-6795:Güzel kızım,sevdiğin adam şu an şirkette,tesadüfe bak biz de oradan geçiyorduk. Gerçekten tamamen tesadüf :)

555-5**1-6795:Hâlâ onu mu seçeceksin? Sevdiğin adamın ölümünü izlemek sana zevk mi verecek?

555-5**1-6795:Bir sonra ki mesajda yer ve zamanı vereceğim. Gelmezsen ne olacağını biliyorsun.

555-5**1-6795: Görüşürüz güzel KIZIM!

Dünya durdu,ben durdum,zaman durdu, her şey o an durdu. Ben o yatakta kaç saat oturdum bilmiyorum. Bildiğim tek şey çıkmaz bir sokakta olduğum.

Eğer sağa dönersem çıkmaz yol,sola dönersem yine çıkmaz yol. Ben o çıkmaz yola kıstırıldım. Hiç şansım yoktu. Babamın atacağı mesajı beklemek zorundaydım,mesaj attığında gitmekten başka hiçbir yolum yoktu.

Burak'a benim yüzümden zarar gelmesini istemediğim için gidecektim,babamı sevdiğim için değil! Babamı canımdan çok severken, onun bana yaptıkları ve yapacakları... Ne olduğunu anlamadan birden bana düşman kesilmişti.

Telefonum çaldı o dalgınlıkla sıçradım ve telefona baktığımda arayan kişinin Burak olduğunu gördüm.

Sesimin titremesinden korktuğum için telefonu açamadım. Çünkü o benim gözlerimden, sesimden her şeyi anlıyordu. Tekrar aradığın da endişelenmemesi için telefonu açmam gerekti. Yoksa her şey mahvolabilirdi. Tahmin ettiğim gibi "Alo!" Dediğimde sesim titriyordu.

Burak sesimin titrediğini anlamıştı. Endişeli ve tedirgin ses tonuyla "Güzelim ne oldu? İyi misin?" Diye sordu,ne cevap verecektim? "İyiyim,sen nasılsın?" İyiyim? Ona 'iyi değilim. Lütfen gel! Sana ihtiyacım var.' demek istedim. Ama bunu onun için demedim,diyemedim. Hâlâ inanmadığını biliyordum.

Bir şeylerin olduğunu anlamıştı ama konuyu fazla uzatmak istemediği için sadece " Ben de iyiyim. Haber vermeden çıktığım için üzgünüm, imzalamam gereken önemli dosyalar ve halletmem gereken işler vardı. Sen de o kadar güzel uyuyordun ki uyandırmak istemedim." Gözümden yaşların aktığını hissettim. Ben nasıl onu bırakacaktım? Ben onun için ondan vazgeçecektim.

Hafif ve yalandan güldüğümde Burak sanki ne düşündüğümü biliyordu. Düz bir sesle "Güzelim iyi misin? Bak bir şey varsa lütfen söyle!" Evet bir şey var diyip içimi dökmek istedim,her şeyi anlatmak istedim ama yapamadım.

"İyiyim sadece kötü bir rüya gördüm,onun etkisindeyim." Ben bile bu kadar iyi yalan söyleyeceğimi düşünmemiştim.

"Tamam güzelim fazla geç olmadan yemeğini ye! Oğuz'a söyle sana istediğin yemeği alsın." Derin bir nefes alıp "Tamam teşekkür ederim." Diyip telefonu kapattım.

Telefonu kapattığımda Burak'la konuşurken babamın mesaj attığını gördüm. Kalbim yerinden çıkacak gibi attığında mesajın üstüne bastım.

555-5**1-6795:Gece saat 02.30 da evinizin yakınında olan Çilek Pastanesi'nin önünde ol.

Telefonu kapatıp yanıma koydum. Dakikalar,saatler geçti. Telefonun çalmasıyla düşüncelerimi yarıda bırakıp telefonu elime aldım,arayan Burak'tı ve ona ne diyeceğimi bilmiyordum.

Telefonu açıp kulağıma götürdüğümde Burak'ın endişeli sesi ile karşılaştım.

"Güzelim iyi olduğuna emin misin? Neden hâlâ yemek yemedim? Ben birazdan eve geleceğim ve ne olduğunu anlatacaksın. Tamam mı?"

"Burak bir şey-" Sinirli ve endişeli bir şekilde konuşmamı böldü.

"Bunu evet olarak kabul ediyorum."

Telefonu kapattığın da derin bir nefes alıp verdim. Acıktığımın bile farkında değildim, saatler çok çabuk geçiyordu. Her bir saat daha çok canımı yakıyordu.

Evin kapısının açılıp kapandığında Burak'ın geldiğini anlamıştım.
Hemen kalkıp aynanın karşısına geçtim,ben beni görseydim bir şeylerin olduğunu anlardım.

Hemen yüzümü sildikten sonra kapıya doğru yürürken kapı açıldı ve içeri girip kapıyı kapattı. Kaşları çatık bir şekilde bana doğru bakarak yaklaştı.

Yüzüme dikkatli bir şekilde baktığında ağladığımı anlamıştı. Ben başka yerlere bakarken eliyle çenemden tutup kafamı kendisine doğru çevirdi. Ben gözlerimi gözlerinden kaçırmaya devam ediyordum.

"Tahmin ettiğim gibi,bir şey olmuş. Söyle güzelim ne oldu?" Kaşları çatık bir şekilde hâlâ gözlerime bakarken pes edip ben de gözlerinin içine baktım. Hata yaptığımı anlayıp anında tekrar gözlerimi kaçırıp gözlerine bakıyormuş gibi yapıp kaşlarına,dudaklarına,yüz kemiklerine baktım.

Ne söyleyeceğimi düşünürken aklıma ben gittikten sonra Burak'ın nasıl olacağı geldi. Bana "Eğer sen olmazsan ben ölürüm." Demişti peki şimdi ne yapacaktım?

Kendimi Burak'tan soğutmam gerekiyordu. Kendimi böyle rahatlatacaktım, benden nefret etmesi gerekiyordu. Gözlerimi kapatıp tekrar açtım. Yüzünü incelemeyi bıraktım ve yere doğru bakmaya başladım. Kısık bir sesle kalbini kırmak için konuştum bu sefer.

Bu hayatta yapmak istediğim en son şeyi yapıyordum, Burak'ın kalbini kıracaktım fakat bunu yapmak zorundaydım. Benden nefret etmesi gerekiyordu.

"Burak bilmiyorum ama içimde bir pişmanlık var. Yanlış yaptığımı söylüyor." Burak'ın kaşları daha çok çatılırken kalbimin durduğunu hissettim. Zaman durmuştu,ben durmuştum, Burak durmuştu.

Ben hâlâ Burak'ın gözlerine bakmaya cesaret edemediğim için yere bakmaya devam ediyordum. Böyle olmasını ben de istememiştim ama zorundaydım, Burak için Burak'ı üzmek zorundaydım.

MİRASÇILARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin